Bir pankartın öyküsü: Siyasetten kalanlar matematikten de kalırlar

24 Haziran seçimleri geride kaldı. Erdoğan başkan seçildi, Meclis’te AKP ve MHP ittifakı çoğunluğu elde etti, yetmedi başka bir faşist parti de en az MHP kadar milletvekili çıkardı...

Bir pankartın öyküsü: Siyasetten kalanlar matematikten de kalırlar

Sevim Şeker

24 Haziran seçimleri geride kaldı. Erdoğan başkan seçildi, Meclis’te AKP ve MHP ittifakı çoğunluğu elde etti, yetmedi başka bir faşist parti de en az MHP kadar milletvekili çıkardı. Gerici Saadet Partisi’nden ve faşist BBP’den bilumum yobaz ve faşist de 24 Haziran seçimiyle birlikte Meclis’e girmiş oldu.

24 Haziran, özünde Erdoğan’ın başkanlığı ve sağın Meclis’e taşınma seçimiydi. Ancak gel gör ki, bu gerçek bugün sol ve ilericilik adına söz söyleyen kesimler tarafından ne görülebildi ne de anlaşılabildi.

Kürt siyasetinin çıkarları, birileri açısından – özellikle liberaller açısından- tek solculuk dayanağı ve parametresi haline getirilmiş durumda bugün. Daha doğrusu bugün ülkemizde solculuk, anti-emperyalizmle, laiklikle ya da sermaye karşıtlığı ile değil bizzat Kürt siyasetinin çıkarları üzerinden tarif edilmektedir. AKP karşıtlığı işin kılıfı haline gelmiş. AKP karşıtıysanız eğer, sermaye diktatörlüğüne, gericiliğe ve emperyalizme karşı olduğunuz içindir. Ancak emperyalizme karşı durmayan, gericiliği tam boy karşıya almayan ve TÜSİAD ile temas etmekten dert etmeyen HDP’nin arkasına geçmek için bu sefer de karşımıza matematik hesapları çıkarıldı.

Şu satırlar her hangi bir köşe yazısında geçen cümleler değil. Bizzat seçim afişi olarak sokaklara asıldı: “HDP Meclis dışında kalırsa AKP-MHP en az 403 vekil, HDP Meclis’e girerse AKP-MHP en fazla 297 vekil”!

Söylenen, propaganda edilen ve çok büyük kitleleri etkileyen seçim siyaseti buydu.

ABD ve Fransa emperyalizminin Suriye’nin kuzeyine üs kurmasına ses çıkarma, NATO’yu Suriye’nin kuzeyine yerleşmeye çağır, TÜSİAD ile görüş, yobazları milletvekili adayı yap, sonra eğer bana oy vermezseniz bakın AKP-MHP kazanır diye büyük bir propaganda yürüt!

Fakat seçimler geride kaldı. HDP barajı aştı, 67 milletvekili çıkardı. AKP ve MHP ittifakı 297 değil 344 milletvekili çıkartarak Meclis’te çoğunluğu elde etti. Bir de yanına 43 milletvekili ile başka bir faşist parti olan İyi Parti eklendi.

24 Haziran’da kurulan denklem ile ortaya çıkan sonuç arasında büyük bir açı karşımızda duruyor. Nasıl açıklanacak? Ya birileri hesap hatası yaptı ya da büyük bir algı propagandasıyla ve manipülasyonla ile karşı karşıya kaldık.

En az bunun kadar önemli olan bir başka şey de, 7 Haziran seçimlerinde benzer bir söylemin yine önümüze getirilmesiydi: “Seni başkan yaptırmayacağız!”

Aradan 3 yıl geçti ve bugün Erdoğan başkanlık koltuğuna oturdu. HDP de Meclis’e 67 milletvekili ile girdi. Tartışmamız “HDP barajı geçmesin mi” değildir. Kilit parti olarak sunulan HDP üzerine kurulan denklemin yanlışlığıdır. Yoksa baraj toptan kaldırılmalı, temsilde adalet herkes için sağlanmalıdır.

Demek ki siyaset dört işlem matematiği üzerine kurulmuyor. Demek ki siyaset “Aristo mantığı” ile değil diyalektik mantıkla ele alınmalıydı. Marksist değilseniz diyalektiği bilmemek ayıp değil tabii…

Ama sorun tam da budur!

Siyaset, matematik değildir. Siyaset Aristo mantığı hiç değildir. Matematik hesapları yaparak siyaset yapanlar, gericiliğin ve faşizmin Meclis’te çoğunluğunu önleyemedikleri gibi Erdoğan’ın başkanlığını da engelleyemediler.

Tersine, Erdoğan’ın başkanlığını ve Meclis’te sağ çoğunluğun sağlanmasının meşruiyet ayağı olarak işlev gördüler. 24 Haziran seçim sonucu, düzen siyasetinin kilit partisinin HDP olmadığını bir kez daha gösterdi. Solda büyük bir algı yaratılan bu gerçeğin de altı bir kez daha çizilmeli…

Suriye’de emperyalizmin yerleşme politikalarına evet diyen, yobazları aday gösteren, emperyalist Avrupa Birliği’nden medet uman, NATO’yu Suriye’ye çağıran, sermaye sınıfıyla aralarında sorun görmeyen bir siyasettir HDP siyaseti.

Bugün HDP siyasetinin kuyruğuna takılan solda önemli bir kesim mevcut. Söz konusu emperyalizm, gericilik ve sermaye olunca, bu ideolojik-politik başlıklarda solculukta mangalda kül bırakmayan bu kesim, seçimlerde bu başlıklarda taban tabana zıt HDP siyasetinin vagonuna atladıklarında “denklemi” başka yerden kurarak işin içinden çıktıklarını sanıyorlar.

Vaaz ettikleri şuydu: “Mesele AKP’nin geriletilmesi! HDP’yi desteklememiz o yüzden”!

Birinci Cumhuriyet’in yıkılıp İkinci Cumhuriyet’in kurulması bağlamında AKP ile paralel bir ideolojik doğrultuya sahip HDP çizgisine bağlanmanın solculukla çelişkisi ortada! Ama siyaseten sınıfta kaldıklarının farkında bile değiller.

Bu politik sorunları hasır altı edip ekseni AKP’nin gerilemesi üzerine kuran bu sol anlayış, aritmetik dört işlemle AKP-MHP gerici-faşist blokunun Meclis’te geriletme hesapları yapıp durdular. Ama masa başında ve sosyal medyada yaptıkları hesap çarşıya uymadı: HDP barajı geçmesine rağmen, gerici-faşist blok çoğunluğu sağlamıştı! AKP’yi geriletmenin yolu buradan geçmiyordu.

Siyasetten kalmışlardı, matematikten de kaldılar!

Denilebilecek tek şey var: Otur, sıfır!

Erdoğan başkan olmuş, gericiler ve faşistler Meclis’te çoğunluğu sağlamış!

HDP de Meclis’e girmiş…

Sonuç?