MANİFESTO ÖZEL | Bize 'Doğan Öz'ler gerek!

Hukuk Defterleri Yayın Kurulu Üyesi Selin Aksoy aramızdan ayrılışının 40. yılında yurtsever savcı Doğan Öz'ü yazdı.

MANİFESTO ÖZEL | Bize 'Doğan Öz'ler gerek!

SELİN AKSOY

Lenin’in devlet teorisi ile bağlantılı olarak hukuku, egemen sınıfın çıkarlarıyla örtüşen ve onun sistematik şiddetini/iktidarını muhafaza eden bir toplumsal ilişkiler sistemi veya düzeni olarak tanımladığımızda, bugün sermayenin elinde olan hukuk içerisinde hiçbir hareket noktamız olmadığını söyleyip, bu konuyu burada kapatabiliriz. Ancak yine de yine Marksizm- Leninizm’den hareketle, her devletin kendi iktidarını hukuk aracılığıyla dayattığı da açık olduğundan, bu dengeleri değiştirene kadar egemen sınıfın hukuku içerisinde ve bu hukukun sınırlarına doğru bir mücadele yürütmenin de kimi etkileri olabilecektir.

Biraz somutladığımızda, bugün AKP’nin birinci cumhuriyeti tasfiyesinde ve ikinci cumhuriyeti inşaasında en çok da hukuktan faydalanması şaşırtıcı veya dahiyane değil, tam da hukukun kendi politik niteliğinden kaynaklanmaktadır ve bu yüzyıllardır böyledir.

Bu nedenlerle verilecek mücadele de politik olmak zorundadır ve bu nedenle nasıl ki emekçiler emeğine ve alın terine sahip çıkmak için mücadele etmek ve örgütlenmek zorunda iseler hakimler, savcılar, avukatlar da politik mücadele vermek ve örgütlenmek zorundadır. Ve yine tarihte de böyle olmuştur, nice hukukçu mücadele vermiş ve vermeye devam etmektedir.

Bundan 40 yıl önce 24 Mart 1978 günü, sabah evinden işine gitmek üzere çıktığı saatlerde, arabasının içinde vurularak katledilen savcı Doğan Öz de bu mücadelesi uğrunda hayatını kaybetmiş ve bu anlamda da hukuk alanındaki mücadelenin sembollerinden biri haline gelmiştir.
Öldürülmesinin nedeni 19 Ocak günü öldürülen Levent Özyörük’ün kaçtığı belirlenen ve o günlerde ülkücü militanların karargâh olarak kullandıkları bilinen Site Yurdu’nun aranması ile başlayan süreçtir. Ölümünden sonra ortaya çıkan raporunda da Ülkü Ocakları ile kontrgerilla arasındaki bağa değinmektedir. Yazdıktan 2 ay sonra öldürüldüğü – ve çekmecesinde bulunan – kontrgerillaya ilişkin yapmış olduğu soruşturmaya ilişkin bu raporunda şöyle açıklar: “Şiddet olayları, anarşik eylemler olarak nitelendirilebilecek kadar basit değildir. Amaç demokrasi umudunu yok etmek, onun yerine faşist bir düzeni gündeme getirmek ve bütün unsurlarıyla yürürlüğe koymaktır. Böylece ABD ve çok uluslu ortaklıklar Ortadoğu sorununu büyük ölçüde çözme amacını gütmektedirler. Bize göre bu sonuca ulaşmada CIA, kontrgerilla gibi gizli örgütlerin yönlendirmesi vardır.”
“Bütün bu çalışmalar içinde askeri ve sivil güvenlik güçleri vardır. Kontrgerilla Genelkurmay Harp Dairesi’ne bağlıdır. Sivil güvenlik güçleri içinde de MİT elemanları ve 1. Şube görevlileri kullanılmaktadır. Bütün bu çalışmalar MHP ve onun kadrolarınca yönetilmektedir. Bu genel çerçevede cinayetleri, şiddet ve anarşik eylemleri daha iyi anlamak olasıdır. Konuya bu kapsamda yaklaşılmadıkça anarşi eylemlerini kaynağında kurutmak olanak dışı olduğu gibi demokrasiyi tek seçenek olmaktan çıkartarak bütün kurumlarıyla faşizmi kökleştirmek de gündeme gelecektir.
Durum bütün açıklığı ve acılığıyla ve saygıyla sunulur.”

Bugün devlet içerisindeki cemaat yapılanmaları, NATO’nun, ABD’nin Ortadoğu planları (işgal hamleleri), Suriye müdahalesine baktığımızda, Doğan Öz’ün o günkü raporunun önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Doğan Öz’ün savcılığı döneminde yaptıklarına baktığımızda, bugün Doğan Öz’lere ne kadar ihtiyacımız olduğunu da içimiz burkularak görmekteyiz. 1968 yılında Konya’da gerici örgüt “Mücadele Birliği”nin kapatılmasını sağlayan, Denizli’de Necmettin Erbakan’ın kardeşi, Akgün Erbakan ile ilgili yolsuzluk dosyasını hazırlayan; Süleyman Demirel’in kardeşi, Hacı Ali Demirel’e verilen usulsüz krediye el koyan, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin kuruluşuna karşı çıkan, 1973 yılında kapatılması için meslektaşları arasında imza toplayan Doğan Öz, aydınlık, yurtsever, ilerici kimliği ile ayrılmaz bir biçimde yürüttüğü savcılık mesleğinde, yurdu ve halkı için durmadan çalışmıştır.

Bu anlamda Doğan Öz, bu ülkenin hukukçularına ağır ama onurlu sorumluluklar devretmekle beraber, tüm yaşamıyla da bu karanlık düzen içerisinde ama “hukukun sınırlarında” mücadele ederek bizlerin umutlu olmasını da sağlamaktadır. Kaldı ki Doğan Öz’ün ömründe yazmış olduğu şiirleri de umutludur ve mücadele etmeye çağırmaktadır:

Gelin dostlar bu da bir teklif:
Savaşa savaş açalım
Çocuklarımızı soluk beniz yapanın savaşına
Kırlarımızı ıssız koyanın
Savaşına
Vietnam’da köy yakanlara
Tüm fukara halkları yıkanlara

Korkarlar inan
Gelin bu işi yapalım
Kuyruklu arabalı
Son model silahlı
İtlerle onların ortakları

Gelin dostlar savaş açalım
Yarının güzelliğini engelleyene

(…)

Doğan Öz
Biz Ölmeyiz, Türkiye Yazıları Yayınları, Mart 1980