Nuriye Gülmen: Akademisyenler arası muhbir komiteleri oluşturuluyor

Nuriye Gülmen, akademideki bozulmayı anlattı.

Nuriye Gülmen: Akademisyenler arası muhbir komiteleri oluşturuluyor

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde 4 akademisyeni katleden Volkan Bayar’ın FETÖ’cülükle suçladığı 120 kişiden biri olan Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi eski dekanı Prof. Dr. Selahattin Turan ve bir dönem çalıştığı Osmangazi Üniversitesi’nde defalarca soruşturmalara maruz kalan Nuriye Gülmen, akademideki bozulmayı anlattı

BirGün’den Meltem Yılmaz’ın söyleşisinde Nuriye Gülmen “Akademisyenler arası muhbir komiteleri oluşturuluyor, üniversitelerde çürüme has safhada.” dedi. “Prof. Dr. Turan, katil Bayar’ın hiçbir somut delil içermeyen suçlama dilekçesi nedeniyle görevinden uzaklaştırılıp yargılandığı davadan beraat etti ama psikolojisi bir hayli bozulmuş durumda.” ifadelerini kullandı.

O, bugünlerin geleceğini önceden görmüş ve rektörü de, YÖK’ü de de defalarca sözlü ve yazılı bir şekilde uyarmasına rağmen hiçbir sonuç alamamış.

Gülmen ise yaşanan katliamın, katille sınırlı bir mesele olmadığına dikkat çekiyor: “Bayar aşağılık bir katil’ deyip işin içinden sıyrılmak çok kolay. Ama mesele bu kadar basit değil. Siz, her türlü muhbirlik faaliyetini yayarsanız, insanları itirafçılığa teşvik ederseniz, ki Cumhurbaşkanı bunu bizzat kendisi yaptı, bu sonuçların oluşması son derece doğal.”

 

Siz bir dönem çalıştığınız Osmangazi Üniversitesi’nde de pek çok soruştrumaya maruz kalmış bir isimsiniz. Üniversitedeki katliam olayı size ne düşündürdü?

Nuriye Gülmen: Orada çalıştığım süre boyunca 3 soruşturma geçirdim. Sürekli psikolojik baskı ve yıldırma uygulamalarıyla karşılaştım. Berkin Elvan’ın katledilmesini protesto eylemine, Gezi sürecindeki eylemlere katıldığım ve sendikamın aldığı grev kararına uyduğum için 1 yıl ve 2 yıl kademe durdurma cezaları ve maaştan kesme cezası aldım. Muhbir akademisyen tipi o zamandan hayata geçirilmeye başlanmıştı.

Bu muhbir akademisyenler nasıl hareket ediyordu?

Nuriye Gülmen: Şu anda akademide inanılmaz bir korku ortamı var, acaba ihbar edilir miyim, işimden atılır mıyım diye. Üniversitelerde komite gibi çalışan, muhbirlik faaliyeti yapan birimler oluştu. Selçuk Üniversitesi’nin bana Fethullahçı yapılanmayla ilişkili olduğuma yönelik açtığı soruşturma, açıktan muhbirliğe teşvik eden bir soruşturmaydı. İhbarcılık yapın, sizi aklayalım diyorlar üstü kapalı bir biçimde…

Yani bu katliam ortamı göz göre göre geldi?

Nuriye Gülmen: ‘Volkan Bayar aşağılık bir katil’ deyip işin içinden sıyrılmak çok kolay. Ama mesele bu kadar basit değil. Siz, her türlü muhbirlik faaliyetini yayarsanız, insanları itirafçılığa teşvik ederseniz, ki Cumhurbaşkanı bunu bizzat kendisi yaptı, bu sonuçların oluşması son derece doğal. Dolayısıyla bu ölümlerden iktidarın kendisi sorumlu. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü Hasan Gönen ve muhbirlik faaliyetini yayan, yapan tüm idareciler sorumlu. İnsanların birbirini ihbar ettiği bir çalışma ortamında ne bilim yapılabilir ne de eğitim verilebilir. Orada kokuşma ve ahlaki çürüme vardır.

Siz de aslında bunlar olmasın diye de direnmiştiniz…

Nuriye Gülmen: Evet. Biz direnişi bir seçenek olarak değil zorunluluk olarak gördük. Bir yanıyla üniversitelerde, muhbirlik yapanlar değil, biz olmalıyız.Diğer yanı ise şu: OHAL uygulamalarına, işten atılmaya katşı direnmek aslında az önce bahsettiğim çürümenin önüne geçmek için de yaptığımız bir şey. Ne kadar çok kişi OHAL’e ve OHAL’in getirdiği uygulamalara karşı direnir ve mücadele ederse bu tarz olaylarla o kadar az karşılaşırız.

Açlık grevinize toplumdan ciddi bir destek gelmişti, iktidarın söylemleri de hâlâ hafızalarda…

Nuriye Gülmen: Hepsi yıldırma faaliyetiydi, bize destek olan insanları alıkoyma, bizi tecrit etme faaliyeti. Ama biz tutuklandıktan sonra açlık grevine devam edince halktan daha fazla destek geldi, terörist söylemleri işe yaramadı zira herkes biliyor ki onlara göre kendileri gibi düşünmeyen herkes terörist. Çok çaba sarf ettiler bizi tecrit etmek için, terörist olduğumuzu iddia eden kitapçıklar hazırladılar, adımızın söylenmesini bile yasakladılar. Ama bu yaptıkları onların acizliği idi, iki eğitimciye boyun eğdirememenin acizliği. Ve sonuç alamadılar, o sahiplenmeyi kıramadılar.