İş güvenliğinin “iğdiş” edilmesi sermaye için

İş cinayetleri tüm hızıyla devam ederken, AKP’nin son çıkarttığı iş güvenliği yönetmeliği dikkat çekti. Yeni yönetmelik ile iş güvenliğinin kapsamı daralırken, patronların çıkartılan yönetmeliği “müjde” olarak duyuruldu.

İş güvenliğinin “iğdiş” edilmesi sermaye için

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)’nin 74. Genel Kurulunda konuşan Genel Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu, iş güvenliği yönetmeliğinin değiştirileceği haberini vermesinin ardından AKP hızlıca yeni yönetmelik çıkarttı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Resmi Gazete’de yayınlanarak uygulamaya konulan yeni yönetmelikle iş güvenliği yasasının kapsamı daraltıldı.

2012 yılında çıktığından bu yana sermaye çevrelerince eleştirilen 6331 sayılı İş Güvenliği Kanunu, kapsamı çıktığı günden beri daraltılarak ya da ötelenerek adeta işlemez hale getirildi. Daha önce üç kez az tehlikeli işletmeler için uygulama kapsamı tarihi ertelenen ve en son 2020 yılı olarak tüm işyerlerini kapsaması beklenen yasanın muafiyetinin kapsamı arttırıldı.

160 liraya iş güvenliği olur mu?

2016 yılında yapılan düzenleme ile 10’dan az kişinin çalıştığı az tehlikeli işletmelerde iş güvenliği uzmanı ve hekimi çalıştırma zorunluluğu kaldırılırken, işverene eğitim alma karşılığında iş güvenliği ve sağlığı hizmetlerini yürütme yetkisi tanınmıştı. Binali Yıldırım hükümeti tarafından gerçekleştirilen değişiklik patronları tatmin etmezken, TOBB’un da devreye girmesiyle kapsam genişletildi. Yeni yönetmeliğe göre 50’den az kişinin çalıştığı az tehlikeli işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve hekimi çalıştırma zorunluluğu devre dışı bırakıldı.
Yeni yönetmelikle, patronların eğitim alma kapsamı genişletilirken, ulaşımı kolaylaştı. Patronlar MEB’in onay verdiği eğitim kurumlarından uzaktan eğitim yoluyla ve asgari ücretin 10’da birini geçmeyecek maliyetle eğitim alabilecek. Bu eğitim daha önce asgari ücretin yarısı kadar maliyetle veriliyordu. Eğitim ücretlerinde “indirime” gidilirken, iş güvenliği hizmetinde yetki almanın bedeli böylece patronlar için sadece 160 TL ile sınırlandırıldı.

TOBB istedi, Binali yaptı

TOBB Başkanı “işgücü maliyetlerini azalttık” diyerek haberi müjde olarak verdi. Daha önce Binali Yıldırım da İş Güvenliği Konferansında gerçekleştirdiği konuşmada iş cinayetlerinin sorumlusu olarak işçileri göstermişti. Gemi inşaat sektöründe patronluk görevini üstlenen Yıldırım, kazaların nedeni olarak işçilerin “kişisel koruyucu donanımlarını” kullanmamasını örnek göstermişti.

Yasalar işçiyi kurallara uyma konusunda yükümlü kılıp, patronlara da iş akdini “haklı bir biçimde fesih hakkı” tanırken Binali Yıldırım’ın bu açıklaması “komik” kaçtı. Uygulamada pek çok patronun en basit koruyucu önlemi almaktan bile kaçındığını gösteren onlarca örnek bulunurken, AKP’nin ve patronların sorunu işçiler olarak göstermesi düzenin işçilere bakış açısını özetliyor.

Az tehlikeli işletmeler “kazadan” da muaf mı?

Türkiye’de uzun bir süredir iş güvenliği uygulamalarının ciddi sorunları olduğu biliniyor. İş cinayetleri günde ortalama beş işçinin canını alıyor. Öte yandan sermayenin az tehlikeli işletmelerde “kaza” olmadığına ilişkin tezi de doğruyu yansıtmıyor. SGK’nın verilerine göre 2016 yılında 1405 ölümlü “iş kazası” gerçekleşmiş durumda. Bu kazaların beşte biri ise az tehlikeli işletmelerde gerçekleşiyor.

2012 yılında çıkartılan yasa sonrası AKP’nin “işçinin hakkını savunuyoruz” bakış açısıyla topluma yansıtılan propagandanın gerçekte çökmesi uzun sürmedi. Verilerde kaza sıklık oranının azalmadığını, 2016 yılında dahi her yüz kişiden 3’nün kazaya uğradığını gösteriyor. Bununla birlikte kaza sıklık oranı ,tüm çalışanlar hesaba katıldığında, yüzde 1,8 civarında.

Onların rekabeti, bizim mücadelemiz var

Patronların iş güvenliğini maliyet kalemi olarak işçileri ölümüne çalıştırması “rekabet” ve “ekonomik gelişme” adıyla meşrulaştırılmaya çalışılırken, sarı sendikaların tavrı da iktidarı güçlendiriyor. İşçiyi “küçük” gören çağdışı yaklaşımlar “iş güvenliği” adıyla sendika-sermaye örgütü-iktidar üçlüsü tarafından pazarlanırken, Soma, Ermenek vb.. iş cinayetlerinin yarattığı izler hala toplumun hafızasında canlı bir biçimde korunuyor.

İktidarın seçimler öncesinde sermaye adına uygulamaya koyduğu yeni yasal düzenleme önümüzdeki dönem işçilerin canını daha fazla yakacak pratiklerle karşılamamıza neden olacak. Tüm teknik elemanlar da dâhil olmak üzere işçi sınıfının bütün kesimleri iş güvenliğine ilişkin yaklaşımın bir politik soruna işaret ettiğini görmesi de gerekiyor. Dolayısıyla iktidar ve sermayenin karşısında yaşamak için dahi işçi sınıfının mücadelesi etmesi başat olgu olarak bir kez daha öne çıkmış bulunuyor.