Çatırdayan sistemin ışığında liselilerin rolü

Son sınıfta bulunan liseliler son günlerde, aldıkları 4 yıllık ezberci, piyasacı ve gerici eğitimin sonucunda girecekleri ve 'hayatlarının geri kalanının' belli olacağı üniversite sınavına hazırlanıyorlar...

Çatırdayan sistemin ışığında liselilerin rolü

Memduh Tuna Okay

Son sınıfta bulunan liseliler son günlerde, aldıkları 4 yıllık ezberci, piyasacı ve gerici eğitimin sonucunda girecekleri ve ‘hayatlarının geri kalanının’ belli olacağı üniversite sınavına hazırlanıyorlar. Daha 2011’de yaşanan YGS skandalı hafızalarda tazeyken, ‘acaba yine torpil mi yapacaklar?’ diye düşünmeden edemiyor insan. Bunun yanında sınavda başarısız olmanın öğrencileri intihara varan psikolojik sorunlara sürüklemesi de var tabii.

Son yıllar içinde müfredatın, eğitim ve sınav sisteminin kaç kere değiştiğini sayamıyoruz. Onlarca kez değişen eğitim sistemi artık umut vaat ediyor mu sorusunun cevabını ise tartışmaya gerek yok. Müfredattan evrimin çıkarıldığı, nitelikli okullardan ilerici öğretmenlerin atıldığı, parası olmayan öğrencinin imam hatibe mahkum edildiği okullarda günümüzün belki yarısından fazlasını geçiriyoruz. Ne eğitimleri, ne de sistemleri bize bir şey katıyor; tersine bizden zaman ve emek götürüyor. Birçoğumuz da aslında yeteneklerimizin uygun olduğu, yürekten istediğimiz mesleği yapamıyoruz çünkü önümüze maddi engeller çıkıyor. Kendimizi ailelerimizin, çevremizin bize pompaladığı ‘iyi para getiren’ mesleklere odaklamak zorunda kalıyoruz çünkü yaşadığımız sistemde para kazanmak insan mutluluğundan daha önemli!

Ayrıca, bir başka etken de mevcut; eğitim sisteminin liselileri birbirine düşmanlaştırması, sıra arkadaşımızın sınavda yaptığı hatanın bizi mutlu eder hale getirmesi… Sistem içimizdeki insanlığı da gitgide yok ediyor. Tüm bu problemler okulu; bizlerin nefret ettiği, sabahın köründe kalkıp yarı uykulu bir biçimde gidip baş ağrısıyla döndüğümüz bir kurum haline dönüştürüyor.

Eee, eleştirmek kolay, yerine bir şey koyabiliyor muyuz peki? Elbette, eğitim; tüm öğrencilere eşit şekilde ulaşarak zengin-fakir öğrenci ayrımının kalktığı, kaderimizin belirlenmesini 2 saate sığdırmayan, dini kurallara göre oluşturulan değil, laik ve bilimsel temelli bir sistem üzerine oturtulduğunda bu sorunlar ortadan kalkacaktır. Fakat AKP hükümetine bu çözümleri sunup ‘e hadi, yapın!’ demek de saflıktır. O zaman, ayağa kalkıp istediğimiz sistemi bizzat bizler getirmeliyiz. Memnuniyetsiz bir şekilde oturup sistemden hayıflanmak kolay, asıl iş onu değiştirmekte, o da bizim ellerimizde. Liselerde geleceksizlik kaygısından kaynaklanan intiharların bu kadar rutin hale geliyor olması bize bu meselenin aciliyetini gösteriyor aslında. Kimse kusura bakmasın, siyaset liselilerin hayatını etkiliyorsa, liseliler de siyasetin içinde yer almalıdır.

Onların deneme tahtasında daha fazla kobay olmayacağımızı “böyle gelmiş böyle gitmez” diye haykırarak, bizi geleceksizliğe ve mutsuzluğa mahkum eden karanlığı yırtarak, aydınlık günler için mücadele ederek yapmalıyız bunu.