Emine Erdoğan: Ülkemde sezaryen oranlarını düşürmenin mücadelesini veriyorum

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, "Ülkemde sezaryen oranlarını düşürmenin mücadelesini veriyorum. Sezaryen bir tercih değil, zorunluluk halinde ele alınmalıdır. Kadınları, doğum mucizesiyle gerçek anlamda barıştırmak zorundayız" açıklamasında bulundu.

Emine Erdoğan: Ülkemde sezaryen oranlarını düşürmenin mücadelesini veriyorum

AKP’li Cumhurbaşkanı  Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, “Ülkemde sezaryen oranlarını düşürmenin mücadelesini veriyorum. Sezaryen bir tercih değil, zorunluluk halinde ele alınmalıdır. Kadınları, doğum mucizesiyle gerçek anlamda barıştırmak zorundayız” açıklamasında bulundu.

Emine Erdoğan, Antalya’nın Kemer ilçesinde düzenlenen ‘Let’s Talk’ (Hadi konuşalım) etkinliğinin ödül töreninde konuştu.”Bu nedenle bizlerin sorumluluğu çok büyük. Yoksulluk her iki cinsiyet için de kaliteli sağlık hizmetine erişmekte en büyük engellerden birisi. Fakat kadınlar yoksulluğun bedelini kimi zaman yaşamlarıyla ödüyorlar. Çocuk yaşta evlilikler, kadın sünneti, kadına yönelik şiddet gibi konular insanlığın onurunu zedeleyen mevzulardır” diye konuşmasına başlayan Emine Erdoğan, kadına şiddet konusuna değinerek “Tüm dünyada yaygın olan kadına yönelik şiddet ise tek kelimeyle insanlığa ihanettir. Ne yazık ki yaşamları boyunca her üç kadından biri fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyorlar. Biz ülkemizde bu sorunla büyük bir kararlıkla mücadele ediyoruz. Kadına şiddete sıfır tolerans diyoruz. Aynı şekilde çocuk yaşta evliliği kabul etmemiz hiçbir şekilde mümkün değil. Ne yazık ki çocuklar kaldıramayacakları sorunlara mahkum ediliyorlar. Cinsel istismarın nesnesi haline geliyorlar. 15 yaş altı evliliklerde, gebeliğe bağlı nedenlerle anne ölümlerinin 5 kat arttığını biliyoruz. Çocuklarımızın yeri okuldur, eğitim yuvalarıdır.” ifadelerini kullandı.

“Kadınların sağlıklı ve huzurlu olması toplumsal huzurun da teminatıdır. Sağlık sadece bedensel değil, ruhsal ve sosyal bakımdan da bir iyilik halidir. Savaş ve afet durumlarında kadın ve kız çocuklarının süreçten daha fazla zarar gördüğüne hep birlikte daha çok şahit oluyoruz.” dedi.

Zorunlu olmadıkça sezaryen doğum yaygınlığının anne, çocuk sağlığını olumsuz etkilediğini anlatan Erdoğan, “Ben de ülkemde sezaryen oranlarını düşürmenin mücadelesini veriyorum. Sezaryen bir tercih değil, zorunluluk halinde ele alınmalıdır. Kadınları, doğum mucizesiyle gerçek anlamda barıştırmak zorundayız” diye konuştu.

“EN AZ ÜÇ ÇOCUK”

Emine Erdoğan, Tayyip Erdoğan’ın ‘üç çocuk tezi’ne sahip çıkarak “Tüm dünya gittikçe yaşlanıyor. Doğurganlık azalıyor. Kimileri dünyadaki kaynakların sınırlı olduğu gerekçesiyle nüfusun kontrol altına alınması tezini savunabilir. Fakat unutmayalım temel sorun, dünyadaki kaynakların adil kullanılmaması meselesidir. Biz en az üç çocuk tezini savunuyoruz çünkü çocuk sayısı ikinin altına indiği zamanda nüfus geometrik olarak azalıyor. Oysa nüfus ancak üç çocuk ile dengede kalabilir. Çocuk sayısının azalması, aile ilişkilerini de zayıflatıyor. Geniş ailenin amca, teyze gibi dinamikleri ortadan maalesef kalkıyor. Ailenin gücü azaldığında toplumun yükü daha da artıyor. Sosyal politikaların bu gerçekliğe uygun şekilde planlanması gerekiyor. Doğum kontrol yöntemi maskesiyle kitlesel nüfus azaltma politikalarının insanlığın geleceğine verdiği zararla yüzleşmeliyiz. Kitlesel doğum kontrol yöntemlerinin neden yoksul ülkelerde teşvik edildiğinin de sorgulanmaya açık yönleri olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.

Emine Erdoğan, “Kimyasalların her tarafı kuşattığı, savaşların insan onurunu hiçe saydığı bir dünyada umut asla yeşermez. 30 yıl içinde laboratuvar ortamında annesiz bebek üretilebilecek teknolojiye sahip olacağımız söyleniyor. Sizler bunun insani olduğunu düşünebiliyor musunuz.” diye konuştu.

“GENÇ KIZLAR SAĞLIKSIZ AÇLIKLARA MAHKUM EDİLİYOR”

“Kadın sağlığı üzerindeki politik, sosyal ve ekonomik baskıları görmemizi sağlayacaktır.” diye konuşan Erdoğan, son olarak şunları söyledi: “Kadın sağlığı üzerindeki politik, sosyal ve ekonomik baskıları görmemizi sağlayacaktır. Bunun için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Bu temel zihniyet dönüşümünün mimarlarının da yine kadınlar olacağını düşünüyorum. Sadece az gelişmiş ülkelerde yaşayan kadınların tabuları olduğunu düşünmeyelim, popüler kültürün tüm dünyada zihinlere empoze ettiği güzellik anlayışı da ele alınması gereken ayrı bir sorundur. Genç kızların medyada gördükleri imajlara benzemek uğruna kendilerini sağlıksız açlıklara mahkum ettiklerini görüyoruz. Oysa ruh ve beden sağlığı bir bütündür. Kadın yalnızca bedenden ibaret değildir. ‘Let’s Talk’ (Hadi konuşalım) girişimi, yersiz tabular nedeniyle fark edilmemiş kadın sağlığı, sorunlarını tüm yönleriyle ele almak için bir fırsattır. Ne mutlu ki kadınlar adına mücadele veren yüce gönüllü insanlar var. Ödül alan misafirleri tebrik ediyorum. İnanıyorum ki ışığınız tüm dünyaya yayılacak kadınları güçlendirecek zihniyet dönüşümüne katkı sağlayacaksınız. Kalıcı bir değişim ancak zihniyet dönüşümüyle mümkündür. Bunun için biraz empatiye biraz iletişime biraz da dayanışmaya ihtiyacımız var.”