İran’a müdahale yaklaşırken

Molla rejiminin değil ancak İran halkının direnişinin bu açıdan dayanışma ve destek görmeli. Unutulmamalı ki, su uyur ama emperyalizm uyumaz…

Emperyalizmin “Arap Baharı” ile hedefi İran’ın Hint Okyanusu ve Basra Körfezi’nden Akdeniz’e uzanan etki alanını kırmaktı. Müslüman Kardeşler üzerinden siyasal İslam’ı sahneye süren emperyalizmin Suriye’de hayal kırıklığına uğradığı bu sürecin ardından bugün bir kez İran’ın daha bölgedeki etkisinin kırmak emperyalizmin gündeminde. Bu kez daha doğrudan ve derecesi artan bir müdahalenin olacağı da görülüyor.

Suriye’deki çözüm görüşmelerinin de merkezinde artık esas olarak İran’ın bölgeye yayılan etkisinin kırılması meselesi var. Türkiye’nin Rusya ve Avrupa Birliği’nin temel iki gücü olan Fransa ile Almanya’dan kurduğu masada İran’ın olmaması da özünde buna işaret ediyor. Son tahlilde Suriye de İran’ın etkinliğini kendisi için daha uygun bir düzeyde tutmak istiyor.

Bu zemin bir anda herkesin İran’a sırtını döndüğü bir tablo resmetmez elbette. Ancak emperyalist saldırganlığa karşı herkesin kendi dertleri olduğu da unutulmamalı. Bugüne kadar başta Suriye’de olmak üzere bu saldırganlığa karşı bir direnç geliştirilse de emperyalizmin bütünüyle yenildiği söylenemez.

Suriye’de Sünni bir devlet kurmanın maddi zemini ortadan kalkmış olsa da hemen hemen aynı bölgelerin bugün ABD ile işbirliği içindeki Kürtlerin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri kontrolünde olduğunu görüyoruz. Bu anlamda Suriye’nin saldırı öncesinden farklı ve emperyalist sisteme bir düzeyde bağlı veya en azından daha sıkı ilişkiler içerisinde olacağı bir yeni dengeye oturacağı söylenebilir.

Öte yandan, bölgede Kürtlerin statü kazanmaları beklentilerinin önündeki en büyük engeli de yine İran’ın merkezinde durduğu bu direniş çıkardı. Irak’ın kuzeyinde kurulacak bir “bağımsız Kürdistan” esas olarak Irak’ın bütünüyle parçalanıp kalan parçaların büyük ölçüde İran kontrolüne gireceği yeni devletler de doğuracağı için şimdilik gündemden düşürüldü.

Suriye’de ise Kürtlerin beklentilerinin nasıl karşılanacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz. Ancak ABD’nin Kürtler aracılığıyla Türkiye’ye dokunmadan ama İran’ı sıkıştıracak şekilde bir formül bulma umudu taşıdığı söylenebilir. Son olarak yapılan açıklamalar da aslında Türkiye’yi rahatlatma ve Türkiye ile bölgedeki tüm Kürtler arasında yeni bir zemin arayışı sayılmalı.

Ekonomik kriz tehdidi altında devlet yapısını düzenleyen Türkiye sermaye devletinin yeni pazar imkanları ve çok ihtiyaç duyulan yabancı kaynaklar karşılığında emperyalizmin planlarında daha ön sıralarda yer bulmaya çalışması da şaşırtıcı gelmemeli. ABD’nin Türkiye’yi İran yaptırımlarından şimdilik muaf tutulması da bu açıdan bir uzlaşı zeminine işaret ediyor sayılmalı.

İran halkının Amerikan karşıtlığı ve molla rejiminin yoksulluğa çözüm bulamayışı arasında sıkışan İran’ın bu yeni saldırı dalgasına direniş gücünü ise göreceğiz.

Bu tabloda, İran’a karşı emperyalist müdahalenin başarısının bölgede yeni emperyalist saldırı dalgasının başlangıcı olacağını görmek gerekiyor. Molla rejiminin değil ancak İran halkının direnişinin bu açıdan dayanışma ve destek görmeli. Unutulmamalı ki, su uyur ama emperyalizm uyumaz…