İtalya sandık başında: Faşizm mi dediniz?

İtalya'da yaklaşık 30 milyon seçmen genel seçimler için sandık başında.

İtalya sandık başında: Faşizm mi dediniz?

Geçtiğimiz yıl 28 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Sergio Matarella’nın parlamentoyu feshetmesinin ardından belirlenen tarih 4 Mart 2018 olmuştu. Yaklaşık 30 milyon italya vatandaşı bugün genel seçimler için sandık başında.

İtalyan parlamentosu çift meclisli bir yapıya sahip. Sabah saat 07.00’de sandık başına giden seçmenler, Temsilciler Meclisi’nden 630 ve Cumhuriyet Senatosu’ndan 315 olmak üzere toplamda 945 parlamento üyesi seçecek. 18 yaşındaki her İtalyan oy kullanma hakkında sahip ancak sadece 25 yaşından büyük olan İtalyanlar Senato üyeleri için oy kullanabilirler.

İtalya’daki seçim sistemi ile İngiltere’deki seçim sistemi arasında benzerlik var. İki ülkede de Başbakan doğrudan seçilmiyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı, seçimleri kazanan partinin yahut koalisyonun liderini Başbakan olarak atıyor. Cumhurbaşkanı ise parlamentodaki milletvekilleri tarafından seçiliyor. İtalya’da Başbakan olabilmek için 50 yaşın üzerinde olmak şart.

SEÇİM ANKETLERİ NE DİYOR?

İtalya’da hemen hemen bütün seçim anketlerinin gözdesi yüzde 27 bandında bir oy oranıyla Beş Yıldız Hareketi (M5S) durumunda. M5S, koalisyon karşıtı bir parti olmakla beraber -son dönemde yumuşamakla beraber- Avrupa Birliği (AB) karşıtı bir politika izliyor.

Anketlerde yüzde 22 gibi bir oy oranıyla ikinci sırada Demokrat Parti geliyor. Parlamentoda 111 sandalyeye sahip olan merkez-sol parti, Avrupa’daki diğer merkez-sol partilerden farklı değil.

Bir çok skandal ile gündeme gelen ve geçmişte dört kez başbakanlık yapan, İtalyan sağının “gözdesi” Berlusconi’nin sağcı partisi Forza Italia ise yüzde 16 ile anketlerde üçüncü sırada. Forza Italia’nın seçim sonuçlarına göre İtalya’da sağcı bir koalisyon hükümeti kurabileceği düşünülüyor.

FAŞİZM YENİ Mİ YÜKSELİYOR?

Hemen hemen yerli / yabancı bütün medya kuruluşları tarafından “İtalya’da faşizm yükseliyor” şeklinde yayımlanan haberler bu seçimde gündemde yer alsa da, Mussolini ve faşizm zaten İtalya’da politik sahneyi hiç terketmedi.

1948 yılından sonra faaliyet yürüten neo-faşist İtalyan Sosyal Hareketi (MSI), daha sonra kendini “post-faşist” olarak niteleyen Ulusal İttifak’a (AN) dönüştü. Partinin lideri Gianfranco Fini, 1994 yılında Mussolini için “tarihteki en iyi devlet adamı” demişti. Yine aynı yıl, Silvio Berlusconi, AN ve aşırı sağcı Kuzey Ligi (LN) ile koalisyon yaparak hükümet kurmuştu.

Faşist Mussoli’yi öven, ırkçı ve göçmenlik karşıtı bir zeminde seçim kampanyası yürüten neo-faşist parti CasaPound, ölçek olarak Polonya veya Hırvatistan gibi ülkelerdeki faşist hareketler ile kıyaslanamayacak kadar küçük olsa da, bu seçimlerle birlikte kendi ölçeğinde öne çıkıyor denebilir. Seçim kampanyaları boyunca sokaklarda yaşanan bir kaç çatışmayla birlikte gelen medya ilgisi de bu durumun etkenlerinden birisi.

Ancak faşist politikalar ne bu partiyle geldi, ne de yalnızca CasaPound etrafında şekillendi. AB, faşistlerle birlikte de yürüyor. Yeter ki AB ile uyumlu olsunlar. Tek sorun, CasaPound gibi bazı faşist oluşumların AB karşıtı olmaları.

KOMÜNİSTLER NE YAPIYOR?

Seçimlerden kısa bir süre önce, Komünist Yeniden Kuruluş Partisi ve İtalyan Komünist Partisi (2016) öncülüğünde kurulan “sol ittifak” Potere Al Popolo kendi adaylarıyla seçimlere katılıyor.

Potere Al Popolo’da yer alan partiler şu şekilde: Komünist Yeniden Kuruluş Partisi (PRC), İtalyan Komünist Partisi (PCI), Komünistlerin Ağı (RdC), Antikapitalist Sol (SAC), Direnişi Destekleme Komiteleri Partisi – Komünizm için (P-CARC), Radikal Sosyalist Hareket (MRS) ve Sosyalist Yeniden Doğuş (RS).

Öte yandan ülkedeki bir diğer aktif komünist yapı olan Komünist Parti de (Partito Comunista) seçimlere katılıyor. Seçimlerin öncesinde İtalya genelinde düzenlediği bir dizi toplantı ve etkinlikle çalışmalarını sürdüren Komünist Parti, 1 Mart günü Roma’da bir miting düzenledi ve programını açıkladı.

Komünist Parti, Komünist Yeniden Kuruluş Partisi ve İtalyan Komünist Partisi’nin Potere Al Popolo’da bulunmasını “komünist inşadan” uzaklaşmakla eleştiriyor ve bu ittifakın Yunanistan’daki SYRIZA ile İspanya’daki PODEMOS gibi reformist bir çizgide olduğunu belirtiyor.