Yerel yönetimlerde ne yapmalı?

Yerel yönetimlerde ne yapmalı?

23-12-2018 09:50

Düzenin ihale ve ranta dayalı belediyeciliğine karşı emekçilerin ulaşım, ısınma, su gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasını, yönetime katılmalarını ve sosyalizm mücadelesini geliştirecek bir programın desteklenmesi hedeflenmelidir.

Zafer Aksel Çekiç

Yerel yönetimlerde bir mevzi elde edilecekse kuşkusuz bu sermaye düzeninin uygulamalarına karşı kullanılmak zorundadır. Düzenin ihale ve ranta dayalı belediyeciliğine karşı emekçilerin ulaşım, ısınma, su gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasını, yönetime katılmalarını ve sosyalizm mücadelesini geliştirecek bir programın desteklenmesi hedeflenmelidir.

Yerel yönetimler, halkın barınma, beslenme, su, aydınlanma, ısınma, ulaşım gibi en temel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik uygulamalarının pek çoğunun fiilen gerçekleştirildiği idari yapılar olmaları nedeniyle haklı olarak önemli görülüyor. Merkezi iktidarın temel toplumsal politikaları belirlerken bunların toplumu dönüştürmekteki başarısı bu politikaların çoğu zaman hayata geçirildiği yerel yönetimler düzeyindeki uygulamalarda yatıyor.

Bu açıdan yerel yönetimleri hem merkezi iktidarın bir parçası hem de halkın kendi kendisini yönetmesinin başlangıç noktası olarak ele almak gerekiyor. Yerel yönetimler, ancak işçi sınıfının siyasi iktidarında merkezi planlama ile birlikte, işçi sınıfı ve emekçi halkın yönetime katılması ve ihtiyaçlarının karşılanması için gerçek anlamını bulabilecekse de sermaye düzeninde dahi düzeni teşhir etmek ve meşruiyetini ortadan kaldırmak, sosyalist iktidar mücadelesini ilerletmek, sosyalizmin ideolojik üstünlüğüne katkı sunmak, işçi sınıfı ve emekçilerin elde ettiği hakların korunmasını sağlamak gibi çeşitli yönlerden sosyalizm mücadelesinin önemsenmesi gereken parçalarından sayılmalı.

Yerel yönetimler ne yapıyor?

Düzen partilerinin belediyelerde yaptıkları birbirlerinden farklı değil. Belediyelerin temel yetkilerinin imar planları olması nedeniyle sonuçta ortaya çıkan tablo imar planı değişiklikleri ile belediyelerin kar elde etmek üzere birer hizmet satışı olarak gördükleri kimi hizmetler için yapılacak ihaleleri yandaşlarına paylaştırmaları üzerine dönen pazarlıklardan öteye geçmiyor.

Bunun ötesinde kimi düzen partilerinin ideolojik salgılarını belediyeler üzerinden etkinleştirmeleri ise ancak sermaye düzeninin ihtiyaçları ile açıklanabilir. AKP’nin gerici ideolojisini belediyeler üzerinden kurduğu bir sadaka düzeniyle yaygınlaştırıyor olması bu yöntemin başka düzen partileri ve düzen ideolojileri için geçerli olabileceğini gösterse de sosyalizm mücadelesinde kendi başına bir anlamı olamayacağı biliniyor.

Bu bağlamda, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere pek çok büyükşehiri otuz yıla yakın bir süredir yöneten bir ekip olan AKP’nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ağzından betonlaşan kentlerden “şikayet etmesi” de ancak aynı şikayetleri sözcüsü gibi görünen ama emrindeki belediyelerde farklı bir uygulamaya imza atmayan CHP’nin inandırıcılığı da sorgulanmalı.

Yerel yönetimler ne yapmalı?

Burjuva düzeninde belediyeciliğin temelde arsa spekülatörleri ve inşaat patronlarına hizmet eden imar oyunları ve ihale paylaştırma kavgalarından ibaret hali karşısında yerel yönetimlerin, emekçilerin yönetime doğrudan katılması için uygun yöntemler geliştirilmesi, yaşanabilir bir çevre, ulaşım, su, doğalgaz, elektrik gibi temel ihtiyaçlara güvenilir ve ücretsiz erişim, sağlıklı yapılarda barınma hakkının sağlanması, kent ile kır arasında başta gıda olmak üzere ihtiyaçların ucuz ve sürekli şekilde karşılanması, kültür, sanat ve spor faaliyetlerine erişimin yaygınlaştırılması ve kolaylaştırılması, ulaşım olanaklarının insan odaklı şekilde geliştirilmesi gibi toplumsal ihtiyaçların karşılanması açısından bir araç olarak değerlendirilmesi gerekiyor.

Bunun merkezi iktidar ayağı kurulmadıkça kalıcı olmasının mücadelenin sürekliliğinin konusu olduğu ve “yerelden merkeze” bir stratejiye ulaşmadıkça uygunsuz olmayacağı bilinmeli. Ama belediyelerin ne yapması gerektiği sorusuna da bir cevap bulmak gerekiyor. Düzen sınırları içinde dahi olsa kazanım sayılabilecek adımlar kuşkusuz atılabilir.

Bu çerçevede piyasa anarşisine ve düzen partilerinin ihale kavgalarına karşı kısıtlı kaynakların “merkezi planlama” ile kullanılacağı ve kentler ile kırsal bölgelerin kendi içlerinde ve aralarındaki gelişim farklılıklarını azaltıcı tedbirler alınması talebi önemli görülmelidir. Kuşkusuz böyle bir talebin “merkezi planlama” ayağı bugünün konusu olmaktan çok bir hedef sayılmalı. Ancak AKP’li belediyelerin borç batağına sapladıkları durumlarda metro projeleri gibi pek çok projenin merkezi bütçeye alınması örneklerinin bu açıdan kullanılması da mümkün.

Yine kentlerin bugün sürdürülemez hale gelen şekilde inşaat patronlarının kar hırsına ve insafına terk edilmiş olmasına karşı mücadelenin daha bütünlüklü hale gelmesi gerekiyor.

Bugün özellikle İstanbul başta olmak üzere kentsel dönüşüm adı altında emekçiler kentin kıyılarına doğru süpürülüyor, kent merkezlerinin konut veya ticari amaçlarla ranta açılıyor. Bu politikalar trafik sorunundan havanın kalitesine pek çok sorunu da büyütüyor.

Bunlara karşı kentlerin planlı şekilde gelişiminde çevrenin korunması, arsa spekülasyonlarının önüne geçilmesi, barınma ihtiyacının sağlıklı ve ucuz bir şekilde karşılanması, kentlerin tarihi ve güncel merkezlerinin sermayenin yağmasından korunması ve ulaşım, kültür, sanat, spor gibi toplumsal ihtiyaçlara erişimin kolaylaştırılmasını sağlayacak önlemler alınması bir mücadele başlığı olarak önümüzde duruyor.

Bir başka gündem ise işçi sınıfı ve emekçilerin yüksek enflasyon karşısında yoksullaşması ve gıda gibi en temel ihtiyaçların giderek pahalılaşması nedeniyle erişmekte yaşadıkları zorluklar olmalı. Bu zorluklara karşı alınacak tedbirlerin, aynı zamanda tarım üreticisinin tüccarlar elinde yaşadığı zorluklar da gözetilerek hayata geçirilmesi halinde Türkiye’de yaklaşan krize karşı hafifletici bir etki yaratabilecekleri değerlendirilmeli.

Bugün sermayenin merkezileşme ihtiyaçları nedeniyle gündemden düşmüş gözükse de emperyalizmin ve patronların uzun erimli projelerinden biri olan yerelleşme tuzağına dikkat edilerek işçi sınıfı ve emekçilerin yönetime doğrudan katılmasını sağlayacak araçlar geliştirilmesi de yine yerel yönetimlerden talepler arasına yazılmalı.

Yerel seçimler sosyalizm mücadelesinin geliştirilmesini sağlayacaksa yerel yönetimlerin görevlerinin ve yerel yönetimlerden taleplerin bu çerçeveyi kapsayacak şekilde öne çıkartılmasıyla olacağı söylenebilir.