ABD’den kopuşun önündeki en büyük engel: Türkiye burjuvazisi

Türkiye’nin ABD ile olan ilişkisi bugüne kadar çeşitli anlaşmazlıklar, krizler, ambargolar gibi olumsuz pek çok etkenden etkilenmiş olsa da iki ülkenin ekonomik ve siyasi bağlılıkları nedeniyle asla kesilmemiş, sıkıntılı dönemler bir şekilde atlatılmıştır...

ABD’den kopuşun önündeki en büyük engel: Türkiye burjuvazisi

Behiç Oktay

Türkiye’nin ABD ile olan ilişkisi bugüne kadar çeşitli anlaşmazlıklar, krizler, ambargolar gibi olumsuz pek çok etkenden etkilenmiş olsa da iki ülkenin ekonomik ve siyasi bağlılıkları nedeniyle asla kesilmemiş, sıkıntılı dönemler bir şekilde atlatılmıştır.

İçinde olduğumuz dönem de yine Türkiye ve ABD arasında oldukça sıkıntılı bir zaman dilimi olarak tarihte yerini alacaktır. Ancak geçmişe ve bugüne bakıldığında Türkiye ve ABD ile ilişkilerin kopmasının önünde çok ciddi engeller bulunmaktadır. En önemli engel ise Türkiye sermayesinin ABD sermayesi ile olan tarihsel bağımlılık ilişkisidir.

İlişkilerin başlangıcı

Türkiye sermayesinin ABD ile ilişkisi çoğunlukla 2. Dünya Savaşı sonrası başlamıştır. Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın ardından kurulan Cumhuriyet yorgun düşmüş, kendisini türlü siyasi manevralar ile 2. Dünya Savaşı’nın askeri yıkımından kurtarmayı başarmış, ancak ekonomik sıkıntılarından kaçamamıştı. Ancak savaş öncesi ve sonrası Türkiye sermayesinin ve devlet içindeki çeşitli unsurların Sovyetler Birliği’ni bir tehdit olarak görmesi, Sovyetler Birliği’nin ise bu kuşkuyu gidermeye yönelik yeterli hamleleri yapamamasının sonucu olarak Türkiye savaş sonrası dünyanın yeni gücü ABD ile yakın ilişkiler kurmaya başlamıştı.

Aslında savaş sonrası iç politikasına ve ekonomisine ağırlık vermeyi planlayan ABD, Sovyetler Birliği’nin güçlenmesi ve İngiltere, Fransa gibi emperyalist ülkelerin ve genel olarak Avrupa’ya savaşın yıkım getirmiş olması sonucu 1946’da harekete geçti.

“Milli kapitalizm”in sonu

1946 yılında Türkiye’de çok partili yaşam başladı. ABD ile ilişkilerin gelişmesiyle paralel olarak gerçekleşen bu hamle Türkiye’nin “demokratik” kampta yer almasının önünü açacaktı. Öyle ki 1 Kasım 1945’te dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Meclis’teki açılış konuşmasında Türkiye’nin tek eksiğinin bir muhalefet partisi olduğunu söylemesinden 2 ay sonra 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti kuruldu.

DP, kuruluşunun hemen ardından iktidara geldi ve Türkiye bu tarihten itibaren tam boy ABD’ye bağımlı hale getirilmeye başlandı. Ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel olarak ABD’ye bağımlı hale gelen Türkiye’de sermaye sınıfı da ABD ile ilişkilerini günden güne geliştirdi.

Türkiye’nin kendisine ekonomik olarak bağımlı hale gelmesini fırsat bilen ABD, ülkede gericiliğin temellerini de bu yıllarda atmaya başladı. Ancak Türkiye’de bugün de olduğu gibi gericiliğin bir şeriat halini almaktan ziyade, bir istismar modeli olarak kullanılması Türkiye sermayesinin tipik bir özelliği olarak tarihe yazıldı.

Türkiye burjuvazisinin ABD’nin yanında yer almasının en büyük nedenlerinden biri de Marshall yardımlarının koşulları olmuştur. Çünkü Marshall planlarının muadili devletin sanayi hamlesi olacaktı. Ancak Marshall yardımları ile birlikte özel teşebbüsün önü açılmış, Türkiye sermaye sınıfı da bu fırsatlardan yararlanarak ülkeyi peşkeş çekme planlarının öncüsü olmuştur.

ABD’ye bağımlılık sürüyor

Sermayenin ABD ile süren bağımlılık ilişkisi özellikle 1980 yılından itibaren Türkiye’nin neoliberal modeli örnek almasıyla daha da ilerlemiştir. 1985 yılında kurulan TAİK (Türkiye ABD İş Konseyi) Türkiye’de kurulmuş olan ilk uluslararası iş konseyidir. TAİK, bugün Türkiye’nin en önemli denilebilecek şirket ve holdinglerini çatısı altında toplamış ve Türkiye’nin ABD ile ekonomik ilişkilerinin güçlendirilmesi işlevini sürdüren, DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) çatısı altında faaliyet gösteren bir patron örgütüdür.

Yakın zamana bakıldığında patronların ve örgütlerinin AKP’ye verdikleri destek ise gözle görülür durumdadır. Bugün ülkemizin başına bela olan başkanlık sisteminin en büyük destekçisi olan patronlar ve örgütlerinin ABD ile olan yakın ilişkileri düşünüldüğünde, AKP’nin ABD’ye rağmen başkanlık sistemine geçmiş olması ihtimali yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti burjuva karakterini koruduğu müddetçe Türkiye-ABD ilişkilerinin kopması imkansıza yakındır. Bunun nedeni yukarıda da belirtildiği gibi Türkiye burjuvazisinin ABD ile olan bağımlılık ilişkisidir. Dolayısıyla bugün Türkiye’nin ABD ile yaşadığı gerginliğin geçici bir dönem olduğu, Türkiye’nin yeni müttefiklere yelken açması için önce burjuva iktidarının devrilmesi gerektiği bilinmelidir.