Sırrı Süreyya Önder: PKK ve Hükümetle alakası olmayan olaylar yaşandı

Sırrı Süreyya Önder HDP Milletvekilleri Tuğba Hezer Öztürk’ün ve Faysal Sarıyıldız'ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin savunma yaptı.

Sırrı Süreyya Önder: PKK ve Hükümetle alakası olmayan olaylar yaşandı

HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder HDP Milletvekilleri Tuğba Hezer Öztürk’ün ve Faysal Sarıyıldız’ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin savunma yaptı. Yaklaşık 2 saat süren konuşmasında Önder, çözüm süreci, hendek siyaseti dönemi ve milletvekillerinin durumları ile ilgili konuştu.

İki vekilimizin yurtdışında olmasını uygun gördük

HDP milletvekilleri Sarıyıldız ve Öztürk’ün parti tarafından yurtdışında kalmalarının uygun olduğu kararının alındığınını söyleyen Önder, şu şekilde konuştu:

“İki vekilimizin bize dönük yönelim ve siyasi imha niyeti açığa çıkınca yurt dışında kalmaları, dünya kamuoyuna bu meseleyi anlatacak bir iki vekil arkadaşımızın kalması bizler tarafından da uygun görüldü. Faysal Sarıyıldız daha önce Güven Hastanesinde tedavi görüyordu, o raporlarını yok saydılar, Tuğa Hezer Öztürk partimiz tarafından görevlendirilmişti, bu raporunu yok saydılar; onun yerine, Facebook’larda, birtakım psikolojik harp ürünü yayınlarda bunların falanca saatte nerede olduklarını, filanca saatte nerede olduklarını tespit etme görevini kendisine ihdas etti. Sıkıntı burada yoksa bizim vekillerimiz gizli saklı bir iş yapmıyorlar, ayan beyan aşikâr nerede oldukları, ne yaptıkları aşikâr.”

 

 

Efkan Ala: Siz boşuna tedirgin olmayın

“Kamuoyuna yansıyan biçimi bunun şuydu: Kürt gençleri bunları linçe yönelmiş gibiydi. Biz de süreçlerin tamamen içindeydik ve tamamen kani olduk ki Kürtlerin ya da örgütlü Kürt gençliğinin ya da örgütlü Kürt siyasal yapılarının bundan haberi bile yok. Darbe mekaniği, herkesin kaçırdığı şeylerden birisidir, ilk burada kendini gösterdi. Sayın Efkan Ala’yla konuşmamızda bizde tedirgin olduk yani hava bu değil, atmosfer bu değil, bir müzakere süreci yürüyor, bu nereden çıktı dediğimizde Sayın Efkan Ala’nın anlattığı bilgiyle muttali olduk. Dedi ki: “Orada kurumlaşmış bir cemaat yapısı var ve tespit edebildiklerimizin çok daha ötesinde nüfuz edebiliyorlar. İstihbarat servisleri cirit atıyor ve bu mesele onlarındır, siz boşuna tedirgin olmayın.” Biz biliyoruz, eminiz, gördük, haberdar olduk.”

PKK ve Hükümetle alakası olmayan olaylar yaşandı

“İkincisi, uykusunda katledilen 2 polis, direkt bu, PKK’ye mal edildi, direkt failleri -sözüm ona- bulundu, PKK’nin kendisinden saymadığı neye benzediği belli olmayan birkaç örgüt bunu üstlendi ve muhtemelen bugün de üstlenmekte ısrar ediyorlar fakat bütün bu manipülasyonların içinden yürütülen yargılama sürecinde ortaya çıktı ki yapılan işin PKK’yle uzak yakın bir alakası yok, merkezî karar süreçleriyle diyelim. Bunu biz -o zaman daha Kandil’i ziyaret edebildiğimiz günlerdi- gittiğimizde de çok ayrıntılı, çok tafsilatlı araştırdık.

Üçüncüsü Lice, Bingöl mıntıkasında açılan hendekler ve alıkonulan askerlerle ilgili. Böyle bir dalga gelmekteydi ve biz görüyorduk ki bunun Kürt siyasal hareketiyle, PKK’yle alakası olmayan ve Hükümetin de bizatihi dahlinin olmadığı belli olan bir sürü gelişmeler.”

Öcalan: Hendekler benim açımdan kabul edilemez

Yaptığı savunmada Abdullah Öcalan’ın hendek siyasetine karşı olduğunu belirten Önder, İdris Baluken ve Pervin Buldan’ın çözüm için görevlendirildiğini belirtti.

“Sayın Öcalan İmralı’da dedi ki: ‘Bir devlet hendeği kabul edemez. Bu onun direkt egemenlik hakkına bir tecavüzdür.’ Sayın İdris Baluken, Sayın Pervin Buldan’a da özel olarak rica etti: ‘Gidin bunu araştırın ve benim tarafımdan kabul edilemez olduğunu her kim yapıyorsa söyleyin.’ Biri Kilisli, biri Nurdağlı 2 uzman çavuş alıkonulmuştu —şimdi bundan dolayı hakkımızda fezleke var, bu yönüyle de önemli- ‘Onları da behemehal ailelerine kavuşturun.’ dedi. Biz dönemin İçişleri Bakanıyla bir koordinasyon oluşturduk ve —burası çok önemli- ertesi gün Millî Güvenlik Kurulu toplantısı vardı. Asker, bürokrasi daha önce defalarca bölgedeki sürecin ruhunun gerektirmediği tutumlar içerisine giriyordu ve bu Hükümetin iradesiyle bir şekilde baskılanabiliyordu. Burada dediler ki: ‘Yarın Millî Güvenlik Kurulu’nda yazılı olarak müdahale talebi var dolayısıyla bunun yirmi dört saat içinde çözülmesi gerekiyor, yoksa süreç ciddi anlamda zarar görecek, belki de sona erecek.’ Biz bu itibarla gittik ve bu hendeklerin niye açıldığını, Sayın Öcalan’ın hendek meselesine yaklaşımıyla beraber aktardık. Gelip dönemin bakanlarıyla ve sorumlu bürokratlarıyla paylaştığımız gerçeklik şu: Baktık ki bölgede bir günde 116, belki de yanılıyorum, belki de 166 gözaltı yapılıyor ve bir sıra, özellik, kriter gözetilmeden; bir bu. İkincisi, kalekol inşaatları.”

“Davutoğlu döneminde hükümetin PYD ve YPG’ye yaklaşımı nasıldı?”

“Sayın Bahçeli’ye cevap yetiştireceğine, bir gün gelir, burada, kendisinin Başbakanlığı döneminde neler yaşandı, bütün bu olan bitenlerde kendisinin şahsi sorumluluğu var mıydı yok muydu, bugün bizatihi iktidara yakın kalemlerin, kanaat önderlerinin ya da fikir insanlarının kendi içinden yürüttüğü eleştirilere bir cevap vermek, özellikle bu Kürt meselesinde, özellikle de Rojova meselesinde ne oldu, kendisinin başbakanlığındaki hükümetin PYD ve YPG’ye yaklaşımı nasıldı, neleri öngördüler, ne sözler verildi, ne yerine getirilmedi? 6-8 Ekim meselesini bir de Sayın Davutoğlu’ndan dinlemeyi çok isteriz doğrusu.”