5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü: Türkiye'de kutlanacak birşey var mı?

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü kutlanırken AKP Türkiyesi'nde eğitimciler açlık sınırında yaşamaya çalışıyor, gericilik ise bilime savaş açmış durumda. Eğitim-Sen üyesi Barış Uluocak, gelinen vahim tabloyu Manifesto'ya yazdı...

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü: Türkiye'de kutlanacak birşey var mı?

Bugün 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü kutlanıyor. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından 1994’te ilan edilen 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’de Türkiye’de ise eğitimcilerin kutlayacağı pek birşey olduğunu söylenemez.

Öğretmenler açlık sınırına yakın ücretlerinden soruşturma ve ihraçlarla eksikliğini hiç hissettirmeyen (!)  baskı politikalarına ve eğitimin her alanındaki gericileşmenin getirdiği sonuçlara kadar pek çok sorunla boğuşuyor.  Eğitimde tablonun böylesine karardığı bir 5 Ekim gününde Eğitim-Sen üyesi Barış Uluocak, Manifesto‘ya AKP Türkiyesi’nde eğitimcilerin ve eğitimin sorunlarını yazdı…

TAHRİBAT KABUL EDİLEMEZ BÜYÜKLÜKTE

Geleneksel 24 Kasım hamasetinin bir yenisine daha tanıklık etmemize 1 ay kadar bir süre var. O gün olacakları az çok tahmin edebiliyoruz. Siyasilerden artık bıkkınlık veren özlü güzel sözler, bugünlerde moda olduğu üzere afili aforizmalar, güzellemeler, kutsamalar… ‘Sizin hakkınız ödenmez’le (zaten hiç ödemediler) başlayan bayat nutuklar… Her şeyden habersiz çocukların, resmi kurgu ve zorlamaların dışında kalan içten duyguları dışında, hiçbir samimiyeti olmayan ve ertesi güne hiçbir yenilik bırakmayan cilalı ve sıradan bir gün…

Buna mecbur muyuz? Bir ölçüde evet. Kalan 364 günün açıklarının kapatılması için planlanan bu gösterişli ve yapmacık sevgi taarruzundan kaçışımız pek mümkün değil. Peki bu gösterinin eğitim emekçilerinin sorunlarını gölgelemesini bir ölçüde de olsa engelleme şansımız var mı? Evet var!

Bu hafta 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nün 25. si kutlanacak. Eğitimcilerin hem kendi sorunlarını hem de eğitim alanına dair tüm bileşenlerin sorunlarını dile getirebilecekleri bu uluslararası günde, bu sene de ne yazık ki eğitimcilerin bir güne ve sayfalara sığmayacak yoğunlukta sorunları mevcut. Pek çoğu yılardır dile getirilen kronikleşmiş ve kanıksanmış sorunlar. Zaten AKP dönemini de aşan epey uzun bir zamandır memlekette eğitim öğretim alanına dair umutlu ve güzel şeylerden bahsetmek neredeyse imkânsız. Ancak şunu da kabul etmek gerekir ki 16 yıllık AKP iktidarının eğitim alanında yarattığı tahribat önceki dönemlere oranla kabul edilmez büyüklükte.

Peki nedir bu tahribat ve tahribatın eğitimciler boyutu? Bir günlük resmi ajitasyonlara sıkıştırılabilecek kadar sıradan, yüzeysel, basit problemler mi? Devlet erkanının yapmacık iltifatlarıyla hafifletilebilecek kadar küçük problemler midir eğitimcilerin yaşadıkları? Maalesef hayır.

ALIM GÜCÜ YARI YARIYA DÜŞTÜ

Özellikle 80 darbesi sonrası hız kazanan neoliberal muhafazakâr yönelimden eğitim alanının ve eğitimcilerin fazlasıyla etkilendiğini söylemek mümkün. Artık herkesçe malum olan ve öğretmenler denildiğinde akla ilk gelen sorunlardan olan ekonomik problemlerin, her geçen gün giderek arttığını ve öğretmenlerin alım gücünün kamudaki uyum programları ve piyasalaşma politikaları doğrultusunda keskin ve trajik bir düşüş yaşadığını görmemek mümkün müdür?

Sadece 10 yıl önce bin dolara yakın maaş alan bir öğretmenin ortalama maaşı bugün neredeyse yarı yarıya azalmış ve 580 dolar civarına gerilemiştir. Tabii ki toplumun tüm kesimlerinin etkilendiği gelir kaybından öğretmenlerin azade olması beklenemez. Ancak herkes şunu görmelidir ki; süslü lafların arkasındaki hazin gerçek, öğretmenlerin büyük çoğunluğunun bir eğitimcinin asgari entelektüel faaliyetini sürdürebilecek bir gelirden dahi mahrum olduğudur. Bunun eğitimin niteliğine dair yaratacağı sıkıntıyı herkes az çok tahmin edebilir.

KHK’LARLA MUHALİF EĞİTİMCİLERİ TASFİYE ETTİLER

Ekonomik problemler toplumun çok büyük bir kesimini etkilediği ve adını anmanın neredeyse yasaklandığı ekonomik kriz, sıkıntıları katladığı için bu sorun alanı herkesin malumu. Peki ya diğer sorunlar!

15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen ve 2 yıl süren OHAL süresince 41705 eğitimci kurumlarından KHK’lar vasıtasıyla ihraç edildi. Bu sürede ihraç edilen asker sayısı 15 bin, polis sayısı ise 32 bin. KHK’ların hızını ve keyfiliğini fırsat gören yöneticiler, üniversitelerde ve MEB’de KHK mekanizmasını, darbeyle ve darbeci zihniyetle en ufak bir ilişkisinin olmadığı gün gibi aşikâr olan muhalif eğitimcileri de tasfiye için kullandılar. OHAL sürecinin öğretmenlere kalıcı bir hediyesi(!) daha oldu. Darbe girişiminin hemen ardından çıkarılan 2. KHK ile öğretmenlikte sözleşmeli istihdam esas hale getirildi. Böylelikle öğretmenlikte tayin hakkının ve izinlerin kısıtlandığı, ücretlerde kısmi daralmanın yaşandığı yeni bir çalışma biçimi hayata geçirilmiş oldu.

KARŞI ÇIKANIN DOSYASI HAZIR…

Bugün hükümetin eğitim öğretim alanındaki politikalarına karşı çıkan muhalif öğretmenler ciddi bir denetim ve baskı mekanizmasıyla karşı karşıyadırlar. Çalıştığınız kurumda iktidarın ya da onun temsilcisi idarenin herhangi bir uygulamasına, politikasına karşı çıkmanız halinde kendinizi bir soruşturma süreci içinde bulmanız yüksek bir olasılıktır. Soruşturma sürecini yürütenler eğer daha önce inceleme altına almadılarsa ellerini güçlendirmek adına aleyhinize ifade toplayabilir, sosyal medya hesaplarınızı didik didik edebilirler. Siz de örneğin paralı eğitime karşı çıktığınız ya da cemaatlerle yapılan protokollere muhalefet ettiğiniz için başlayan bir soruşturma dosyasında birden bire yıllar önce yaptığınız bir facebook paylaşımını görebilirsiniz.

Geçtiğimiz sene tüm zamanların emekli olma ve soruşturma rekorunun kırıldığı göz önüne alınırsa, eğitimciler üzerindeki baskının boyutu bir nebze daha anlaşılabilir.

Bu baskı ve kontrol ikliminin oluşmasında şüphesiz ki yandaşlığıyla meşhur sendikanın sınır tanımayan kadro iştahının etkisi büyüktür. Bugün eğitimdeki idari kadroların yüzde 80’ine yakını bu sendika üyeleri tarafından doldurulmuştur.

GÖSTERİŞLİ TOPLANTILARDAN MUHAFAZAKÂR EĞİTİM ÇIKTI

Eğitim ve öğretmenler üzerine güzel sözler söylemek herhâlde bu alanda yapılabilecek en kolay iş. Herkese öğretmenlerin ve onların fikirlerinin ne kadar değerli olduğundan dem vuruyor, peki gerçekte böyle mi? Eğitimin niteliği açısından örnek gösterilen ülkelere başarılarının sırrı sorulduğunda verdikleri birkaç cevaptan biri mutlaka öğretmene verilen değer ve onlara tanınan inisiyatif alanının genişliği olmuştur. Oysa ülkemizde müfredat değişikliklerinde bile öğretmenlerin görüşleri hemen hiç dikkate alınmaz. Görüş almak için uygulanan yöntem, size sunulan yüzlerce sayfa için birkaç gün içinde rapor yazmanızdır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki hazırlanan müfredata katılımcı olarak dâhil edilmeyen eğitimciler, o müfredatın verimli bir şekilde uygulanmasında da sıkıntılar yaşamaktadır. Tüm gösterişli toplantılara rağmen iktidar katılımcı değil tek sesli bir müfredat ve programdan yanadır. Dayanışmacılığı değil bireyselliği öne çıkaran, bilimsel laik eğitimi değil dini referanslara dayalı muhafazakâr bir eğitimi dayatan bir anlayış, tüm eğitim hayatına yön vermektedir.

ÖĞRETMENLER NASIL NİTELİKLİ KUŞAKLAR YETİŞTİREMEZ?

Nitelikli eğitim ancak güçlü ve değer verilen öğretmenlerle mümkündür;

Okullarda şiddete maruz kalan ve buna rağmen bırakın özür dilenmeyi suçlu ilan edilen,

kolayca ihbar ve şikayet edilebilen,

ücretli, sözleşmeli kadrolu diye ayrıma tabi tutulan,

tüm uluslararası göstergelerin tersini söylemesine rağmen az çalışıp çok kazanmakla suçlanan,

atama beklerken ‘başka mesleklere yönelin’ denilerek ötekileştirilen, intiharları yok sayılan, şov yapmakla suçlanan,

KPSS ile mülakatla, güvenlik soruşturmasıyla mesleği elinden alınan,

savunması bile alınmadan gece yarısı KHK’larıyla işinden ekmeğinden edilen,

Soruşturma ve sürgünlerle, siyasi baskılarla sindirilmeye çalışılan,

müfredat dahil hiçbir konuda fikri önemsenmeyen,

yaratıcı, meraklı, sorgulayan öğrenciler yerine itaatkar nesiller yetiştirilmesi istenen,

her geçen gün alım gücü düşen, sözde pazarlıklarla hakları hiçe sayılan,

yetersiz eğitim bütçesi nedeniyle kısıtlı imkanlar-donanım ve teknik destekle en yüksek verim beklenen

öğretmenlerin, kendilerini güçlü ve değerli hissetmeleri son derece zor, nitelikli ve yaratıcı kuşaklar yetiştirmeleri ise bir o kadar meşakkatlidir.

Tüm bunlara rağmen parasız, bilimsel, laik, anadilinde eğitim mücadelesinden vazgeçmeyen, her türlü zorbalığa rağmen inandığı değerlerden taviz vermeden yoluna devam eden bütün öğretmenlerin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü kutlu olsun.