Egemen Bağış: 'Yunan yargısının bazı kararlarını mantıksız buluyorum'

Son dönemde Türkiye ile Yunanistan ilişkilerindeki artan gerilimi değerlendiren Egemen Bağış, Yunan yargısına baskı yapıldığını düşündüğünü dile getirdi.

Egemen Bağış: 'Yunan yargısının bazı kararlarını mantıksız buluyorum'

Son dönemde Türkiye ile Yunanistan ilişkilerindeki artan gerilimi değerlendiren Egemen Bağış, Yunan yargısına baskı yapıldığını düşündüğünü dile getirdi.

Türkiye ve Yunanistan ilişkilerini Atina Makedon Haber Ajansı (AMNA) ‘na değerlendiren Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış, Yunan yargısının kimi kararlarını mantıksız bulduğunu, zaman zaman ise iç veya dış baskıların iki ülke arasında gerilime sebep olduğunu söyledi.

Türkiye’nin ABD ile gerilimi, AB ile ilişkiler ve Lozan Anlaşması’nın da sorulduğu Bağış’ın röportajının ilgili bölümleri şöyle:

“AMNA: Daha önceki röportajlarınızdan birinde Yunan yetklililerin serbest bırakılmasının Türk adalet sisteminin bağımsızlığını gösterdiğini söylemiştiniz. Bu sekiz sığınmacı Türk’e sığınma hakkı verilmesinin Yunan yargısının bağımsız olduğunu göstermez mi?

Bağış: Yunan yargısının bağımsızlığını sorgulamıyoruz, ancak hiçbir suç cezasız kalmamalıdır. Bu hukuğun evrensel kurallarından biridir. Bu suçlular Türkiye’de kanlı bir darbe girişimine katılmış ve bir askeri helikopteri kaçırarak Yunanistan’a sığınmışlardır. Türkiye, Yunan adli makamlarına, bu kişilerin darbe girişimine katıldığını ıspatlar nitelikte evrakları göndermiştir. Ancak Yunan yargısı bu suçluların cezasız kalmalarına izin vermiştir.

Bu sekiz hain, demokrasiyi hedef alan darbeyie katılmışlardır. Demokrasinin beşiği olan ve tarihinde askeri müdahaleler mağduru olmuş Yunanistan’ın konuya daha hassas yaklaşması gerekirdi. Bunun yanında, alınan bu karar pek çok FETÖ üyesinin de Yunanistan’a sığınmak için harekete geçmesine neden olmuştur. Bu bizim eleştirilerimizin özüdür. Diğer yandan, bu darbe girişimi sonrasında Yunanistan Cumhurbaşkanı, Hükümeti ve Yunan dostlarımızdan gördüğümüz desteğe minnetimizi her zaman dile getirdik.

Yunan yargısının bazı kararları o kadar mantıksız ki, bazen bir iç veya dış baskıların Türk-Yunan ilişkilerini sabatoj etmek için onlara baskı yaptığından şüpheleniyorum.

AMNA:  Defalarca Ankara’nın Atina ile problem yaşamak istemediğini, huzur ve barış içinde bir ilişki sürdürmek istediğini söylediniz.  Ayrıca son zamanlarda “bazı insanlar iki komşu arasında korkudan yararlanarak iki ülkeye de silah satıyorlar” demiştiniz. Peki, Türk hava araçlarının Yunan hava sahası ihlalleri hakkında ne diyeceksiniz?

Bağış: Bu konu Ege konusundaki tartışmaların bir parçası. Olaylara farklı yerlerden baktığımız için aynı olayı farklı yorumluyoruz. Bahsedilen ihlaller uluslararası hava sahasındadır. Burada Türkiye’nin Yunanistan’ı kışkırtma gibi bir amacı yok, sadece yasal haklarla tanımlanmış menfaatlerini uluslararası yasalar çerçevesinde gözetmek amaçlanıyor. NATO üyeleri olarak birbirimizi korumalı ve kollamalıyız. Bu sebeple odağımızı savunmacı yaklaşımlar yerine işbirliğimiz güçlendirmeye harcamalıyız.

AMNA: Lozan Anlaşması iki ülke arasındaki sınırları keskin bir şekilde çizmesine rağmen neden halen Türkiye’de bazı kesimler “gri alanlar”dan bahsediyor?

Bağış: Bu da Ege Denizi üzerinde tartışmaların bir parçası. Biz bu konudaki duruşumuzu defalarca belli ettik. Türkiye’nin Ege’de yer alan adalar ve kayalıklar üzerinde herhangi bir iddiası ya da talebi yok. Ancak, Ege’de halen Yunanistan’a verilmemiş pek çok kayalık ve coğrafi oluşumlar bulunuyor. Bu durum da deniz sınırlarının tasvirine ilişkin bir çözüme ulaşmamıza engel oluyor. Biz de bu sebeple Ege konusunda bütüncül bir yaklaşımı savunuyoruz.

AMNA: Türkiye son günlerde önemli ekonomik konularla karşı karşıya, bu durumun sebebi Ankara ve Washington arasındaki gerilim mi?

Bağış: Son günleri düşünürsek, Ankara Washington ile sorun yaşayan tek başkent değil. Başkan Trump’ın yönetimi Rusya, Çin, bazı AB ülkeleri ve Kanada ve Meksika gibi sınır komşularıyla tartışmalara devam ediyor. “Kelebek etkisi”nin her zamankinden daha etkili olduğu bir zamanda, hiçbir ülke izole bir ada gibi davranamaz. Tıpkı Yunanistan’ın ekonomik sorunlar yaşadığı gibi, komşularımıza istikrar sağlaması için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık, çünkü biz onlara değer verdiğimiz için değil, aynı zamanda ekonomimiz üzerindeki etkilerinin olacağını da biliyorduk, dünyanın geri kalanının zamanı geldi. ABD’nin Türkiye’ye karşı eylemlerinin kendileri için de zarar verici olabileceğini görüyoruz.

AMNA: Türkiye Başkanı Erdoğan’ın destek için AB’ye döndüğünü görüyoruz. Özellikle gelecek ay gerçekleştireceği Almanya ziyareti. Türkiye neyi başarmayı umuyor ve AB-Türkiye ilişkilerinin mevcut durumu nedir?

Bağış: Almanya gerçekten de Türkiye için stratejik bir ortaktır. Almanya bizim bir numaralı ticaret ortağımız, her yıl milyonlarca turist gönderiyorlar ve en önemlisi Almanya’da yaşayan yaklaşık dört milyon Türk var. Bu nedenle, ara sıra iniş ve çıkışlara rağmen Türkiye ve Almanya birbirini görmezden gelme lüksüne sahip değildir. Ekonomilerimiz birbirine çok bağlı. Bu yüzden Başkan Erdoğan’ın ziyaret etmesi çok doğal. Nitekim Şansölye Merkel yeniden seçilmeden önce onu davet etmişti.

Türkiye G20 üyesidir, bu yüzden küresel anlamda yetenekli bir ekonomiyiz, Avrupa kurumlarının çoğunun kurucu üyesiyiz ve 50 yılı aşkın bir süredir AB üyeliğine adayız ve son 66 yıldır NATO üyesiyiz. Türkiye Batı’nın en doğu kısmı ve Doğu’nun en batı kesimi arasında bir köprüdür. ABD’den sonra NATO’daki ikinci en büyük orduya sahibiz, ancak Rusya Federasyonu’yla yaptığımız ticaret, müttefikimiz ABD ile yaptığımız ticaretin iki katıdır.

Türkiye, hem bir Avrupa ülkesi, hem bir Asya ülkesi, hem bir Ortadoğu ülkesi, hem bir Hazar ülkesi, hem bir Balkan ülkesi ve hem bir Akdeniz ülkesi ve hem de Karadeniz bölgesinin bir ülkesi. Yani bir köprü görevi görüyoruz ve tüm köprüler gibi ihtiyacımız güçlü olmak.

AMNA: AB üyeliği Türkiye için hala önem taşıyor mu?

Bağış: AB üyeliğinden çok, vatandaşlarımızın yaşam standartlarını AB ülkeleri vatandaşları ile aynı standartlara yükseltmeyi hedefliyoruz.

Standartlarımızı yükseltmek için birçok reform gerçekleştirdik ve devam edeceğiz. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri, bir diyetisyen ve hastası arasındaki ilişkileri andırıyor. Diyetisyen bize düzenli egzersiz yapmamızı ve daha sağlıklı beslenmemizi söylerse, daha fazla uyum sağlarız ve fazla kilolardan kurtuluruz. Diyetisyenin yaşadığı sağlık problemleri onun reçetesinin hatalı olduğunu göstermez.

Darbe girişiminin travmasının ortadan kalkmasının zaman aldığı Türkiye, AB’den daha iyi bir muamele ve anlayışı hakediyor. Türkiye’yi Avrupa Birliğine üyelikten ya da vatandaşlarına vizesiz seyahat etmekten men etmek ya da Türkiye’ye silah satışını engellemek, Türkiye’nin son zamanlardaki durumuna odaklanılmadığına işaret ediyor.

Hem Türkiye hem de Avrupa’nın, yakınlaşmaya ve birbirlerinin duyarlılıklarını anlamaya yönelik pragmatik adımlar atma zamanı, çünkü Avrupa’nın Türkiye’nin en az AB’ye ihtiyacı olduğu kadar Türkiye’ye ihtiyacı vardır.

Sözlerimi, milyonlarca memleketlim gibi Yunanistan’ın bir dostu olduğumu ve Yunanistan – Türkiye yakınlaşmasının çok samimi bir savunucusu olduğumu söyleyerek tamamlayayım. Benzerliklerimiz farklılıklarımızdan çok daha büyük. Hiç şüphem yok ki, ortalama bir Yunan, AB’deki ortak ülkelerden diğer bazı vatandaşlarla karşılaştırıldığında, daha çok bir Türk gibi daha çok düşünür, davranır ve hareket eder.

Gerçekten de, iki ulusumuzun her alanda çok hayırlı bir geleceğini bir araya getirebiliriz. Vatandaşlarımız bunu politikacılarımızın çoğundan çok önce fark etmişlerdir.”