Sarı yeleklileri anlamak

Karşı çıkılan ortak noktanın Macron hükümeti ve uyguladığı neoliberal politikalar olması dikkat çekiyor. Özne olabilmeyi başarabilmiş bir sol, eylemlerin politik önderliğini alabilme kapasitesine sahip. Tabi Le Pen daha önce davranmazsa…

Sarı yeleklileri anlamak

Taylan Yılmaz

Emmanuel Macron yönetimi tarafından sunulan yeni yasa ile birlikte 1 Ocak 2019’da yürürlüğe girmesi planlanan akaryakıt zammı, 17 Kasım’dan beri şiddetlenerek artan “Sarı Yelekliler” protestosunu tetikledi. 1 Aralık ile birlikte doruk noktasına ulaşan gösteriler, 2 Aralık günü şiddetlenerek devam etti.

Olayların bu denli büyümesinde polis şiddetinin rolünü vurgulamak gerekiyor. Çeşitli kaynakların aktardığına göre geçtiğimiz haftasonu yalnızca Paris şehrinde yaklaşık 8 bin gösterici ile 5 bin polis çatıştı. Çatışmalar sonucunda şimdiye dek hayatını kaybedenlerin sayısı 4 olarak bildirilirken yüzlerce kişinin de yaralandığı tahmin ediliyor.

Bu yazının yazıldığı sıradaysa Fransa Başbakanı Edouard Philippe, protestoların tetikleyicisi olan akaryakıt fiyatlarındaki vergi artışını 6 aylığına ertelediğini duyurarak Macron yönetiminin resmen geri adım attığını ilan etti. Ancak Macron hükümetinin geri adım atarak zamları ertelemesine rağmen göstericiler protestolarını sürdüreceklerini duyurdu. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı emniyet güçlerine takviye kararı aldı.

Protestocular kimler?

Konuyla ilgili gerek Türkçe gerekse yabancı dillerde yazılmış yazıların hemen hemen hepsinde protestocuların politik kimliklerine ve siyasi eğilimlerine dair bir profil çıkarma çabası öne çıkıyor. Bunun en azından şu aşamada pek de kolay olmadığını ve eylemin homojen bir gruptan yahut politik bir partiden oluşmadığını söyleyelim.

Özellikle eylemler uluslararası gündemde yer bulduktan sonra göstericilerin kimliklerine yönelik çok detaylı olmamakla birlikte çeşitli araştırmalar yapıldı. 2 Aralık günü RTL’nin yaptığı araştırmaya göre Fransızların yüzde 72’si bu gösterileri destekliyor. Buna ek olarak, katılımcıların yaklaşık yüzde 85’i eylemlerin bu denli şiddetli olmasını desteklemediklerini belirtiyorlar.

Göstericilerin profillerine yönelik analizlerde aşırı sağın etkili olduğu ve eylemleri yönlendirildiği vurgusu öne çıkıyor. Eylemcilerin homojen bir toplamdan oluşmadığını belirtmekle beraber, ağırlıklı olarak aşırı sağın etki alanında bulunan kırsal kesimlerde yaşayan beyaz Fransızların bu eylemlere katılım sağladığı bir gerçek. Yani politik önderliğin aşırı sağın elinde olduğunu söylemek için erken olsa da ilerleyen süreçte bunun da bir ihtimal dahilinde olduğu bilinmeli.

Öte yandan sosyal medyada paylaşılan birçok videoda da eylemcilerin profillerine dair izlenim edinebilmek mümkün. Örneğin Sarı Yelekli göstericilerin neo-Nazi bir partinin liderini yumrukladığı video, eylemler sırasında duvarlara yazılan çeşitli sloganlar, bazı göstericilerin İtalyan Partizan Marşı Çav Bella’yı söylemeleri ve kısa süreliğine işgal edilen Disneyland’a girişlerin ücretsiz yapılması da gösterici profillerinin çeşitliliğini yansıtıyor.

Yalnızca Fransa’da değil, belki de toplumsal hareketler tarihinde ilk defa bu kadar farklı siyasi eğilimlere ait birçok grup aynı dinamik etrafında hareket ediyor.

Hangi talepler öne çıkıyor?

Gösteriler akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlarla birlikte başlamış olsa bile, meselenin artık yalnızca akaryakıt fiyatlarıyla sınırlı olmadığı ve kısmen Fransa’da Macron yönetimi tarafından uygulanan neoliberal politikalara da bir itiraz anlamına geldiği görülmeli.
– Köylerde ve şehir merkezlerinde küçük esnaf korunsun. (Şehir merkezlerinin etrafında küçük ölçekli ticareti yok eden dev alışveriş merkezi inşaatlarına son verilsin)
– Herkes için aynı sosyal güvenlik sistemi kurulsun. Serbest çalışanlar için ayrı sosyal güvenliğe son verilsin.
– Emeklilik sistemi dayanışmacı ve sosyal kalsın.
– Akaryakıt zammı geri alınsın.
– 1200 avronun altında emeklilik maaşı olmasın.
– Tüm seçilmişlerin maaşı ülkenin ortalama maaşıyla eşit olsun.
– Tüm Fransızların maaşları, aynı zamanda emeklilik maaşları ve sosyal yardımlar enflasyona endekslensin.
– Fransa sanayi muhafaza edilsin; üretimin ülke dışına kaydırılmasına son verilsin.
– Büyük şirketlerin sözleşmeli işçi çalıştırma hakkı sınırlandırılsın. Kadrolu çalışma hakkı istiyoruz.
– Rekabet ve İstihdam İçin Vergi Kredisi (CICE-Büyük şirketler için vergi indirimi) kaldırılsın. Buradan elde edilecek kaynak (elektrikle çalışan arabaların aksine gerçekten ekolojik olan) hidrojenle çalışan araba üretimi için Fransa sanayiine aktarılsın.
– Kemer sıkma politikalarına son verilsin. Hiçbir meşruiyeti olmayan borç faizlerinin ödemesi durdurulsun.
– Zorunlu göç hareketlerinin sebeplerine çözüm üretilsin.
– Sığınmacılara iyi davranılsın. Onlara barınak, güvenlik, temel gıda ve çocuklarına eğitim sağlamak bizim sorumluluğumuz.
– Dünyanın birçok ülkesinde, sığınma talebine yanıt bekleyen kişiler için ağırlama kampları kurulması adına Birleşmiş Milletler ile işbirliği halinde çalışılsın.
– Sığınma talebi reddedilenler ülkelerine gönderilsin.
– Azami ücret ayda 15 000 avro olsun.
– İşsizler için iş alanları açılsın.
– Engellilere verilen yardım arttırılsın.
– Gaz ve elektrik ücretleri özelleştirmeler sonrasında artış gösterdi. Tekrar kamusallaştırılsın ve fiyatlar aşağı çekilsin.
– Küçük yerleşimlerdeki demiryolu hatlarının, postane şubelerinin ve ilkokul ve anaokullarının kapatılmasına son verilsin.
– Yaşlı nüfusun hayat seviyesi yükseltilsin.

Politik partilerin tutumları ne?

Sendikalar 17 Kasım’daki ilk eylemi destekleyip desteklememek konusunda tereddütteydi. CFDT (Fransız Demokratik İşçi Konfederasyonu) eylemleri desteklememesine gerekçe olarak aşırı sağcıların varlığı ve şiddeti gösterdi. CGT (Genel İşçi Konfederasyonu) ise mesafeli tavrını değiştirerek 1 Aralık’taki eyleme katılım çağrısı yaptı. Neticede sendikaların uzak kalamayacağı bir tablo ortaya çıktı. Sonunda CFDT de tutum değiştirip destek ifade etti.

Göstericiler ise, parti ya da sendikaların “sahiplenme” çabalarına set çeken tutumunu değiştirmedi. Partiler arasında Fransa’da Komünist Yeniden Doğuş Cephesi (PRCF) ve Le Pen’in partisi açık destek sundu.

Aşırı sağ tabandaki hareketliliğin genel olarak sol kesimde bir kuşku ve tereddüt oluşturduğu belli. Radikal sol çizgide bulunan Boyun Eğmeyen Fransa hareketinin lideri Jean Luc Melanchon“Faşistler katılıyor” diye haklı bir eylemden uzak kalamayacaklarını belirtip 1 Aralık’ta Champs-Elysée’de yürüyeceğini açıklamıştı.

Kısacası, Sarı Yelekliler için şu aşamada belirli bir politik aidiyet tarif etmek mümkün görünmüyor. Eylemler sırasında hem aşırı sağ hem de çeşitli sol eğilimler öne çıkıyor. Bununla birlikte karşı çıkılan ortak noktanın Macron hükümeti ve uyguladığı neoliberal politikalar olması dikkat çekiyor. Özne olabilmeyi başarabilmiş bir sol, eylemlerin politik önderliğini alabilme kapasitesine sahip. Tabi Le Pen daha önce davranmazsa…