Ekim’in ardından dünyada futbol

Devrimin insanlık tarihini değiştirdiği kadar, yarattığı “yeni insan” da futbol tarihini değiştirdi. Kozlov olmasa “kanat futbolu”, Arkadyev olmasa “dönerli oyun”, Maslov olmasa “organize hücum pres” ve Lobanovski olmasa “bilimsel futbol” devrimleri en iyi ihtimalle çok daha geç tarihlerde vuku bulacaktı. Tüm bu hocalar yıldızlar devrinde, kolektif futbol ekolünün kurulmasını bugüne miras bıraktılar.

Ekim’in ardından dünyada futbol

Kaan Kavuşan

Ekim Devrimi’nin o görkemli günleri gelip çattığında, Rusya topraklarında futbol, bilinen ve önemsenen ama pek de başarılı olunamayan bir oyundu. Çarlık Rusya’sının milli takımı Olimpiyat Oyunları’na katıldığında, Almanya’ya karşı 16-0, Macaristan’a karşı 9-0 ve 12-0’lık mağlubiyetler almıştı. Takım 1910 ve 14 yılları arasında sadece 2 maçta berabere kalabilmiş ve 12 maçta yenilerek döneminin en kötü futbol takımlarından biri olmuştu.

Ekim Devrimi’nin sonrası ise bambaşka bir hikayedir. Nasıl ki halkların hapishanesi Çarlık Rusya’sından Sovyet Rusya’ya geçiş tarihte ileriye doğru atılan büyük bir adımsa, Rus Milli Takımı’ndan Sovyet Milli Takımı’na geçiş de hem Rusya hem de “futbol tarihi” açısından aynı öneme sahiptir. Burjuva Avrupa kabul etmek istemese de başarılar ve gelişimler sadece yerel değil, evrensel düzeydedir. Ekimin ateşi, saha dışında çok önemli yansımalara sebep olmuştur fakat saha içinde de büyük gelişimlere sebebiyet vermiştir.

Sovyet Milli Takımı’nın ilk hocası Mihail Kozlov, Lenin ve Bolşeviklerin kışlık saraya yürüdüklerini duyduğunda, hemen harekete geçmiş ve devrime katılmıştı. O zamanlar orduda görev yapan bir subayıydı ve alayının Sovyet temsilcisiydi. Kozlov’un futbol tarihi için önemi ise ilk defa bu oyunun kanatlardan geliştirilebileceğini düşünmesiydi. Bugün, bu fikir bize çok basit görünebilir, oysaki o yıllarda teknik adamlar topu kaleye oldukça yakın tutmaya çalışıyorlardı ve kanatlara yayılmak topun kaleden uzaklaşması demekti. Topun kenarlardan getirilmesinin sistematik hale dönüşmesi, futbolun ilk devrimlerinden biriydi.

Bundan yaklaşık 15-20 sonra Sovyet futbol adamı Boris Arkadyev, “organize kaos” taktiğini literatüre soktu. Arkadyev’in Dinamo Moskova’sı oldukça sosyalist bir biçimde, oyuncuların saha içinde birbirinin yerini ve görevini yapabilmesi ilkesine dayanıyordu. Bu taktikle sağ kanat oyuncuları santrfora, santrforlar orta sahaya, sağ bekler sağ açıklara dönüşüyordu. Geçici olarak yapılan bu yer değiştirmeler sayesinde rakiplere karşı daha şaşırtıcı ataklar düzenleyebiliyorlardı.

Aynı dönemlerde Dinamo Kiev’de görev alan Viktor Maslov ise organize hücum presi ilk defa uygulayan isim olarak tarihe adını kazıdı. Ünlü futbol tarihçisi Jonathan Wilson’a göre Maslov aynı zamanda 4-4-2’nin mucidi olarak görülen Alf Ramsey’den yıllar önce bu dizilişi ilk kez kullandığı kayıt altına alınan isimdi.

Fakat şüphesiz dünya futbolunu en çok değiştiren komünist Valeriy Lobankovski’ydi. Maslov’dan birkaç sene sonra Dinamo Kiev’in başına gelen “Loba” lakaplı büyük hoca, futbolun bilimini aramaya başladı. Bilgisayar ve istatistik kullanımını sistematik olarak kullanan ilk hoca olmasının yanı sıra aynı zamanda futbolu matematiksel olarak açıklamaya da çalıştı. Loba’nın “makine gibi” Dinamo’su öyle bir futbol oynayıp nam saldı ki takımı için 1975 yılında Kupa Galipleri Kupası’nı aldığında onlar için “2010 yılının futbolunu oynuyor” deniliyordu. İspanyol gazetesi El Pais ise “Gelecekten gelen bir takıma yenildik” demişti. 1988’de Van Basten o olağanüstü golü atmasa Loba’nın yönettiği Sovyet Milli Takımı Avrupa şampiyonu da olacaktı…

Devrimin insanlık tarihini değiştirdiği kadar, yarattığı “yeni insan” da futbol tarihini değiştirdi. Kozlov olmasa “kanat futbolu”, Arkadyev olmasa “dönerli oyun”, Maslov olmasa “organize hücum pres” ve Lobanovski olmasa “bilimsel futbol” devrimleri en iyi ihtimalle çok daha geç tarihlerde vuku bulacaktı. Tüm bu hocalar yıldızlar devrinde, kolektif futbol ekolünün kurulmasını bugüne miras bıraktılar.

Uzun lafın kısası, Ekim’in proleter etkisindeki Sovyet futbolu sadece kendi başarısıyla yaşamamış, dünya futboluna da etki etmiştir. Aynı devrimin kendisi gibi.