Utanmaz unutkanlık: Suriye’nin toprak bütünlüğü

Utanmaz unutkanlık: Suriye’nin toprak bütünlüğü

30-12-2018 08:45

Suriye’ye dönük emperyalist müdahaleye o veya bu nedenle destek olanların gözden kaçırmaya çalıştıkları çıplak gerçek, sosyalist sistemin olmadığı bir dünyada ülkelerin toprak bütünlüğünün emperyalist sistem açısından paramparça edilmesi gereken birer engelden ibaret görüldüğüdür.

Zafer Aksel Çekiç

Suriye’ye dönük emperyalist müdahaleye o veya bu nedenle destek olanların gözden kaçırmaya çalıştıkları çıplak gerçek, sosyalist sistemin olmadığı bir dünyada ülkelerin toprak bütünlüğünün emperyalist sistem açısından paramparça edilmesi gereken birer engelden ibaret görüldüğüdür.

Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından emperyalizmin temel yönelimi Büyük Ekim Devrimi’nden başlayarak sosyalizm nedeniyle kabullenmek zorunda kaldığı devletleri yeniden düzenlemek oldu. Bu kimi durumlarda devletlerin yeniden yapılandırılmasına kimi zaman ise yeni devletlerin ortaya çıkmasına neden olan müdahaleler anlamına geldi.

“Arap Baharı” adıyla Tunus ve Mısır’dan başlayarak Libya ve Suriye başta olmak üzere tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı içine alan toplumsal hareketler ile bölgedeki ülkelerin yeniden yapılandırılması bunun tipik örneklerindendi. Ancak Suriye halkının onurlu direnişi emperyalizmin “bahar”ını kışa çevirmekte gecikmedi. Bugün ülkelerdeki iktidarların teslim edilmek istendiği siyasal İslamcı akımların da varlık mücadelesi verdiği bir noktaya geldik.

Bugün Suriye ülkesinin büyük kısmına egemen olan ve savaşın sonuna gidilen bir dönemden geçiyor. ABD’nin işbirliği içinde olduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki alanlardan çekilme kararının ardından başlayan tartışmalarda ise emperyalizmin planları unutularak egemen Suriye devletinin bütünlüğü tartışmaların dışında bırakılmaya çalışılıyor.

Fransız haritalarından bugüne

Ünlü Sykes-Picot Antlaşması ile Fransa’nın nüfuz alanı ilan edilen Suriye’nin ilk haritalarına baktığınızda Suriye topraklarının batıda Alevi, güneyde Dürzi eyaletleri ile ülkenin kalanında iki Sünni bölgeye ayrıldığını hemen görürüz.

Bugüne geldiğimizde ise İran’ın Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden Basra Körfezi’nden Akdeniz’e uzanan etki alanını biliyoruz.

Bu iki haritayı üst üste koyarsak emperyalizmin Suriye’ye dönük müdahalesinin hedefini de kolaylıkla tespit edebiliriz. Suriye ve Lübnan ile Irak ve İran arasında bir “Sünni devleti” kurarak İran’ın etkisinin coğrafi bütünlüğünü bölmek.

Bu hedef için Suriye’de başlatılan isyan ve ülkeye doldurulan cihatçılarla planların ilk safhasının ayakları birbirine dolanmış olsa da İran etkisinin kırılmasına yönelik temel hedeften vazgeçilmediği her fırsatta dillendirilmekte.

Yönünü ister siyasal İslamcıların radikalleşmesi ister cihatçı terörizmin siyasal İslamcıları kapsaması olarak tarif edin cihatçı terörizmin egemen hale gelmesiyle emperyalizmin planlarının ilerletilmesinde yaşanan sorunlar karşısında bölgede yeni bir “ortak” bulunması gerekirken IŞİD’in Kobane kuşatması vesilesiyle bu ortak Kürtler oldu.

Daha önce Irak’ta vaat edilen bağımsızlıktan Irak’ın kalanında İran’ın uydu devletlerini ortaya çıkarması tehlikesi nedeniyle vazgeçilmesiyle bu kez Suriye’de Kürtler ile yeni bir yol açıldı. Bu yolun bugün vardığı noktada Fırat Nehri’nin doğusunda kontrol ettiği alanların büyük ölçüde yukarıda ifade edilen haritalarla uyumu gözden kaçırılmamalı.

Sosyalist sistem olmadığında…

Çok uluslu imparatorlukların parçalanması sürecinde emperyalizme karşı stratejik bir hamle olarak ortaya çıkan kendi kaderini tayin hakkı tartışmasının özünün Büyük Ekim Devrimi ile anlam bulduğu tartışmasız. Lenin’in yazdıkları ve yaptıklarıyla ayrılma hakkının var olduğunun kabul edilmesi ve bu hakkın kullanılmaması için verilen mücadelelerin bir arada olduğu da söylenmeli.

1991 sonrasında dünyada yeni bir “devletleşme” dalgası yaşandığını gözden kaçırmamak gerekiyor. Bunun hemen yakınımızda Yugoslavya’nın parçalanmasında Türkiye’nin bir NATO üyesi olarak oynadığı etkin rol de akıllardan çıkarılmamalı.

Giderek daha da küçük parçalara ayrılan etnik kimlikler temelinde yürütülen çatışmaların sonuçlarının emperyalizmin planları doğrultusunda işlediğini görmezden gelmek de mümkün olmamalı.

Bu çerçeveden bakılınca emperyalizmin kurgularına su taşımanın en azından solun işi olamayacağı düşünülecekse de maalesef ezberlenerek tarihsel bağlamından kopartılan ve mutlaklaştırılan bir düşünce yapısıyla “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” sadece ayrılma hakkı olarak savunulması farz bir şey haline getiriliyor.

Suriye’nin toprak bütünlüğü

Suriye tartışmaları yapılırken ısrarla gözden kaçırılan en temel ilkenin Suriye’nin toprak bütünlüğü olması gerekir. Bunun dışındaki tüm seçenekler emperyalizmin doğrudan kontrolünde, icazetinde yapılar anlamına geliyor. Bu açıdan bakıldığında Suriye’de mevcut düzenin savunuculuğu değil ama Suriye’nin bütünlüğünün savunuculuğu solun görevi sayılmalı.

ABD’nin bölgeye yerleşmesi ile fiili sınırlar oluşturulmuşken gidişinin bu sınırları tek başına silmeyeceği de bilinmeli. NATO’nun liderinin yaptıklarının bir başka NATO ülkesi tarafından silinip atılamayacağı da. Bu nedenle ABD’nin çekilişine karşı çıkmanın Türkiye’nin olası bir harekatına karşı çıkmaktan çok farklı olduğunun altı çizilmeli. Türkiye’nin de Suriye topraklarında kuşkusuz ABD gibi yeri yok. Tıpkı dünyanın dört bir yanından toplanmış cihatçılar gibi.

ABD’nin askerlerini çekmesini bir üzüntü vesilesi saymak sosyalizm mücadelesinin bir parçası olamaz. Aksine ABD askerlerinin bir daha bölgeye girememesini sağlamak en başta gelen bir görev olmalı. Bunun yolu ise Suriye’nin yeniden toprak bütünlüğüne kavuşması ve bu bütünlük içerisinde emperyalizme bir daha fırsat vermeyecek bir birliği inşa etmesinin teşvik edilmesinden geçiyor.

Emperyalizmin egemenliğinde olan bir dünyada uluslar kaderlerini ancak emperyalizmden bağımsızlaştıkları ölçüde tayin edebiliyor. Bunun ötesinde söylenecekleri en azından solculuk saymamak gerekiyor.

DİĞER PUSULA YAZILARI

PUSULA | ABD ne yapıyor?

PUSULA | Emperyalizmin kıskacındaki Ortadoğu’da Kürtlerin payına ne düşer: Kürtler yine mi kandırıldı?

PUSULA | Sahi neydi şu anti-emperyalizm?