İflas erteleme ve kurtarma paketi çare mi?

Ekonomide yüksek faiz-yüksek döviz sarmalıyla birlikte kriz giderek derinleşirken, zayıf mali yapısı ile Türkiye’deki üretimin uzun süre dayanması ne kadar mümkün?

İflas erteleme ve kurtarma paketi çare mi?

Ekonomide yüksek faiz-yüksek döviz sarmalıyla birlikte kriz giderek derinleşirken, zayıf mali yapısı ile Türkiye’deki üretimin uzun süre dayanması ne kadar mümkün?

Ülkemizde yaşanan krizin etkisiyle mali sıkıntıya giren firmaların ilk başvurduğu yer adliyeler olmaya başladı. İflas erteleme yada konkordato isteyen firmalardaki son dönemdeki artış krizin derinliğini göstermesi açısından bir veri sunuyor. Son 6 ayda tekstilden inşaata, gıdadan demir çeliğe bir dizi sektörden firmalar iflas erteleme istedi.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz; dünyada 2004-2015 arasında yaşanan para fazlalığı ortadan kalkmıştır. Kapitalizmin yapısal tercihleri ve emperyalizmin kendi kaynaklarına dair tasarrufu dünyadaki para sıkıntısını had safhaya çıkartmıştır. Mal dolaşımının cisimleştiği para birimi dolar ait olduğu topraklara geri dönmüştür. Amerika faizleri sürekli arttırarak doları tekrardan kendi içine çekiyor.

Kendi ekonomik dengeleri dünyadaki finansal krizi büyüten bir noktaya götürmüştür. Üretim yapabilmesi için sürekli bir mali kaynağa ihtiyaç duyan Türkiye gibi ülkelerin de bu krizden etkilenmemesini beklemek saflık olur. Ortaya çıkan nakit sıkıntısını aşamayan kuruluşlar bankaların kapısına dayanmıştır. Bankalar da parayı yurtdışı başka kaynaklardan ve ülke içi mevduatlardan toplamaktadır. Bankaların para bulma maliyeti arttıkça üretici firma üzerindeki baskıda artmaktadır. Son ürünü alacak olan tüketiciye ise bu zam olarak yansımaktadır. Mevduata verilen artış iç piyasadan bulunacak ve bunu kompanse edecek faiz rakamlarını yukarıya çekecektir.

Krizin derinleştiği son 6 ay içerisinde başta inşaat, gıda, tekstil, metal, enerji vb. yaklaşık 6 bin firma iflas erteleme ya da konkordato istedi. Yapısal sıkıntılarına çare bulamayan hükümet ülke içindeki ekonomik süreklilik adına Bakanlar Kurulu, 31 Temmuz 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin iflas erteleme taleplerini OHAL süresince dondurmuştu. Ancak alacaklı firmaların batma noktasına gelmesi üzerine OHAL sırasında yeni bir kanunla iflas ertelemenin önüne geçilmişti. OHAL ile ekonomi düzenin de belirli bir çizgi tutturmaya çalışan hükümet, dikişlerin patlama noktasını geçmesi sonrasında iflas ertelemeyi kaldırarak, alacaklılar ile borçlunun müzakere etmesi ve anlaşmalarının mahkemece tasdiki temeline dayanan konkordato kurumunu işlevsel hale getiren tasarı, TBMM Genel Kurulunda 28 Şubat 2018’de kabul edilerek yasalaştırmıştı.

Gerçekten battılar mı?

Geçen yılın başınca Yıldız Holding ile başlayan ardından Doğuş grubu ile devam eden yeniden yapılandırma /iflas durumları bu gün Keskinoğlu, Remoil, Euronet Car Rental, Hotiç, Sedyol İnşaat ve Payas İnşaat, IC İçtaş-Astaldi Konsorsiyomu (ICA),Yeşil Kundura, Bimeks ve Aynes Gıda gibi firmaların konkordato ilan etmesi devam ediyor. Yıldız holding ve Doğuş gurubu bu iflaslar içerisinde farklı yere oturuyor; sistem kendi içerisinde en büyük konumdaki bu iki firmayı batırmayı göze alamadığı için bankalar ile olan yeniden yapılandırma ilişkisini çözmek durumunda kaldı. Ülker grubu 7 milyar dolarlık borcun 5,5 milyar dolarlık kısmı için bankalarla anlaşmaya vararak uzun vadeli bir yapılandırmaya giderek sorununu çözmeye çalışırken, Doğuş grubu ise 2,3 milyar avro tutarındaki kredi borçlandırmalarını uzun vadeye yayarak bu krizden kurtulmaya çalışıyor. Türkiye’nin en büyük 100 ihracatçı şirketi arasında yer alıp aynı zamanda alanındaki en büyük şirketlerinden olan Burak Alüminyum ve Teknik Alüminyum ise diğerleri kadar şanslı olamadı. Bu iki büyük firmada konkordato ya başvurmak durumunda kaldı.

Daha önceki karlarını yurtdışına çıkardığı bilinen bu iki grup gelen krizi kendileri açısından fırsata çevirmek istediklerini de unutmamak gerekiyor. Keza AKP’nin en önemli müteahhitlerinden Cengiz holding sahibi Mehmet Cengiz başta olmak üzere Sabancı ailesi ve diğerleri, İngiltere’nin başkenti Londra’da cadde ve gayrimenkul yatırımları ile basına yansımıştı. Ellerindeki nakitler ile Türkiye’de krizin daha da derinleştiği durumda batma noktasına gelecek firmaları ucuza kapatmak için bir köşede beklemektedirler.

İnşaat

Türkiye ekonomisinin son 15 senede merkeze oturan inşaat sektörü, bu batışın seyrini göstermesi açısından ilginçtir. Yapısal olarak zayıf finansmana sahip inşaat sektörü, kamu yatırımları ile (yol, köprü, konut vb) altın dönemini yaşamış, karlarına kar katmış, temel finansman ihtiyacını ise bankalardan aldığı kredi ile çözmeyi denemiştir. İnanlar inşaat ile başlayan iflas zinciri bu gün Ağaoğlu ve küçük müteahhitler ile devam etmektedir. Kurtarma faaliyetleri adına yapılan kampanyalarda dahil, konut sektöründeki satışlar firmaları kurtaracak düzeye getirmiyor. Dış ülkelerde iş alan inşaat firmaları ciddi sıkıntılar yaşıyor, ülkenin dış politikasıyla doğrudan orantılı olan yurtdışı taahhüt işleri ise dip yapmış durumda. Son beş senede ödenemeyen konut kredileri yüzde 36 oranında artarken kısa süre içerisinde bankaların ellerinde istemedikleri kadar konut fazlalığı olacağını bu günden görmek gerekiyor. Etkilediği yan sektörler ve emek yoğunluğu ile birlikte durağanlık tanımının en fazla görüleceği alan olarak bir kenara yazmak gerekiyor.

Enerji

Üretimde ihtiyaç duyulan temek gereksinimlerden biri olan enerji sektöründe ise durum diğerlerinden farklı değil. Son 15 yılda yeni projeler ve anlaşmalar için bankalardan yüksek oranda kredi kullanan enerji şirketleri, bu kredilerin çoğunun dolar kredisi olarak alınması ancak enerji şirketlerinin gelirinin Türk lirası olması, enerji sektörünün döviz krizindeki değer kaybından etkilenmesinin önündeki em önemli etkendir. Başta Bereket enerji olmak üzere Avusturya merkezli enerji firması OMV’nin 2013’te girdiği Türkiye piyasasından çıkma kararı alması enerji pazarındaki diğer doğalgaza bağlı üreticilerin de kısa sürede iflas açıklaması beklentisini getiriyor. GAMA Enerji, İtalyan Ansaldo Energia, Yeni Elektrik Üretim Enerji sektöründeki firmaların 100 milyar dolarlık bir yatırıma girdikleri bunun 50 milyar dolarının ise kredi borçlarından oluşması ileride enerji sektöründeki konkordato başvurularının daha fazla yapılmasına neden olacağını bilmek gerekiyor.

Bu sarmaldan çıkış var mı?

Ekonomide yüksek faiz-yüksek döviz sarmalıyla birlikte kriz giderek derinleşirken, yapısal sorununu aşamayan düzenin bu sarmaldan çıkış için yapabileceklerinin bir sınır bulunduğunu bilmek gerekiyor. Siyasi olarak krizi başka odaklara atarak kurtulma çabaları bir noktaya kadar sonuç verse de, üretim merkezli olmayan büyüme modellerinin kısa süre içerisinde çözüm olmayacağı biliniyor. Kısa vadede

ekonomide en büyük açığı oluşturan doğalgaz, petrol gibi temel ithal kalemlerinin girdisi ve fiyatlarının da aşağı çekilmeyeceği düşünülürse üretim yapan firmaların zayıf finansal yapıları ile dayanma şansı bulunmuyor.

Batan firmalarda ise birinci elden fatura emekçilere çıkaracağı ise artık malumun ilanıdır. İçeride alacağı kaşan işçiler yeni bir iş arama süreci ve daha ucuz ücretlere çalışmaları