Dünden bugüne... Sorularla 25 Kasım

'Kelebekler' olarak adlandırılan Mirabel Kardeşlerin (Minerva, Patria ve Maria Teresa) 25 Kasım 1960'ta diktatör Trujillo'nun emriyle tecavüz edilerek hunharca öldürülmesi üzerine 1999 yılında Birleşmiş Milletler tarafından "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" olarak ilan edildi. 

Dünden bugüne... Sorularla 25 Kasım

1. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedir?

‘Kelebekler’ olarak adlandırılan Mirabel Kardeşlerin (Minerva, Patria ve Maria Teresa) 25 Kasım 1960’ta diktatör Trujillo’nun emriyle tecavüz edilerek hunharca öldürülmesi üzerine 1999 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edildi. Trujillo diktatörlüğüne karşı Clandestina (Kelebekler) isimli gizli bir örgüt kuran kardeşler, Dominik Cumhuriyeti’nde insan hakları ve kadınların eşitlik mücadelesinin simgesi haline geldi. Dominik Cumhuriyeti’nde 30 yıllık iktidarını halka karşı işkencelerle, katliamlarla, hapis cezalarıyla sürdüren, 50 bin insanın ölümünden sorumlu diktatör Trujillo’ya karşı yürütülen örgütlü mücadelede yer alan Mirabel Kardeşler’in vahşice katli, diktatörlüğünün sonunu da getirdi. Trujillo’nun “Ülkenin en büyük iki sorunu kilise ve Mirabel Kardeşlerdir” dediği kardeşlerin katledilmesine duyulan tepki kısa zamanda faşist iktidara karşı halk ayaklanmaları güçlendirdi ve diktatörlüğü devirdi.

2.Dünyada kadınlar bu günü nasıl ele alıyor?

BM’den önce ilk olarak 1981’de Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü olarak ilan edilmesinden itibaren tüm dünyada kadınlar şiddete, tacize ve tecavüze karşı eşitlik ve özgürlük talepleriyle alanlara çıkıyorlar. Dünyada kadına yönelik şiddetin gerçek nedenlerinin üzerinin örtüldüğü kimlikçi yaklaşımlara da rastlanıyor. Mirabel Kardeşler’in ve 25 Kasım’ın aynı zamanda Amerikan yanlısı diktatörlüğe karşı verilen toplumsal mücadele olduğu bağını unutmamak gerekiyor.

3.Türkiye’de kadınların durumu nedir?

1980’lerden itibaren Türkiye’nin emperyalizm ve sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden dönüşümü için adımlar atılmış, gericiliğe kapı açılmıştır. Emperyalizm işbirlikçisi, piyasacı ve gerici AKP iktidarı kendi rejimini kurarken işçi sınıfının, emekçilerin kazanımlarına saldırmış, toplumsal yapıyı da gerici politikalarla şekillendirmeye çalışmıştır. Gerici politikalardan en fazla etkilenenler ise kadınlar ve çocuklar olmuştur. Kadınların toplumsal varlığı zayıflatılmış, kadın-erkek eşitliği reddedilmiş, kadınlar sermaye için ucuz iş gücü haline getirilmiş, esnek ve güvencesiz çalışma meşrulaştırılmış, eğitim hakları kısıtlanmış, çocuk yaşta evlilikler kutsanmıştır. 16 yıllık AKP iktidarı döneminde gericiliğin artışıyla birlikte kadına yönelik şiddet de artmış, buna kriz koşullarında yoksulluk da eklenmiştir.

4.Türkiye’de kadına yönelik şiddetin verileri nedir?

Konuyla ilgili bakanlığın kadın cinayetlerine yönelik olarak herhangi bir veri yayımlamaması dikkat çeken bir husus. Dolayısıyla verilen soru önergeleri ve İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) derlediği rapora göre;

  • Ocak 2002-Ocak 2017 tarihleri arasında 14 bin 293 kadın cinayeti işlendi, yarısı aile içi şiddet sonucu 7 bin kadın öldürüldü.
  • 2017 yılında ise 409 kadın öldürüldü, 332 kadın cinsel şiddete, 387 çocuk cinsel istismara uğradı.
  • 2018 yılının ilk 10 ayında ise 344 kadın öldürüldü.
  • Verilere göre ülkemizde her 3 günde 2 kadın öldürülüyor.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre ise; Türkiye’de yaşamının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddet gören kadınların oranı yüzde 39.3, yaşadıkları fiziksel şiddet sonucu yaralanan kadınların oranı yüzde 25, yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı yüzde 48,5…

verilerle kadına yönelik şiddet 2018 ile ilgili görsel sonucu

chp-den-turkiye-de-kadin-cinayetleri-raporu-513825-1.

 

5.Gerici medya kuruluşlarının şiddetin artışındaki rolü nedir?

Kadınlar uğradıkları şiddete ve baskılara yönelik bir yandan mücadele ediyor, bir yandan hala yürürlükte olan anayasal haklarını teslim etmeyeceklerini bulundukları her alanda ifade ediyor. Gerici medya kuruluşları çıkarttıkları yayınlarda, TV kanallarında kadınların en temel haklarının özelikle şiddet gören kadınlara verilen anayasal hakların yürürlükten kalkmasına yönelik büyük bir çaba içerisindeler. Kadınları koruyan 6284 sayılı yasa başta olmak üzere, İstanbul Sözleşmesi’ne ve bir takım kadınları koruyan yasalara dinsel yaşantıya aykırı olması dolayısıyla saldıran gerici yayınların kalemşörleri, kadına yönelik şiddeti tetiklerken taleplerine çocuk yaşta evlilikleri eklemekten de çekinmediler. “Batıda teşvik bizde hapis” ile yayınladıkları haberde 12 yaşındaki çocukların evlenebilmesinin önünde duran yasal engellemelerin kaldırılmasını talep ettiler.

6.Sosyalist ülkelerde kadına yönelik şiddet sorunu nasıl çözüldü?

Sovyetler Birliği’nde ve Küba’da sömürünün ortadan kaldırıldığı devrim sonrası eşitlikçi bir düzen kurulurken; kadını köleleştiren gerici yasalar lağvedildi. Kadın-erkek eşitliği yeni yasalarda tanındı. Kadına yönelik şiddete karşı cezaların artırılması ve istisnasız-tavizsiz uygulanmasının  yanı sıra kadının toplumsal varlığını güçlendiren, ayrımcılığa geçit  vermeyen politikalar üretildi, toplumsal değişim için tüm kaynaklar seferber edildi.

“Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da.” (Patria Mercedes Mirabel, 1924)

Dolayısıyla 25 Kasım kadınların sadece psikolojik, fiziksel şiddete karşı mücadele ettiği değil, siyasal ve sınıfsal bir mücadelenin de örülmesinin gerektiğini belirten bir tarihin adıdır. Bugün bu tarih tekrar hatırlanmalı…