Aykut Göker'i anarken

Aykut Göker, 1938 Eskişehir doğumlu. 1960 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi’nden mezun olup, 1981 yılına dek çeşitli kamu kurumlarında çalıştı; özel sektörde hiç bulunmadı.

Sorsalardı bana kimdir bu ülkede bilim politikasını en iyi bilen diye, duraksamadan Aykut Göker derdim. Belki yanına bir iki kişi eklenebilir ama olsun; bu ülkede çok kişi bilim politikası kavramıyla onun sayesinde tanıştı.

Tam iki yıl oldu Aykut Göker’i kaybedeli. Benim için kaybı üzücüydü ama akademik çevrelerde yeterince tanınmadığını, daha doğrusu benim çevremde kimsenin tanımadığını fark etmek daha da üzücü oldu. Bilim politikaları konusunda Türkiye’nin en yetkin kişisi bilim çevrelerinde tanınmasın! Önce yaşam öyküsüne şöyle bir bakalım:

Aykut Göker, 1938 Eskişehir doğumlu. 1960 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi’nden mezun olup, 1981 yılına dek çeşitli kamu kurumlarında çalıştı; özel sektörde hiç bulunmadı. 1980’li yıllarda ve 1990’ların başlarında bilim tarihi, bilim ve teknoloji konularıyla ilgili kitap, ansiklopedi maddesi yazdı ve makale çevirileri yaptı. TMMOB Makina Mühendisleri Odası Sanayi Politikaları danışmanlığı, Bilim ve Sanat dergisinin editörlüğü gibi görevlerde bulundu. 1993-1994 yıllarında TÜBİTAK Araştırma Merkez ve Enstitüleri Planlama ve Koordinasyon Daire Başkanı; 1994-1999 yıllarında TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji Politikaları Daire Başkanıydı. 2000-2007 arasında, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nda danışman olarak çalıştı. Bilim-teknoloji-sanayi politikaları konusunda makale, bildiri ve kitap halinde yayımlanmış çalışmaları var1. Henüz yayınlamadığı çok sayıda yazı taslağı olduğunu biliyorum. Neyse ki bunlar ODTÜ-Bilim ve Teknoloji Politikaları Merkezine (Tekpol) teslim edilmiş; sanırım isteyenle paylaşırlar.

Buraya kadarı işin bir yönü; işin diğer yönü ise Göker’in toplumsal duyarlılıkları olan, kararlı, mücadeleci bir insan olması. 1977’de kurulan ve 12 Eylül askeri darbesi sonrasında kapatılan Barış Derneği’nin yöneticileri arasındaydı ve bu davanın sanığı olarak tutuklandı. Tüm Teknik Elemanlar Derneği (TÜTED) başkanlığı yaptı. Göker, 1980 sonrasının ilk önemli çıkışı olan Aydınlar Bildirisi’nin de imzacısı oldu. Türkiye İşçi Partisi üyesiydi.

Barış Derneği davasında şöyle demişti: “Ben bir mühendis olarak bilim ve teknolojideki baş döndürücü gelişmelerin silahlara yansıtılmasından, insanın yaratıcı emek ve dehasının yok edici bir alana yöneltilmesinden kaygı duyuyorum. Bunu dile getirmek biz teknik elemanların toplumsal sorumluluğumuzun bir gereğidir”.

1978 Ekim-Aralık döneminde 4 üyesi faşistlerce katledilen TÜTED başkanı olarak Aykut Göker, 8-14 Aralık haftasını “Faşizme Karşı Mücadele Haftası” olarak ilan etmişti. Faşizme karşı bilinç ve kararlılığı, bu hafta içerisinde düzenlenecek antifaşist eylemlerle, diğer ilerici, demokrat örgütlerle ortak hareket etme, böylece örgütlülüğü, örgütsel mücadele azmini ve kararlılığını yüceltme hedeflerini açıklamıştı2 (Bir sonraki yazım bu dört kişiden biri üzerine olacak).

Dediğim gibi, Aykut Göker bu ülkenin bilim politikaları konusunda en yetkin kişisiydi. Üstelik bu konuyla çok önceleri ilgilenmeye başlamıştı. Bilsay Kuruç’un sözleriyle, “Yeni bir dünyanın, 21. yüzyılın gelmekte olduğunu aynı sistemik bütünlük içinde hepimizden önce kavramıştı.”3

Karma ekonomik yapı içerisinde de kalkınmanın mümkün olabileceğini anlatır, ancak bunun kamu öncülüğünde planlama ile sağlanabileceğini savunurdu. “Türkiye için bu iradeyi gösterme zamanı henüz geçmiş değildir. Türkiye bu konuda çıkış yapacak belli bir bilgi birikimine ve sanayi deneyimine sahiptir. Ama daha da gecikilirse, bu birikim, pratikte, artık hiçbir şey ifade etmez; o irade gösterilmek istense bile bunun hiçbir işe yaramayacağı bir noktaya düşülebilir” derdi. Bunlar benim Aykut Göker’le anlaşamadığım noktalardı. Ben o kadar iyimser değildim, hala da değilim. Bilim ve teknolojinin toplumsal yapı ve ilişkilerle iç içe olduğunu, bilim politikasının kendi başına ele alınamayacağını düşünüyorum. Bunları kendisiyle tartışabildiğim için rahatça yazabiliyorum. Bir de, anma yazılarının içinde hep olumlu şeyler yazıldığında samimiyetinden kuşku duyduğum için.

Bu derece önemli bir kişinin az tanınması olasılıkla Umut Kuruç’un saptadığı özelliğinde olsa gerek: “Bazılarının direnişi de katkısı da büyüklüğüyle ters orantılı bir biçimde sessizdir. Gürültülü patırtılı değildir katkıları da mücadeleleri de… Onların sessizlikleri vakarlarından gelir, onların sessizlikleri yaptıkları işe gösterdikleri özenden, ürettiklerini paylaşmaya ve devretmeye verdikleri önemden gelir…”4

Saygıyla anmalıyız, unutulmamalı.

————————————————————————————————————————————————————————————————

1http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/632699/Yazarimiz_Goker_i_yitirdik.html

2 Yürüyüş, 243, 4 Aralık 1978

3 Kiper M. 21. yüzyıla ilk giren adam: Aykut Göker.  Mühendislik Mimarlık Öyküleri-8, TMMOB,  2018.

4https://gazetemanifesto.com/2016/aykut-gokerin-ardindan-73496/