“Ne olur Kılıçdaroğlu aday olsun”cularla imtihan

Sosyalist solun görevi, ülkemiz emekçilerinin kurtuluş mücadelesinin güçlenmesi için gereken eylem ve söylemi ortaya çıkartmaktır.

Geçtiğimiz hafta CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ağzındaki baklayı çıkardı. 2019’da yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını istediğini ifade etti.

Oysa ki, bundan birkaç hafta öncesinde Kemal Kılıçdaroğlu adaylık için gönlünde yatan bir aslan olduğunu bir demecinde dile getirmişti. Sanıyoruz ki İlker Başbuğ tartışmaları esnasında bu sözler edildi. Kılıçdaroğlu, bu açıklamayı tabanın ağzına bir parmak bal çalmak için mi yaptı bilemiyoruz ama CHP’nin seçimlere kadar daha çok dans edeceğinden eminiz.

İşin daha ilginç boyutu ise Kaftancıoğlu bu açıklamaları yapmadan birkaç gün önce Türkiye sol hareketinin öne çıkan bazı isimlerinin de CHP’nin adayına dair ettikleri sözler dikkat çekti. “Umuyoruz ki, CHP sağ bir aday politikasına sahip olmasın” minvalindeki bu yaklaşımların aslında Kaftancıoğlu açıklaması ile bir miktar bağı olduğunu ifade etmek gerek.

CHP’nin sağ aday çıkartmaması için duacı olup, CHP’ciliğini “bari Kılıçdaroğlu olsun ona bile tamam deriz” anlayışıyla devam ettirmeye çalışan solculuk önümüzdeki seçimlerde de kendini gösterecek.

Seçim tartışmaları kızıştıkça ve Türkiye solu da seçimleri tartışmaya başladıkça, solun başına musallat olan CHP ve HDP’ciliğin yeniden gündeme geleceğini adımız gibi biliyoruz. Hatta daha fazlası bile mevcut artık. Dinci gerici Abdullah Gül sevdası ya da faşist Akşener sevicilik…

Bugünkü tablo sadece çaresizlik ile açıklanamaz. Ancak yıllar içerisinde adım adım şekillenen ve günümüzde kimi çevrelerde başat bir karakter kazanmış bir psikoloji ya da yaklaşımdan bahsediyoruz.

“Hazirancı” olarak bilinen Canan Kaftancıoğlu solu CHP’ye doğru çekiştirmeye çalışıyor. Türkiye solu ise CHP’yi sola çekme ya da dönüştürme güdüsüyle hareket ediyor. Solun bağımsız durabilme ve halka umut olma ihtimalinin üzeri bir kere daha örtülüyor. Bunların sebebini görmek için müneccim olmaya gerek yok. Bunların arkasında yer alan iki tane ana yönelimden bahsedebiliriz.

Birincisi, Türkiye solunun ne olursa olsun CHP’cilik ile ayakta kalabileceğine dair olan inanç ve CHP’nin içinden ya da dışından düzenli olarak propaganda edilmesi. CHP’yi sola çekmekten tutun, CHP’nin içindeki solu CHP’nin merkezine doğru ittirmeye çalışma arayışları hep bu noktaya denk düşüyor. CHP’nin çiçeği burnunda İstanbul İl Başkanı, bunu iyi niyetle yapıyor kuşkusuz ve kendince en solda gördüğü figür olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu sola adres olarak gösteriyor. Kılıçdaroğlu CHP’si yıllardır sağa sola yalpalayan politikalar ile bugünlere kadar geldi. İkinci Ekmeleddin, Abdullah Gül ya da Akşener projelerinin havada uçuştuğu bu günlerde Türkiye toplumuna ve Türkiye soluna “Aman sağcı birisi olmasın da Kılıçdaroğlu başkanlık adayı olsun” demenin ise neye hizmet edeceği belli olsa gerek. Kılıçdaroğlu bugünlere sol gösterip sağ vurarak geldi. Bunu görmeden siyaset yapmaya devam etmek mümkün mü?

İkincisi, bu başlığın CHP’nin önümüzdeki dönem sağ açılımlarına hazırlık olarak görülmesi de mümkündür. 2017 başkanlık referandumundaki “Hayır” cephesinin temsiliyetine soyunan CHP, 2019 seçim döneminde adım adım makas değiştirirken emekçilere açılan kapılarından biri olan sol söylemi ve karakterleri elbette terk etmek istemeyecek.

Bu bahsettiklerimiz CHP içi örneklere denk düşüyor. Bir de CHP dışından bu misyonu üstlenmeye aday olduklarını ilan edenler mevcut. Dönem dönem komünistler ile de bağını açık bir şekilde ortaya koyan ve sosyalist bir aydın olarak bilinen Enver Aysever de böylesi bir yaklaşımı CHP dışından ilan etti. Aysever, geçtiğimiz günlerde Ahmet Necdet Sezer’i CHP’ye önerirken ve toplumun bu aday stratejisi çerçevesinde CHP çevresinde birleşebileceğini söyledi. Konu seçimler olunca, Türkiye’de en solda durduğu düşünülen aydınların bile ne hale geldiğinin gözler önüne böylece serilmiş oldu. Sezer’in ya da Kılıçdaroğlu’nun aday olup olmamasından bağımsız olarak, Türkiye solunun halet-i ruhiyesinin görülmesi için yukarıda verdiğimiz iki CHP’cilik türü yeterli olmalı.

Bu yapılanlar akıl hocalığı mı, yoksa gerçekten CHP’ciliğin Türkiye soluna sağdan soldan sirayet etmiş hali mi tam olarak bilemiyoruz.

Zaten, Türkiye’deki gerçek solun CHP’ye akıl hocalığı yapmasına gerek bulunmuyor. Bununla birlikte CHP’den beklentiler içerisine girmenin de sosyalizm mücadelesi ile uzaktan yakından ilgisi yok.

Sosyalist solun görevi, ülkemiz emekçilerinin kurtuluş mücadelesinin güçlenmesi için gereken eylem ve söylemi ortaya çıkartmaktır. 2019 seçimlerinde alınacak devrimci tavır, CHP ve HDP dışında bir çizginin, bağımsız sosyalist bir çizginin oluşmasından geçmektedir.

Bu söylem düzen karşıtı, anti-emperyalist, gericilikle ve kapitalizmle amansız bir mücadele veren bir çizgide şekillenmelidir.

Acil görev budur ve bu görevin gerekleri yerine getirilmelidir.