İmam Hatiplerin öyküsü

İmam Hatiplerin öyküsü

22-04-2018 12:29

Şirin Öztürkler yazdı: İmam Hatiplerin öyküsü.

ŞİRİN ÖZTÜRKLER

İmam Hatip liselerinin öyküsü Cumuriyet’in ilanından kısa süre sonra, yani 3 Mart 1924’te, okullarda laik eğitime geçiş kapsamında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla (Eğitim-Öğretimin Birleştirilmesi) birlikte başladı. Bu kanunla medreseler ve sıbyan mektepleri kapatıldı. Din eğitiminin devlet kontrolünde ve devlet tarafından verilmesini gerekli bulan Cumhuriyet rejimi bu kanun ile ilk İmam Hatip okullarının temelini de attı. Kapatılan medreselerden biri ilahiyat fakültesine ve 29’u da imamlık ve hatiplik gibi dini hizmetleri yerine getirecek kişileri yetiştirmek üzere, İmam Hatip okuluna dönüştürüldü. Asıl amaç Cumhuriyet’e bağlı, aydın, çağdaş din adamları yetiştirmekti. Bu okullarda din eğitiminin yanında, fizik, kimya, biyoloji, edebiyat, tarih gibi dersler de okutuluyordu.

Fakat halk tarafından yeterli ilgi görmeyen bu okullarda hızla öğrenci sayısı azaldı. Bir yıl sonra İmam Hatip sayısı 26’ya, iki yıl sonra 20’ye, üç yıl sonra da ikiye düştü.1929-30 öğretim yılında ise öğrenci azlığı nedeniyle kapatıldılar. 1930-1948 yılları arasında din eğitimi, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde açılan Kur’an kurslarında verildi.

 Çok partili dönemde İmam Hatipler

1946 yılında çok partili hayata geçilmesiyle birlikte partilerde oy kaygısı başladı. İslami kesime yakın durmak isteyen liderler, İmam Hatip okulları konusunda yumuşamaya başladılar. 1948 yılında CHP’’nin önerisiyle İmam Hatip kursları açıldı. Başlangıçta 10 ay olan bu kursların süresi daha sonra 2 yıla çıkarıldı. Ankara ve İstanbul’da iki tane açıldıktan sonra kurs sayısı sekize çıkartıldı ve Ankara Üniversitesi bünyesinde ilk ilahiyat fakültesi açıldı.

14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti’nin iktidar oluşunun üzerinden henüz bir yıl geçmişken mevcut İmam Hatip kurslarının yetersiz olduğu kanısına varılarak İmam Hatip okulları açılması kararlaştırıldı. Bununla da kalınmadı ve 1951’de İmam Hatip okullarının 4 yıllık ortaokul ve 3 yıllık lise bölümü olmak üzere 7 yıl eğitim veren okullar olmasına karar verildi. 1951- 1952 Öğretim Yılı’nda 7 ilde İmam Hatip liseleri açıldı.

 28 Şubat’a Kadar Yükseliş

1950’lerden 28 Şubat sürecine kadar İmam Hatip okullarının sayısı düzenli olarak arttı. Bu süreçte göze çarpan ise, sosyal demokrat partilerin -sağ partiler kadar olmasada- bu sürece destek olduklarıdır.

İmam Hatip okulu açma rekoru 327 ile açık ara Süleyman Demirel’dedir. Demirel’e göre; “İmam Hatip okullarının gayesi, sadece din adamı yetiştirmek değildir. Dinini bilen Türk vatandaşı doktor, mühendis, hakim olsa daha iyi değil mi? Şayet Kur’an kursları veya din eğitimi, bu kanuna (Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na) ters düşüyorsa yanlış olan, din eğitimi değildir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’dur…”

Bu süreçte gerçekleşen askeri darbelerle İmam Hatiplerin sayısının birkaç yıl azaldığı, ancak daha sonra hızla artmaya devam ettiği gözlenmektedir. Örneğin, 1971 darbesinden sonra İmam Hatip okullarının orta kısımları kapatılarak lise kısmını bitirenlere tanınan yüksek öğretimin tüm programlarında okuma hakkı kaldırıldı. Bunun sonucu olarak, lise kısmına olan istek azaldı ve öğrenci bulma sıkıntısı yaşayan bazı İmam Hatipler kapatıldı. Hemen 2 yıl sonra 1973 yılında İmam Hatip okullarının adı “İmam Hatip liseleri” olarak değiştirildi, ayrıca bu okulların “yükseköğretime öğrenci hazırlayacağı” kurala bağlandı.

1980 darbesinden sonra kısa bir süre İmam Hatip okulları sayısında artma gözlenmezken hemen sonrasında 35 yeni İmam Hatip okulu açıldı.

 28 Şubat ve İmam Hatipler

Necmettin Erbakan (1995-1997) döneminde 97 adet İmam Hatip okulu açılmış ve amaçlarını kendi ağzından, “Gün gelecek, rektörler türbanlı öğrencilere selam duracak” diye açıklamıştır. 28 Şubat 1997’de olağanüstü toplanan ve Milli Güvenlik Kurulu kararları ile başlayan süreç, İmam Hatipler için de bir kırılma noktası olmuştur. 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmiş ve İmam Hatiplerin ortaokul kısımları kapatılmış, İmam Hatip lisesi mezunlarının kendi alanları dışında üniversiteye girmesini zorlaştıran üniversite sınav puanı kat sayıları düşürülmüştür. Bu süreçten İmam Hatiplerin nasıl etkilendiği aşağıdaki grafik incelenerek görülebilir.

AKP iktidarı ile büyüyen İmam Hatipler

Grafikte de görüldüğü üzere İHL sayısı AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından sonra tekrar artış göstermiştir. Kendisi de İHL mezunu olan Recep Tayyip Erdoğan bir konuşmasında bakış açısını açıkça şöyle ifade eder; ‘İmam Hatipler bir direniş, bir direnç olarak ortaya çıktı. İmam Hatip okulları aslında bir düşüncenin isyanıdır. Bir fikrin adeta isyanıdır, itirazıdır.’

İmam Hatiplerdeki öğrenci sayısını artırmak AKP için kolay bir süreç olmadı, çünkü mezunlarının hâlâ üniversitelerde istediği bölümlere girmesinin önünde ciddi bir kat sayı problemi vardı. AKP her seçim döneminde kat sayı sorununu çözeceğini vaat ederek İmam Hatip Liselerine kayıt sayısını artırsa da, somut adımı 2009 yılında atabildi. Ancak 2011 yılında yapılan sınavda İHL mezunları üniversitelerin çeşitli bölümlerine yerleşmeye başladılar. Bu yıllarda öğrenci sayısı da hızla arttı.

Eğitimde asıl gerici dönüşüm 30 Mart 2012 tarihli 4+4+4 kademeli eğitim yasası ile gerçekleştirildi. 28 Şubat sürecinde kapatılan İmam Hatiplerin ortaokul kısmı bu yasa ile beraber tekrar açıldı ve 4. sınıfı bitiren öğrenciler İmam Hatip ortaokullarına kayıt yaptırabildiler. 2012 yılından itibaren de İmam Hatipli öğrenci sayısı tarihinde hiç olmadığı kadar hızlı artmaya başladı.

İmam Hatiplerin yasal olarak önünü açan AKP, diğer devlet okullarına sağlamadığı birçok imkânı İmam Hatipler için sağladı; ücretsiz okul servisleri, kıyafetleri, yeni binalar bunların bazıları. Ancak bütün çabalara rağmen Anadolu ve Fen Liselerinin doluluk oranı %100 iken İmam Hatiplerde bu oran %84’te kaldı. Yine başarı oranlarının düşüklüğü de AKP’nin uğraşmak zorunda kaldığı bir diğer başlık. 2017 yılı üniversite sınavında lisans tercihlerine yerleşen öğrenci oranı Anadolu Liselerinde %35, Fen Liselerinde %55 iken İmam Hatip Liselerinde bu oran %18’de kaldı. Bu veriler AKP’nin İmam Hatiplere desteğini daha da artırdı: Üniversite hazırlıklarında kullanılmak üzere her İHL’ne 10 bin TL bütçe ayrıldı, bazı İmam Hatip Liseleri Proje İHL, Proje Fen İHL, Proje Sosyal Bilimler İHL isimleri ile dönüştürülerek özel program ve kadrolarla başarı oranı yükseltilmeye çalışılıyor.

Bu veriler gösteriyor ki yoğun din eğitimi alan bir öğrenci, bilimsel ve kültürel alanlarda başarılı olamıyor. Çünkü bu alanlarda başarılı olmak için gerekli olan eleştirel, sorgulayıcı ve mantık yürütücü eğitim yerine dogmatik, sorgulamadan uzak bir din eğitimi veriliyor. İmam hatiplerin %100 doluluk oranına ulaşamamasının bir nedeni düşük olan başarı oranları olmakla beraber diğer nedeni de, ne kadar dönüştürmeye uğraşsalar da toplumun büyük bir kesiminin AKP’nin çizdiği kalıba sığmak istememesi ve laik eğitimden yana olmasıdır. Ki açılan her yeni İmam Hatip okulunun olduğu bölge halkının itiraz eylemleri sürekli basında karşımıza çıkıyor.

Dindar ve kindar nesil yetiştirmenin AKP için en önemli aracı olan İmam Hatip mezunlarının bu amaca nasıl uygun davrandıkları tarihte birçok örnekte gözlendi. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun’u öldürmekten hüküm giyenler ile Hizbullah davasından ceza alanlar arasında çok sayıda İmam Hatip mezunu var. Bu örneklere rağmen Recep Tayyip Erdoğan “İmam Hatip’ten terörist çıkmaz” diyebiliyor. Çiftlik Bank dolandırıcısı Mehmet Aydın’ın da İmam Hatip mezunu olmasını da ekleyerek diyebiliriz ki; İmam Hatiplerden terörist de, dolandırıcı da, hırsız da çıkar.

Sonuç olarak; tabii ki “İmam Hatipler Kapatılsın”, ancak yıllardır yüzbinlerce mezun veren İmam Hatiplerin toplumsal etkisini ortadan kaldırmak bir siyasal devrim ve bir toplumsal dönüşümden geçer. Sosyalist bir ülke kurulmadan, sosyalist bir eğitim sistemi hayata geçirilmeden ne İmam Hatiplerden ne de onların siyasi ve toplumsal etkilerinden kurtulamayız. Bu nedenle laik eğitim için mücadele ederken Sosyalist Türkiye için mücadele etmeyi de göz ardı etmemeliyiz.

PUSULA | Eğitimde gericileşme

Geçmişten günümüze eğitim sistemi

Işığı sönmeyen deneyim: Köy Enstitüleri

Zorunlu din derslerinin öyküsü