Yerel seçimler bir şey ama... Düzen değişmeden asla!

Yerel seçimler bir şey ama... Düzen değişmeden asla!

23-12-2018 09:30

Bugünkü yerel seçimler, düzen siyasetinin kendi iç çekişmesinin bir aracı haline getirilmiş, anlam buradan yüklenmiştir. Bu anlamı, öne çıkarıp buradan bir siyasal pozisyon almak komünistlerin işi olamaz.

Ali Ateş

Bugünkü yerel seçimler, düzen siyasetinin kendi iç çekişmesinin bir aracı haline getirilmiş, anlam buradan yüklenmiştir. Bu anlamı, öne çıkarıp buradan bir siyasal pozisyon almak komünistlerin işi olamaz.

Her seçim süreci, kendi koşulları içinde büyük anlamlar yüklenerek ele alınmaya çalışılıyor. Ancak seçimleri, bir tarihsel sürecin parçası olarak gördüğümüz ve temelde düzenin üzerine inşa edildiği ayaklarını tespit ettiğimizde, düzeni karşıya almayan her türlü yaklaşım sükut-u hayaldir.
Bu açıdan, yerel seçimler ne emekçi halkın kurtuluşunu sağlayacak ne de bugünkü verili koşullarda sermaye düzenini geriletecek bir öneme haizdir. Komünistlerin, sosyalizm adına yerel seçimlerde elde edeceği mevzilere yükleyeceği anlam ile başka anlamlar yüklenerek düzen solunun destekçiliğine oynanması arasında büyük fark var. İlkine evet, ama ikincisi tam bir kandırmaca.

Düzenin yüklediği anlam

31 Mart yerel seçimleri gündemde olduğuna göre, yerel seçimler tartışmasının, tarih dışı bir değerlendirmeye tabi tutularak, tarihsel, siyasal ve ekonomik koşullardan bağımsız ve kendinden menkul bir zemin üzerinden ele alınamayacağını belirtmek gerek. Bugün eğer yerel seçimlere dair yaklaşım geliştiriyorsak, ülkemizin içinden geçtiği kesiti veri alarak işe başlamak gerekiyor. Aslında düzen de bunu yapıyor. Bu açıdan bugünkü siyasal gelişmeler dışında yerel seçimlere “genel bir yaklaşım” geliştirmek ve bunu teorize etmenin ciddi handikapları olduğu bilinmeli.

Bugün düzen açısından yerel seçimlerinin iki boyutu bulunuyor. Bunlardan birincisi, sermayenin yerelliklerde yeniden üretimi anlamına gelen rant ve ihale paylaşımı. İkincisi ise, AKP’nin gerici başkanlık rejiminin oturmasına yönelik bir boyut. Cumhur İttifakı olarak karşımıza çıkan AKP-MHP ortaklığı aslında bu boyutu “öne çıkartarak” sermaye pastasından paylarını paylaşma ittifakı kurmuş oldular. Zaten bugünkü iktidarın yaslandığı yer de “rantçılık ve ihalecilik”le var olan sermaye sınıfından başka bir şey değil. Bu durum düzen partilerinin muhalif unsurları için de böyle.

Özellikle CHP ve İP de, bu yerel seçimleri, AKP’den kurtulmanın ön adımı olarak topluma sunmaya çalışırken, yerel seçimlerin özünde bulunan rant ve ihale paylaşım meselesine tek bir söz söylememekteler. Zira MHP artığı İP’in başka bir yönelimi yapısal olarak yokken CHP’nin de AKP’den farklı bir yerel yönetim anlayışı bulunmuyor. Son 20 yıldır CHP belediyeciliğine baktığınızda AKP belediyeciliğinden farklı hiçbir şey göremezsiniz.

Belirleyici olan sermaye ve üretimi olup ülke ekonomisi “inşaat sektörü” üzerine kurulunca arsa ve rant spekülasyonları üzerinden ihalecilik yerel yönetimleri de belirleyen temel parametre oluyor. Hal böyle olunca, bugünkü yerel seçimleri, AKP’den kurtulmak ve kurtulmamak üzerinden inşa eden düzen solu ile, başkanlık rejimi devam etmeli diyen AKP-MHP ortaklığının özünde ayrımı da kalmıyor. Düzen tarafından bugün öne çıkartılan bu gerekçe ne düzenin değişimine ne de “ihale-rant” düzenine çomak sokacak bir nitelik arzediyor.
Bugün yerel seçimler, düzen siyasetinin kendi iç çekişmesinin bir aracı haline getirilmiş, anlam buradan yüklenmiştir. Bu anlamı öne çıkarıp buradan bir siyasal pozisyon almak komünistlerin işi olamaz. Böylesi bir yaklaşım eninde sonunda düzen solunun kuyruğuna takılmak dışında bir sonuç üretmeyecektir.

Yerel seçimlerin düzen için anlamı

Yerel seçimlerin düzen için anlamını, yerel hizmetlerin halkçı bir programla emekçi halka ulaştırılması olarak düşünmek büyük bir saflık. Her şeyden önce bu hizmetlerin bugünkü merkezi siyasal ve iktisadi yapı gereği artık piyasanın kurbanı haline geldiğini görmek gerekiyor. Barınmadan ulaşıma, sağlıktan eğitime, kültür sanattan spora, çevre düzenlenmesinden ağaçlandırmaya kadar her şey alınır satılır bir meta ve yerel hizmetlerin hepsi neredeyse yeni bir sektör durumunda. Artık buranın bir sermayesi ve sınıfı bulunuyor. Halkın en temel haklarının bile meta haline getirildiği, hizmetlerin kamu yararı yerine, karlılık üzerine kurulduğu, belediyelerin birer şirket haline geldiği, her hizmetin ihaleye açıldığı, neredeyse kamunun sadece ihale onaylama mekanizmasına indirgendiği bir gerçeklikte “başka türlü” belediyecilik düzenin sınırları içinde mevcut değil.

Rant ve ihale, bugün yerel yönetimleri belirleyen temel olgular ve bir şirkete dönüşen yerel yönetimlerin önemi, bu rant ve ihale süreçlerini yönetmekten ibaret. Sermaye sınıfı, kendi çıkarları için bulunan yerelliklerin özgünlüğüne göre parti tercihinde bulunmakta, her parti aslında en başta müteahhitlerin çıkarlarını temsil eden bir noktaya gelmiş bulunuyor. İhale alacaklar, ihale verecekleri destekliyor; halka düşen ise sandığa gitmek oluyor.

Halkın yönetime katılımı

Komünistler açısından yerel seçimler yaklaşırken, halkçı bir program kadar, aynı zamanda emekçilerin yönetime kalıtım mekanizmaları da önem kazanır. Bugünkü düzenin yapısal işleyişi bir yana, en genel anlamıyla yerel yönetimler denilince akla gelmesi gereken bir diğer başlık ise “halkın yönetime katılma” sorunudur. Ancak yaşadığımız piyasa koşullarında halkın yönetime katılması, piyasanın işleyiş kurallarının tasallutunda göstermelik demokrasi oyunundan başka bir şey değil. Belediye meclisleri, imar izinleri, çevre düzenlemeleri, imar planı değişikliklerini onaylamak dışında bir amaca hizmet etmiyor, ipler başkanların ve patronların elinde kalmaya devam ettikçe…

Komünistlerin, yerel yönetimlere yaklaşırken halkın yönetime katılması sorununu da merkeze koymaları gerekir. Bunun için bugünkü yerel seçimlerde elde edilecek başarının özünde toplumsal örgütlenmenin yerelliklerde adım adım örülmesinden geçtiği açık olsa gerek. Bu yaratılmadan, yerel yönetimlere mutlaklaştırıcı bir yaklaşım geliştirmek zihinlerde yaşanan sanal bir siyasetten ibaret.

Komünistler yerel mevzileri önemsemez mi?

Türkiye sosyalist hareketinde, sıkça dillendirilen başlıklardan bir tanesi de yerelliklerden merkeze doğru gelişecek bir mücadele yöntemi. Buradan kasıt önce yerelliklerden başlayıp, buralardan iktidar olup oradan merkeze iktidara yönelen bir siyasal strateji. Ancak piyasa ve merkezi iktidar tarafından belirlenen bir nesnellikte ve gerçeklikte, gerçek bir emekçi örgütlenmesine dayanmayan her türlü sonucun başarısız olacağı ya da bizzat bu ögeler tarafından kadük bırakılacağını bilmek gerek.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi rant, ihale ve piyasa üçgeni içinde ele alınması gereken yerel yönetimlerde elde edilecek mevziler ile buradan merkezi siyasi bir iktidar yürüyüşü hayal etmek ya da düzene “çelme” takmak anlamına gelecek düzen solunun taktikleri arasında fark bulunuyor.

Komünistler her türlü mevzii önemsemek ve bu mevzileri mutlaka politik ve ideolojik bir silaha dönüştürmek durumundalar. Ovacık örneğinde olduğu gibi, tam da buradan komünist siyasetin ideolojik olarak etkisini artırdığı açık olmalı. Bu açıdan yerel yönetimlere yaklaşırken, düzeni karşıya almadan geliştirilecek her türlü yaklaşımın düzen tarafından soğrulacağını iyi bilmek gerekiyor. Mesele, yerel seçimlere ve yerel yönetimlere yaklaşırken mutlak bir biçimde düzen karşıtlığını merkeze koymak gerektiğidir.

Hamaset ve vaat üzerinden komünistler halka yalan söyleyemez. Bugünkü koşullarda yerel seçimler, sosyalizmin programını anlatmak için önemli bir mevzidir. Bu anlamıyla yerel seçimler bir şey, ama düzen değişmeden asla!