Ocak ayında en az 141 işçi yaşamını yitirdi

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin 2018 Ocak raporu açıklandı. Rapora göre Ocak ayı içerisinde en az 141 işçi hayatını kaybetti.

Ocak ayında en az 141 işçi yaşamını yitirdi

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin 2018 Ocak raporu açıklandı. Rapora göre Ocak ayı içerisinde en az 141 işçi hayatını kaybetti.

Yüzde 90’ını ulusal ve yerel basından; yüzde 10’unu ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla Ocak ayında en az 141 emekçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi…

  • 141 emekçinin 120’si ücretli (işçi ve memur), 21’i kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor…
  • Ölenlerin 2’si kadın işçi, 139’u erkek işçi…
  • 2’si 14 yaş ve altında olmak üzere 5 çocuk çalışırken can verdi…
  • Savaş nedeniyle yurtlarından gelen 10 mülteci/göçmen işçi yaşamını yitirdi. Mülteci/göçmen işçilerin 5’i Suriyeli, 2’si Afgan, 2’si Pakistanlı ve 1’i Tacik…
  • Ölümler en çok inşaat, tarım, metal, taşımacılık ve belediye/genel işler işkollarında gerçekleşti…
  • En fazla ölüm nedeni yüksekten düşme, trafik/servis kazası ve ezilme/göçük…
  • En çok iş cinayeti İstanbul, Bursa, Antalya, Kocaeli, Konya, Adana, Aydın ve İzmir’de yaşandı…
  • Ölenlerin 11’i (yüzde 8) sendikalı işçi, 130 işçi ise (yüzde 92) sendikasız. Sendikalı işçiler gıda, madencilik, metal, enerji, taşımacılık ve belediye işkollarında çalışıyorlardı…

Ocak ayı iş cinayetleri raporunda bu ay sıklıkla basında yer bulan işçi intiharlarına değineceğiz…

İşçiler neden intihar ediyor?

Dünya işçi hareketi içinde intiharlar işe bağlı nedenler kapsamında ele alındı. 1980’li yılların sonunda Japonya’da ‘karojisatsu’ kavramı ile tanımlandı. Bir işçi intiharının işe bağlı olduğunun kanıtlanması için şu özelliklere bakıldı:

1- Günde 10-16 saat arasında çalışmış olmak,

2- 4 hafta üst üste ortalama 65 saat ve üzerinde çalışmış olmak,

3- 8 hafta üst üste 60 saat ve üzerinde çalışmış olmak.

Özellikle neoliberal saldırı politikalarının hayata geçirilmesi ile birlikte güvencesiz çalışma koşulları işçilerin yaşamını ciddi olarak tehdit etmeye başladı ve iş kazaları da hızla arttı. Halbuki iş kazaları gerekli önlemler alındığında ortadan kaldırılabilir. Yani işe bağlı intiharlar da önlenebilir bir sağlık sorunudur. Ancak önlenebilmesi için öncelikle iş kazası olarak kabul edilmesi gereklidir. İşe bağlı intiharların iş kazası olarak kabul edilebilmesi için ise çalışma ile ilişkili olduğunun ispatlanması gerekmektedir. Bu durumun zorluğu sorunun tanılanmasını ve boyutunu görünür kılmayı engellemektedir.

İşe bağlı intihar girişiminde bulunmadan önce işçilerde depresyon, tükenmişlik sendromu, kronik yorgunluk ve muhakeme yeteneğini yitirme gibi zihinsel belirtiler görülmektedir. Bu belirtilerin beraberinde çalışanlarda baş ağrısı, mide ağrısı, ishal, kabızlık, hafif ateş gibi fiziksel belirtiler de ortaya çıkabilmektedir.

İşe bağlı intiharlar sadece Japonya’ya özgü değildir. Fransa’da Renault ile Peugeot araba fabrikalarında ve France Telecom’da, Avustralya’da telekomünikasyon işçilerinde, Çin’de bulunan iPod, iPhone ve iPad üreten Foxconn fabrikasında ülkemiz basınına da yansıyan işe bağlı intiharlar yaşandı. Öyle ki Apple firması ‘İntihar etmeyeceğim kendime iyi bakacağım’ diye yazılı taahhüt almaya başladı.

Sonuç olarak işçilerin büyük mücadeleler sonucunda elde ettikleri; ‘8 saat, sendikalı, insana yaraşır şekilde çalışma hakkı’ ellerinden alınmakta ve her geçen gün güvencesiz çalışma koşullarıyla daha da kötüye gitmektedir. İşe bağlı intiharlar da güvencesiz çalışmanın işçilerin sağlığına olan bir yansımasıdır.

Ocak ayında intihar eden 6 emekçi arkadaşımız var…

Türkiye’de yasalarımıza göre işyeri içinde gerçekleşen her intihar, nedeni ne olursa olsun ‘iş cinayeti’ kapsamındadır. İSİG Meclisi olarak bizler ise hem yasal mevzuata uyarak işyeri içinde (işe bağlı olan-olmayan) gerçekleşen hem de işyeri dışında salt işe bağlı intiharları da raporlarımıza alıyoruz. Ancak evde, işyeri dışında her yıl yüzlerce işçi intihar ediyor. Çok az bir kısmının iş ile bağlantılı olduğunu saptayabildik ama bu durumda bütün işçi intiharlarının nedeninin araştırılması aciliyetinin de altını çizmek zorundayız..

Tespit edebildiğimiz kadarıyla;

2013 yılında en az 15 işçi,

2014 yılında en az 25 işçi,

2015 yılında en az 59 işçi,

2016 yılında en az 90 işçi,

2017 yılında ise en az 89 işçi işyeri içinde (işyeri dışında ise işe bağlı olarak) intihar ederek yaşamını yitirdi…

Türkiye’de işçiler borç, mobbing ve işsizlik nedeniyle intihar ediyorlar…

Dünyada güvencesiz çalışma koşullarının oluşturduğu genel nedenler dışında her ülkenin de kendine özgü koşulları var. Bu noktada tespit edebildiğimiz kadarıyla Türkiye’de işçi intiharlarının 3 nedeni borç, mobbing ve işsizlik…

2013 yılında Sinpaş Altınoran inşaatında 3.kattan düşen Sıtkı Aydın’a patron tarafından yalnızca 200 TL verildi. 5 senedir mahkeme devam ediyor, 6 hâkim değişti. İşsiz kaldı. Bu süreçte ihtiyaçları için 30 bin TL kredi çekti. Sonunda TBMM önünde kendini yaktı…

Balıkesir Belediyesi önünde kendini yakan işsiz Mustafa Birgül: ‘Öyle yapıyorum olmuyor böyle yapıyorum. Taş taşıyayım, çöpçülük yapayım ama işim olsun. İbreti alem olsun diye kendimi yaktım.’

“İşsizlik, işçi sınıfının en yaygın sorunu. Sayı 6 milyona dayanmış durumda, neredeyse her evde bir işsiz var. Genç işsizliği ve kayıtdışı istihdam, işsizliğin en vahim iki yönüne işaret ediyor. Her dört gençten biri ne okuyor ne de çalışıyor. Kentlerde her üç genç kadından biri işsiz. Kayıtdışı istihdam ise son bir yılda 483 bin artış gösterdi.

Her fırsatta ‘Cumhurbaşkanımızın emriyle’ denilen ve işsizliğe çare olarak pazarlanan ‘İstihdam Seferberliği’, işsizlerin bedenlerini ateşe verme noktasına vardı. ‘Erdoğan’a oy verdim ama kimseye derdimi anlatamadım’ diyen Sıtkı Aydın’ın hikâyesinde iş kazası da var, kaza sonucu kapının önüne koyan patron da, patronu koruyan mahkeme de, kredi borcu da, işsizlik de… Bu hikâye İzmir İŞKUR önünde soyunan işçi Battal’ınkine de benziyor, Balıkesir’de kendini yakan Mustafa’nınkine de, Bolu’da Cumhurbaşkanı’nın brandasını indiren Nihat’ınkine de benziyor, Sivas’ta kendini yakmaya çalışan Mevlüt’ünkine de ya da Denizli’de ‘Buraya kadar’ notu bırakıp intihar eden 24 yaşındaki Tolunay’ınkine de…”

Sonuç olarak…

Savaşın örtemediği gerçek, yana yakıla büyüyor. İş cinayetleri ve meslek hastalıkları artıyor, işsizlik ve borçlar büyüyor, işçilerin örgütsüzlüğü had safhada. İşçiler ya umudunu kaybediyor ve yaşamlarına son veriyor ya da direnişin yeni biçimlerini bulmaya çalışıyor…

İşte ‘Yaşamak İçin Direnİşçi’ sloganımız tam da burada anlam buluyor. İşçi sınıfı tam da bu noktada örgütlenmeli, birlik ve dayanışma içinde olmalı, işçi sınıfının evrensel değerleri olan eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış için örgütlenmeli. Yaşamak ve yaşatmak için ÖRGÜTLENMELİ…