Diyanet'in hedefi bu kez 27 Mayıs

İnternet sitesindeki 'Dini Terimler Sözlüğü'nde "buluğ" ve "nikah" kavramlarının açıklamalarında "Kız çocuklarının 9 yaşında gebe kalabilecekleri ve dolayısıyla evlenebileceklerini" belirttiği ifadeleriyle büyük tepki çeken Diyanet,  susmak yerine iktidardan aldığı destek ve cesaretle laiklik karşıtlığı yapmayı sürdürüyor.

Diyanet'in hedefi bu kez 27 Mayıs

İnternet sitesindeki ‘Dini Terimler Sözlüğü’nde “buluğ” ve “nikah” kavramlarının açıklamalarında “Kız çocuklarının 9 yaşında gebe kalabilecekleri ve dolayısıyla evlenebileceklerini” belirttiği ifadeleriyle büyük tepki çeken Diyanet,  susmak yerine iktidardan aldığı destek ve cesaretle laiklik karşıtlığı yapmayı sürdürüyor.

Diyanet tartışmasının ardından Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Sabah gazetesinden İsa Tatlıcan’a konuştu. Ali Erbaş’ın 27 Mayıs 1960’ı işaret ederek “Öyle büyük iftira ve haksızlıklara maruz kalmış ki Diyanet, bugün yaptıkları aynı o yapılanların devamı niteliğindedir” ifadelerini kullandı.

Erbaş, gelen tepkilere konu olan nikah ve buluğ açıklamalarının “yalan” ve “iftira” olduğunu öne sürdü. Bu durumda sözkonusu açıklamaların yer aldığı Dini Terimler Sözlüğü’nün kurumdan neden kaldırıldığı merak konusu(!) oldu.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş “Diyanete yönelik sistematik bir saldırı var, sizce bunun hedefi nedir?” sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Diyanetin tarihine baktığımız zaman belli çevreler tarafından bu hep olmuştur. Laik bir sistem içerisinde Diyanet’in yer almasını bir türlü hazmedemeyen kesimlerdir bunlar. 1940-1950 arası ve özellikle 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası yıllarda yapılanlar arşivlerden çıkarılıp bir araya getirilse şaşırıp kalırsınız. Öyle büyük iftira ve haksızlıklara maruz kalmış ki Diyanet, bugün yaptıkları aynı o yapılanların devamı niteliğindedir. Esasında Laik sistemde herkes inancında, ibadetinde, düşüncesinde özgürlük içerisinde yaşama hakkına sahip olmalıdır. Fakat bu anlayış ülkemizde bir türlü tam olarak yerleşmedi. Dine mesafeli olan bazı kesimler amaçlarına Diyanet’e saldırarak ulaşmaya çalışıyorlar. Adım adım takip ederek bir açık bulmaya çalışıyorlar. Bulamazlarsa kendileri bir iddia ya da iftira ortaya atıp, bunun etrafında fırtına koparıyorlar. Siz bunun yalan ve iftira olduğunu bin kez de söyleseniz, aldırış etmeden ısrarla bu yalan ve iftirayı sürdürüyorlar. Halkımızın büyük çoğunluğu bu tür tavır ve davranışlardan çok rahatsız olmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bizler eleştiriye her zaman açığız, bu bizim bazı eksiklerimizi tamamlamamız açısından da iyi olur. Ancak yalan haber ve iftira hem bizi ve hem de din hizmeti verdiğimiz milyonlarca insanı üzmektedir. Ayrıca halkımızın medyaya olan güvenini büyük oranda zedelemektedir.”