CHP laikliğe meydan okuyor!

"Laiklik, düzen solunun mücadele başlığı olmaktan artık tamamen çıkmıştır."

CHP laikliğe meydan okuyor!

Derin Demir

24 Haziran korsan seçimlerine doğru sürüklendiğimiz bugünlerde CHP listelerinden aday gösterilen isimler -her ne kadar bazı tepkilere yol açsa da- kabul etmek gerekir ki CHP’nin gericilik ile bir sorunu kalmadığını göstermiştir.

CHP, AKP eliyle kurulan “yeni düzene” uyum söylemlerinin dozajını arttırırken bunu parti içine yerleştirdiği, ittifak yaptığı gerici ve faşistlerle de tamamlıyor.

Peki CHP’nin laiklik söylemi bu durumda nereye oturuyor?

Türkiye siyasi tarihinde sosyal demokratların “laiklik” konusunda yarattığı zihin bulanıklığı, bugün yaşadığımız tabloda artık net bir görüntüye dönüşmüştür: Laiklik, düzen solunun mücadele başlığı olmaktan artık tamamen çıkmıştır.

Laiklik kavramı -tekrar hatırlamak gerekirse-; “din ve devlet/yönetim işlerinin, dinsel hayatla sivil hayatın birbirinden ayrılması, dinsel otoritelerin yönetsel hiçbir yetki ve güçlerinin bulunmaması” anlamına gelir. Din, tarihsel olarak egemen sınıfların, bugün de Türkiye’deki gerici sermaye düzeninin sürdürülmesindeki en önemli argümandı ve hâlâ öyledir.

Özellikle Fransız Devrimi’ne kadar egemen sınıflar birçok ülkede dinci gericiliği karşısına alırken, devrimin ardından sınıf mücadelelerinin yükselmeye başlamasıyla karşıya alınan artık işçi sınıfı olmuştu. Egemenler ise işçi sınıfı düşmanlığında dinci gericilik ile mutabakatı sağlamıştı, tıpkı bugün gibi…

Bu hatırlatmayı yaptık çünkü bugün yaşadığımız sürece bakarken bu tarihsellik ile bakmak yerinde olacaktır. Örneğin 40’lı yılların sonlarına doğru imam hatip kurslarının açılması, din dersinin müfredata girmesi, ilahiyat fakültelerinin açılması, bizzat kendini “laikliğin temsilcisi” olarak gören CHP tarafından gerçekleşmedi mi? Geçmişte de bugün de CHP gerici partilerle ittifak yaptığı için işçi sınıfının mücadelesini, taleplerini görmezden gelmedi mi, yeri geldiğinde karşısında durmadı mı?

Ünlü 163. maddenin* kaldırılması Türkiye’de dinci gericiliğin önünü daha fazla açarken CHP ile birlikte gerici partilerin kurduğu koalisyon hükümetleri ile gericilik devletin yönetim kademesine kadar ilerlemedi mi?

Görünen o ki, bugün CHP kendi yerini sağlamlaştırma uğraşında tarihten ders çıkarmayı da elinin tersiyle itmiştir.

Dolayısıyla bugün CHP’nin laiklik mücadelesine dair bir umut beslemek kendimizi kandırmaktan öte bir anlam ifade etmiyor. CHP’de çoktan rafa kaldırılan ve toz bulutu olup kaybolan bir laiklikten başka bir şey kalmamıştır. Dinci gericiliğin önünü açanlardan, ittifak yapanlardan, inatla halkın başına gerici isimleri getirmeye çalışanlardan ilericilik, laiklik aramak da boşunadır.

Üniversite yıllarında solcu öğrencilere karşı gerici eylemler örgütleyen, ülkemizi okumadan imzaladığı anlaşmalarla felakete sürükleyen, Erdoğan ile beraber ülkenin altını üstüne getiren, laikliğe düşman, işçiye düşman, halka düşman yılların AKP’lisi Abdullah Gül ile yola çıkmaya hazır olan bir CHP mi laiklik mücadelesi verecek?

AKP’nin kurucularından olan, “Ben Milli Görüş’ten hiç ayrılmadım ki” diyen, Erbakan hayranı Abdüllatif Şener ile mi laiklik mücadelesi verilecek?

37 canımızı aramızdan alan yobazları destekleyen, Sivas katliamının sorumlularından ve hala utanmadan “katliam demeyelim, insanlar cayır cayır yanmadı” diyerek yüzümüze bakıp dalga geçen gerici Temel Karamollaoğlu ve gerici partisi SP ile mi laiklik mücadelesi verilecek?

Gerici, cemaatçi Haydar Baş ile mi laiklik mücadelesi verilecek?

Türkiye’nin önemli gerici partilerinde yer edinmiş Mehmet Bekaroğlu ile aynı yolda yürüyerek mi laiklik mücadelesi verilecek?

Cevabı biliyoruz değil mi? CHP, laikliğin ortadan kaldırıldığı, Cumhuriyet’in tüm kazanımlarının yok edildiği bir düzenin devamı için değirmene su taşıyor. Bu cevabın gerçekliği ile yüzleşmekten korkulmamalı.

Ülkemizin emperyalizme her geçen gün daha da bağımlı hale getirilmesine, her bir karış toprağımızın satışa çıkarılmasına, gençlerimizin işsiz kalmasına, ekonomik krizde emekçilere çözüm üretilmemesine karşı mücadele ederseniz ancak laiklik mücadelesi verebilirsiniz. Tersinden; laiklik mücadelesini vermeniz için sayılan başlıklara yönelik mücadeleyi yükseltmeniz gerekir. Türkiye’nin bugünkü tablosu budur ve CHP bu tablonun altında kalmayı tercih etmiştir.

Bu duruma en iyi örnek ise CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin söylemleridir. Örtülü ödenek açıklamasından ezan açılımına, Ramazan imsakiyesinden Akşener’in yardımcılığına kadar birçok söylemine tanık olduğumuz İnce, “Devlette devamlılık esastır, Erdoğan’ın sözlerini yerine getireceğim” açıklaması ile seçimlerden sonra (ister kazansın ister kazanmasın) Türkiye’de bir şeyin değişmeyeceğini ilan etmiştir. Kaldı ki, ilk vaadinin AB ile ilişkileri iyileştirmeye yönelik olduğunu da hatırlarsak (NATO, Gümrük Birliği, ABD ile de herhangi bir sorun yok nasılsa) emperyalizm karşıtlığı önümüzdeki dönem yine CHP’de yer bulmayacaktır.

Gericilik ile sorun yok, emperyalizm ile sorun yok, sermaye ile sorun yok… AKP’ye verilen uyum sözleri var, emekçiyle dalga geçerek birbirinin hesabına para yatırma oyunları var, seçim için ayrılan devasa bütçeler var, ekonomik kriz var, iş cinayetleri var, kadın cinayetleri var, özelleştirme var, peşkeş var, felaketin içinde bir ülke var…

Artık görülmelidir ki bu tablo ancak ve ancak bu düzene karşı mücadele ile bozulabilir. Bunu bozacak olan da komünistlerden başkası değildir.

* Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı olduğu dönemde, 1991 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. 163. madde şu şekildedir: “Devletin sosyal ve ekonomik veya siyasi veya hukuki düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla, dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek (…) propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse, beş yıldan on yıla kadar hapisle cezalandırılır.”