Bir AKP projesi olarak Başakşehir

Bir AKP projesi olarak Başakşehir

02-12-2018 09:31

Özetle Başakşehir budur. Taraftarı olmayan, kökü olmayan, 3. İstanbul subliminali ile aklınca İstanbul’un köklü camialarına ayar verdiğini düşünen, bastığımız her Akbil’de kasasına biraz daha para dolduran, stadını bedavaya getiren, AKP’li ilçe başkanlarının sponsor desteği ile her sezon başka bir futbolcu transfer eden, suni, zorlama bir projedir.

Yalım Oktay 

“Başakşehir Futbol Kulübü, kurulduğu ilk günden beri hiç azalmayan motivasyonu ve hiç kaybetmediği istikrarı ile 5. sezonunda da şampiyonluğun en güçlü adaylarından biri. Bu sene, bu büyük hedefe her zamankinden daha yakın ve oynadığı futbol ile bunu çoktan hak ettiğini kanıtlıyor. Dolayısıyla bize inanan tüm taraftarlara hazır olmalarını tavsiye ediyorum. Bu sezon bittiğinde şampiyon bir takımın taraftarı gibi davranmaya bugünden hazır olmalarını tavsiye ediyorum.”

Başkan Göksel Gümüşdağ’ın kulübün internet sitesinde yayımlanan mesajında yer alan bu ifadeler, Başakşehir gerçeğine ya da projesine ilişkin herhangi bir malumatı olmayan birisi için bir başarı öyküsü olarak değerlendirilebilir.

“Ne var canım bunda, adam iddiasından, hayallerinden bahsetmiş, niye kızıyorsunuz” diyenler de çıkacaktır. Ancak Başakşehir’in Türkiye futbolu için ne gibi bir anlam ifade ettiğini ortaya net bir biçimde koyabilmemiz için ortada son derece somut kimi olgular var. İşbu yazıda biraz buna değinmeye çalışacağız.

İki-üç takımın domine ettiği, şampiyonluk kupasının hep aynı ellerde yükseldiği bir ligde elbette sürprizler yaratan, şampiyonluğu sırtlayan başka takımların da varlığı taraftarlar değil ama futbolseverler açısından müspet bir gelişmedir. Ancak bu “oyunda” rekabet edebilmenin ön koşulu gerekli sermayeye sahip olmaktan geçmektedir.  Çünkü futbol bütün o romantik sözleri, süslü lafları, anlam yükleme çabalarını bir kenara bıraktığınızda bir piyasadır. Ve piyasa koşullarının yerine getirilmesi gereken gerekleri vardır. Ve yine hiçbir takım iktidar ile ilişkiler söz konusu olduğunda şerbetli değildir. Bu saydıklarımız elbette “normal” örnekler için sıralanabilecek önermeler. Başakşehir örneği ile deklase bir alan. Başkan Gümüşdağ “başarılarına” bir öykü uydurmaya çalışsa da futbol ile ilgilenen kimsenin Başakşehir’den bir Leicester çıkartma çabasına teşne olacağını sanmıyoruz.

Bir proje kulüp olarak Başakşehir, AKP iktidarının süper ya da daha alt liglerdeki takımları dizayn edebilme, doğrudan yönlendirme çabalarının objektif kimi sınırları olduğu gerçeği ile hayata geçirilmiştir. Diğer takımların iktidar ile kimi zaman kol kola kimi zaman da nane molla  ilişki biçimleri bir yana Başakşehir doğrudan AKP’nin takımıdır. Abdullah Avcı her ne kadar Anadolu kulüpleri taraftarlarınca parmakla gösterilsin diye kurulduğunu iddia etse de Başakşehir’in arkasındaki iktidar, devlet ve sermaye desteği Avcı’nın parlatma çabalarını boşa düşürmektedir.

Başakşehir’in bu yılki sponsorunun, Arda Turan’ın Başakşehir’e transferine sponsor olan Makro İnşaat’ın geçtiğimiz yıl kurduğu ‘Decovita’ adlı seramik firması olduğu gerçeği AKP ile Başakşehir arasındaki ilişkiyi özetlemektedir. Zira Decovita’nın sahibi Ercan Uyan, bir dönem Küçükçekmece Belediyesi’nde AKP’den meclis üyeliği yapmıştır ve aynı zamanda AKP Küçükçekmece Gençlik Kolları Kurucu Başkanı’dır. Uyan’ın çocuk istismarı skandallarıyla gündeme gelen Ensar Vakfı’nın da “Tecrübe Konuşuyor” başlıklı etkinliğinin konuğu olduğunu hatırlatalım.

Ve burada bir es vererek sözü Cumhuriyet’ten Akif Kızılyalın’a verelim;

“Şimdi eminim kızıyor bazılarınız, ‘proje takımı’ dediğim için Başakşehir’e… Evet, stadından transferine kadar bir ‘iktidar’ hatta Saray projesidir Başakşehir… Nasıl mı? Anımsayanlar vardır, bu takımın eski adını; İstanbul Büyükşehir Belediyespor diye anıldı yıllarca… Yani İstanbulluların takımıydı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın emanetiydi ‘Payitaht’a! Ekmeğinden suyuna, maaşından, sigortasına kadar her şey İBB kesesinden verildi uzun süre. Hani şu yerel yönetimlerin vatandaşa harcanmak üzere yasayla belirlenen binde 12’lik spor payı var ya; işte onlar dahil her şey aktı da aktı yıllarca İBB Spor’a. Sonra muhalefet (2014 seçimlerinde CHP), “Ey İstanbullu… Senin bastığın akbillerin küsuratı, arabanı bıraktığın İSPARK’ın kârı profesyonel bir takıma gidiyor” diye yaygarayı koparınca dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da onayıyla, 25 AKP’li ilçe belediyesinden biri olan Başakşehir’e devredildi bu ekip. Ne güzel değil mi? Doğup, büyüyüp gelişene kadar kuruş borcun yok, üstelik ‘anahtar teslim’ bir stat hediye ediliyor. İBB’nin iştirakleri dahil tüm havuz müteahhitleri reklam vermek için sırada, bir zahmet oynayın, başarılı olun deniyor futbolun saha içindeki paydaşlarına!”

Evet özetle Başakşehir budur. Taraftarı olmayan, kökü olmayan, 3. İstanbul subliminali ile aklınca İstanbul’un köklü camialarına ayar verdiğini düşünen, bastığımız her Akbil’de kasasına biraz daha para dolduran, stadını bedavaya getiren, AKP’li ilçe başkanlarının sponsor desteği ile her sezon başka bir futbolcu transfer eden, suni, zorlama bir projedir. Başkan Gümüşdağ’ın şampiyonluğa şimdiden hazırlıklı olmalarını salık verdiği taraftarlar kimdir, bilmiyoruz. Var mıdır öyle bir toplam, açıkçası henüz şahit olmuş değiliz.

Sözü yine Gümüşdağ’a vererek Başakşehir bahsini şimdilik kapatalım. Zira bizzat kendisi Başakşehir’in ne olduğunu ve ne olmadığını yeterince özetlemiş;

“Bizi diğer kulüplerden ayrıştıran birçok özellik var ama belki de en önemlisi, buranın bir şirket olduğu gerçeğidir. Başarı üretmek ve bunu istikrarlı bir hale getirmek zorunda olan bir şirket. Başarı derken sadece şampiyonluk kovalamaktan ya da maç kazanıp gol atmaktan bahsetmiyorum. Bir marka haline gelmekten, bu marka değerini olabilecek en yüksek seviyelere çıkartmaktan, alt yapıdan uluslararası spor ekonomisi modellerine kadar birçok alanda güvenli ve verimli yatırımlar yapmaktan ve global spor ekonomisinde etkin bir rol oynayabilmek için iş birliklerine, doğru ortaklıklara açık olmaktan bahsediyorum.”