Eğitim Sen 2018 eğitim raporunu açıkladı: Yatırımların yüzde 35'i din eğitimine ayrıldı

Eğitim Sen 2018 yılında eğitim alanında yapılan düzenlemelere ilişkin ‘2018’de Eğitimde Neler Oldu?’ başlıklı bir rapor hazırladı.

Eğitim Sen 2018 eğitim raporunu açıkladı: Yatırımların yüzde 35'i din eğitimine ayrıldı

Eğitim Sen 2018 yılında eğitim alanında yapılan düzenlemelere ilişkin ‘2018’de Eğitimde Neler Oldu?’ başlıklı bir rapor hazırladı.

Eğitim Sen’in raporunda paylaşılan istatistiklerde MEB’in 92 milyar TL’lik 2018 bütçesinden eğitim yatırımları için ayrılan bütçenin üçte biri din öğretimine ayrıldı. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün MEB bütçesi içindeki payı da yüzde 68 artırıldı. Bakanlık tarafından bütçenin yüzde 7’sine yakın kaynağın yüzde 96’sı imam hatip liseleri için ayrıldı.

2018 bütçesinden okul öncesi eğitimde öğrenci başına bin 673, ilköğretimde öğrenci başına 4 bin 326, genel ortaöğretimde öğrenci başına 6 bin 153 TL, mesleki ve teknik ortaöğretimde öğrenci başına 7 bin 504 TL ayrılırken, imam hatip liselerinde okuyan öğrenciler için bu rakam 12 bin 707 TL oldu.

4+4+4 ile özel okul sayısı iki katına çıktı

2018’de özel okul sayısı 11 bin 694’e ulaştı. 2012-2013 eğitim-öğretim yılı itibariyle uygulanmaya başlanan 4+4+4 düzenlemesi öncesi Türkiye’deki özel okulların resmi okullara oranı yüzde 10 iken, bu oran 2018 itibariyle yüzde 20’ye çıktı.

Raporun bir diğer başlığı sınav sisteminin değişiklerini içeriyor. Raporda, “Bugüne kadar, çeşitli adlar altında yapılan sınavlarda ortaya çıkan sonuçlar çocukların eleştirellikten uzak, yaratıcı düşünemeyen, matematik yapamayan, çevresindeki olayları algılamakta ve yorumlamakta bilimsel anlamda yetersiz kaldıklarını gösterirken, öğrencilerimiz bir kez daha iktidarın deneme tahtası olarak kullanıldı” ifadeleri vurgulandı.

Okullar dini grupların faaliyet alanı haline geldi

MEB 2018’de eğitimde, ‘Tek din, tek mezhep’ politikalarını sürdürdü. Raporda, “Diyanet İşleri Başkanlığı, yerellerde ise il müftülükleri başta olmak üzere, büyük çoğunluğu dini cemaatlerin uzantısı olan kimi vakıf ve derneklerle çeşitli konu başlıkları altında imzalanan işbirliği protokolleri, okullarımızın dini grupların temel faaliyet alanları haline getirilmesine neden oldu. Eğitim sistemi, eğitim biliminin en temel ilkelerinden, laik-bilimsel eğitim anlayışından hızla uzaklaşırken, okullarda dinselleşmeye ve inanç istismarına dayanan uygulama ve faaliyetler kaygı verici boyuta ulaştı. Türkiye, taraf olduğu Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı hareket ederken, AİHM’in özellikle zorunlu din dersleri ile ilgili verdiği kararlar yok sayıldı. 10 Eylül 2018’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile MEB’e bağlı her kuruma mescit ve abdesthane açma zorunluluğu getirildi” dendi.

‘2023 Eğitim Vizyon Belgesi ile imam hatip mezunlarına iş kolu yaratıldı’

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıkladığı ‘2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’ne de değinen sendika; “MEB, 2018 yılında Anadolu imam hatip lisesi öğrencilerine yönelik mesleki uygulama programlarının kapsamını genişletti. Önceki yıllarda, ‘müezzinlik, imamlık, vaizlik, Kuran öğreticiliği’ ve ‘manevi danışmanlık’ gibi hizmetleri kapsayan mesleki eğitim programlarına, ‘manevi rehberlik’ de eklendi. Bakanlık bu yolla imam hatip lisesi mezunlarının çalışabileceği, ‘manevi rehberlik’ isimli yeni bir iş kolu tanımlayarak, 2023 Vizyon Belgesi’nin ilk somut adımını attı.”

‘İşe iade başvuruları reddedildi’

OHAL sürecinde ilan edilen 36 Kanun Hükmünde Kararname ile MEB’den 36 bin 393, yükseköğretim kurumlarından ise 7 bin 312 kişinin ihraç edildiğini hatırlatan sendika ihraçlara ilişkin, “KHK ihraçları ile ilgili olarak kurulan OHAL komisyonu, hukuken somut olmayan deliller üzerinden yapılan ‘işe iade’ başvuruların büyük bölümünü reddetti. Bugüne kadar haklarında soruşturma yürütülen ve savcılıklar tarafından takipsizlik kararı verilen, aralarında Eğitim Sen üyelerinde bulunduğu, binlerce eğitim emekçisinin görevlerine geri dönmeleri önünde herhangi bir yasal engel olmamasına rağmen, hukuksuz bir şekilde görevlerine başlatılmadılar” denildi.

Eğitim Sen, 2018 yılında yükseköğretimde yaşananları şu maddeler altında sıraladı:

– Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 46 üniversitenin rektörünü doğrudan ataması için YÖK duyurular yayımladı.

– 29 Ekim 2016’da Resmi Gazete’de yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname ile rektörlük seçimleri kaldırılmıştı. 9 Temmuz tarihli 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile rektörlük için 3 yıllık profesörlük şartı kaldırıldı. 15 Temmuz’da yayınlanan 4 numaralı kararname ile tekrar getirilen 3 yıllık profesörlük şartı, 12 Eylül 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tekrar getirildi.

– Kişiye özel kararname yayınlandı. Yusuf Tekin 25 Temmuz’da Milli Eğitim Bakanlığı’nda yürüttüğü müsteşarlık görevinden ayrılarak , 17 Ağustos’ta profesör oldu. 13 Eylül 2018 tarihinde rektörlük için 3 yıllık profesörlük şartı kaldırıldı ve Tekin 15 Eylül’de Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne rektör olarak atandı.

6 Mart 2018’de üniversitelere yönelik kapsamlı bir yasa çıkarıldı. “Yardımcı doçentlik” kadrosunun adı “doktor öğretim üyesi” olarak değiştirilirken, “okutman, uzman, çevirici, eğitim öğretim planlamacısı” gibi kadrolar kaldırılarak, “Öğretim Görevlisi” kadrosu altında birleştirildi. Doçentlik için gerekli olan yabancı dil puanı 55’e düşürüldü. Doçentlik Sözlü Sınavı temel koşul olmaktan çıkarıldı ve sadece isteyen yükseköğretim kurumlarının sözlü sınav şartı koyabilmesi sağlandı. Bunun yanında, üniversitelere norm kadro uygulaması getirildi. 02.11.2018 tarih 30583 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle norm kadro fazlası olacak öğretim elemanlarının sözleşmelerinin yenilenmemesi, doçent ve profesör kadrolarındaki bilim insanlarının rotasyon ya da geçici görevlendirme adı altında sürgün edilebilmesinin önü açıldı.