Babıali’den plazalara: Basının medyaya dönüşmesi

Babıali’den plazalara: Basının medyaya dönüşmesi

15-04-2018 11:59

Babıali… Sektörde, bizden yaşça büyük ablalarımızdan, abilerimizden methini çokça işittiğimiz bir fenomen Babıali. Özlemle anılan günlerin temsili...

ALEV DOĞAN

Babıali…

Sektörde, bizden yaşça büyük ablalarımızdan, abilerimizden methini çokça işittiğimiz bir fenomen Babıali. Özlemle anılan günlerin temsili. Henüz sermayenin işin içine girmediği zamanlardan bahsediyoruz elbet, basının medyaya dönüşmediği zamanlar. Daha doğrusu gazeteciliğin bir sermaye faaliyeti olmadığı zamanlar.

Biraz geriye saralım filmi;

Basınının Babıali’de yoğunlaşmaya başlaması, Osmanlı dönemine dayanır. Bunun en temel nedeni de basının haber kaynağına yani hükümet binasına yakın olması tercihindendir.

Sirkeci’den başlayıp Babıali binasının önünden geçerek Cağaloğlu yokuşunun etrafındaki matbaa ve gazete binalarını kapsayan yerin adı Babıali olarak anılmaya başlar zamanla.

Cumhuriyetin kuruluşu ile beraber, başkent Ankara’ya taşınsa da, basın basın olduğu yerden, Babıali’den ayrılmaz.

Türkiye’nin bütün önemli gazetelerinin merkezleri ve basımevlerinin yanı sıra, birçok kitapevi de bu bölgede açılır.

1950’lerin sonlarında Babıali’de bulunan başlıca gazeteler: Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Türkiye, Vatan, Akşam, Son Posta, Son Telgraf, Yeni Sabah, İstanbul Ekspres ve Yeni Gazete gibi matbulardır.

2005 yılında Cumhuriyet gazetesinin merkezini Babıali’den taşıması ile beraber de, bir tarih noktalanmış olur.

Ancak basının medyaya dönüşmesi daha eskiye dayanmaktadır.

BASIN MEDYAYA DÖNÜŞÜYOR

24 Ocak Kararları ile liberal yağmaya açılan memleketimizde, basın ilk darbeyi Aydın Doğan’ın Milliyet’in önemlice hisselerini alması ile başlamıştır.

Sonrasında 90’larda Özal’ın yaptığı kağıt zamları ile, gazetelerin Babıali’deki ofislerine kilit vurup yavaş yavaş plazalara taşınması; gazetesi, televizyonu, dergileri, radyosu sonrasında internet yayıncılığı ile baskısından dağıtımına tek tek yayın grubu tekellerine devredilmesi süreci yani. Özetleyecek olursak sermayenin işin içine girmesi ile basın kuruluşlarının medya adı altında holdinglere devredilmesi .

Bugün bağımsız gazetecilik yapmanın önünde bir engel var ise bunun en temel sebebi basının medyaya dönüşmesi süreci. Cevabı çok basit eğer gazetecilik yapmak istiyorsanız paranızın olması lazım. En basitinden bir örnek ile açıklayalım; bir dergi çıkartıyorsunuz diyelim, bunun periyodu da aylık olsun. En kalitelisinden kâğıtlara bastırdığınız, hiçbir matbaa masrafından kaçınmadığınız, mizanpajını en estetik biçimde tasarladığınız, öylesine değil nitelikli olsun diye günlerce kalem oynattığınız derginiz hazır. Peki bunu okuyucu ile nasıl buluşturacaksınız, her dağıtım noktasına nasıl ulaştıracaksınız? Bunun tek bir yanıtı var; merkez medyanın dağıtım ağı ile. Yaysat, Turkuaz gibi dağıtımcılar ile. Peki anlaşma yapabilmeniz için paranız var mı? Sisteme giriş parası, dağıtım için sizden her ay aldıkları para, son dağıtımcı için ayrı, büyük marketler için ayrı ödeyeceğiniz para…

Para, para, para kısacası.

Eğer paranız yoksa gazetecilik de yapamazsınız.

MERKEZ MEDYA BİTTİ Mİ?

Aydın Doğan’dan ya da herhangi bir patrondan muhalif çıkartma olasılığı şapkadan tavşan çıkartma olasılığına eşdeğerdir. Doğan Medya’nın Demirören’e satışının özeti ise Türkiye’nin en büyük medya kuruluşunun çekinik yandaştan, açık yandaşa evrilmesinden başka bir şey değildir.

Gazete Manifesto’da yayımlanan Sema Barkıs imzalı “Doğan Medya satıldı: Muhalif medya gerçekten de bitti mi?” başlıklı yazıdan ufak bir alıntı ile durumu ile özetleyelim;

“Aydın Doğan’ın yıllar boyunca Erdoğan’a karşı her türlü direnci gösterdiği ancak en sonunda bu mücadelede yorgun düştüğü ve pes ettiği söyleniyor. Bu doğru olabilir mi? ‘Muhalifliği’ ve ‘direnmeyi’ CHP’nin Ekmeleddin İhsanoğlu adaylığı olarak zannedenler elbette Aydın Doğan’dan bir demokrasi kahramanı, özgürlük fedaisi çıkarmayı deneyebilir ama ancak kendilerini kandırırlar.

Aydın Doğan ve Doğan Medyası’ın Erdoğan ve AKP’ye karşı olan ‘muhalifliği’ kaypak bir zemine dayanmaktadır. Aydın Doğan büyük sermaye sahibi bir patrondur ve AKP’nin kurduğu düzenden nemalanmaktadır. Aydın Doğan ve Doğan Medyası’nın AKP’ye olan “muhalifliği” AKP’nin yarattığı rant ve soygun düzeninden daha fazla pay kapmak adınadır. Doğan Medyası’nın muhalifliği, kapitalizmin sorgulanmasına kadardır. Aydın Doğan ve Doğan Medyası’nın muhalifliği, AKP karşıtlığının sistem karşıtlığına evrilmesini engellemeye yöneliktir. Aydın Doğan bir patrondur ve her patron gibi temel hedefi para kazanmak ve daha fazla para kazanmaktır.

Aydın Doğan’a ‘muhalif’ payesi bahşedenler, sahip olduğu devasa gazete ve televizyon kuruluşlarını AKP’ye yok pahasına satmış olmasına ne diyor?” 

Durum burada tarif edilen kadar açık ve net aslında.

Bugün boy boy “sermaye sınıfı AKP’nin ipini çekti” diye yazanlar, AKP’yi halkın götürmesi seçeneğini ellerinin tersi ile iterek sermayeden bir ittifak unsuru yaratmaya çalışanlar medyanın yönelimlerini iyi görmelidirler.

Kaldı ki medya sermayenin atacağı adımlara en hızlı biçimde ayak uyduracak, bukalemunlara bile rahmet okutacak bir dönüşebilme kabiliyetine sahiptir. Çünkü iyi bilinen bir gerçek olarak medya sermaye sınıfının elindeki en güçlü silahtır. Gezi Direnişi döneminde halkın haklı ve büyük tepkisini görmemek için penguen belgeselleri yayınlayan medya, AKP’nin gitmeye en yakın olduğu dönemde atak bir hamle ile yeni iktidar sahiplerine yaranmak için bir gecede dönüşecektir. Bunun için yeterli kudrete sahip olduğundan emin olabilirsiniz.

SONUÇ YERİNE

Biz çekinik yandaş ile açık yandaş arasında bir tercih yapmak zorunda değiliz. Bizim nihai hedefimiz gerçeğin asıl sahipleri olan emekçi halkın iktidarında, gerçekten gazetecilik yapmak.

Öyle plazalarda falan değil, işsiz kalma korkusu ile kalemimizi yumuşatarak değil, ay sonu kiramızı nasıl ödeyeceğimizi düşünerek değil, adliyelere haber yapmak yerine ifade vermek için giderek değil…

Babıali’deki mütevazi bürolarımızda, teksir kağıtlarının kokusunu içimize çeke çeke gerçekten gazetecilik yapacağımız günlerin özlemi ile.


2.Yazı | Medya iktidarın fahişesidir!

3.Yazı | Bıçak sırtı: 90’larda basın/medya