RÖPORTAJ: Kadınların kurtuluşuna 'farkındalık yaratarak' değil, insanca yaşam için örgütlü mücadele ile ulaşacağız

İlerici Kadınlar Derneği tarafından düzenlenecek Türkiye Konferansı öncesinde İstanbul, Sakarya, Eskişehir, Gaziantep ve Antalya'dan İKD'liler ile konuştuk.

RÖPORTAJ: Kadınların kurtuluşuna 'farkındalık yaratarak' değil, insanca yaşam için örgütlü mücadele ile ulaşacağız

 

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Türkiye Konferansı 28 Mayıs Pazar günü yapılacak. “İnsanca bir yaşam, eşitlikçi bir düzen” talebi ile toplanacak konferansının hazırlıkları devam ederken, çalışmaların yoğun bir şekilde devam ettiği beş ilden İKD temsilcileri ile yaptığımız röportajı yayımlıyoruz.

Gazete Manifesto: İlerici Kadınlar Derneği önümüzdeki hafta sonu bir Türkiye Konferansı’na gidiyor. Bu konferansta farklı illerde yürütülen çalışmaları temsilen sizler de olacaksınız. Konferansa geçmeden önce, kuruluşundan bu yana bulunduğunuz yerlerde İKD neler yaptı bizlere anlatır mısınız?

Nimet Çakılkaya (Antalya): İKD kuruluş ilanımızla birlikte (2016 Ocak) Antalya İKD olarak öncelikle kurucu bir komite oluşturarak kurumsallaşma yolunda adımlarımızı attık. Kurucu komitemiz her hafta toplanıyor,merkezi programla uyumlu olarak yerel çalışmaları organize ederek devam ediyoruz. 2016 Aralık ayından itibaren de aylık üye toplantıları yapıyoruz. 2017 Mart ayında yaptığımız üye toplantımızda komite üyelerimizi ve İKD Genel Kurulu için temsilci seçimlerimizi gerçekleştirdik.

“Diyanet Kapatılsın” başlığı ile alan ve mahalle çalışmaları, ardından Ensar Vakfı ile ayyuka çıkan çocuklara yönelik tecavüz, taciz ve istismarına karşı çalışmalar, İKD’nin 2016 Nisan ayında laiklik deklarasyonu ile başlattığı laiklik kampanyası   kapsamında çalışmalarla yerelde kadınlara ulaşmaya ve üye sayımızı artırmaya yoğunlaştık. 2016 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nde alanlarda yerimizi aldık. 24 Nisan 2016’da “Artan Gericilik ve Çocuk İstismarı” konulu bir panel düzenledik.

Film gösterimleri,stant çalışmaları,bildiri dağıtımları ve mahalle taramaları ile İKD olarak örgütlü kadın mücadelesini örmeye çalıştık. OHAL koşullarında 25 Kasım 2016’da “Gericiliğe Karşı Pedallıyoruz” bisiklet etkinliğini yaptık, bildirilerimizi dağıttık.

Akdeniz Üniversitesi’nde aydınlatma ve ulaşım talepleri ile ilgili bir imza kampanyası düzenledik ve 1000 imza toplayarak rektörlüğe ilettik. Referandum sürecinde ise İKD Antalya Hayır Komitesi kuruldu. ‘Hayır’ı örgütlemek üzere mahalle, işyeri taramaları, ev ziyaretleri organize edildi.

8 Mart 2017’de “Geçmişten Geleceğe Türkiye’de Kadın” görsel sergimizi açtık ve toplumsal mücadelede kadının ön saflarda yer aldığı tarihsel örneklerden günümüze kadın konusunu işledik. 28 Mayıs Türkiye Konferansı hazırlık çalışmaları kapsamında davetiye dağıtıyor, Mayıs ayında yayımlanmaya başlayan bültenimiz “Kadınların Sesi”ni kadınlara ulaşmasını sağlıyoruz.

Sibel Altıntaş (Gaziantep): Evvela Gaziantep’te nasıl bir araya geldiğimizden başlayayım. İKD çalışmasını başlatmadan önce biz üç arkadaş bir araya geldik, ne yapabiliriz diye konuşup yola çıktık. Sizlerin de bildiğiniz üzere Antep, Suriye savaşındaki konumundan   dolayı özel bir kent. Gericiliğin her gün daha fazla hüküm sürdüğü, barbar çetelerin cirit attığı bir şehir. Fakat buna rağmen ilerici damarın da kendini var etmeye çalıştığı bir şehir. Önce ulaşabileceğimiz ilerici kadınlara çağrı yapıp cevap verenlerle görüşmeler yaptık, bize dönüşler genel olarak olumlu oldu ve işe koyulduk. Toplantılar yapıldı, sayımız artmaya başladı.

İKD kurulduktan sonra, Türkiye’de ilk çıkışını Antep’te dijital ortamda köle olarak satışı yapılan Ezidi kadın ve çocukları için suç duyurusuyla yaptı. Verdiğimiz yasal mücadelenin ardından kadınlar bize ulaşmaya başladı. Bunun akabinde diyanetin her gün korkunç gerici fetvalarına karşı yaptığımız stand-bildiri vb… çalışmalar bizi kentte görünür kıldı. Bu arada gerici yazar Nurettin Yıldız kentimize konferans için geleceği zaman İKD ve diğer ilerici kurumlarla birlikte sosyal medyada başlattığımız çalışma sonuç verdi. Gerici-yobaz yazar kentimize giremedi. 25 Kasım Kadına Dönük Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde çeşitli toplantılar organize ettik. Burada aldığımız güçle 8 Mart için önümüze daha büyük işleri koyduk. Tiyatro çalışması yaptık.  Başarılı bir çalışma oldu, büyük bir etkinlik gerçekleştirdik. Bununla beraber 16 Nisan’da yapılan referandum için Hayır Komiteleri içinde İKD yoğun çalışma yürüttü. 1 Mayıs’ta alanlarda oldu, 2 hafta önce de şube kuruluşumuzu yaptık.

Derya Demir (Eskişehir): Eskişehir’de ilk buluşmamızı geçtiğimiz sene 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde gerçekleştirdik. Sonrasında düzenli olarak yaptığımız ev toplantılarında İKD’yi, emekçi kadınların birlikte yürüteceği bir mücadelenin önemini tartıştık, konuştuk. Bu süreçte sendikal mücadele verdikleri için işten çıkarılan ve direnişte olan NSK Armatür işçilerine desteğimizle birlikte, verdikleri mücadeleyi daha fazla kişiye ulaştırmak için bir röportaj gerçekleştirdik. Yerel yönetimlerle görüşerek ortak projeler yapılmasına karar verdik.

Bu seneki 8 Mart’ta da mahallelerde bildirilerimizin dağıtımını yaptık. Referandum sürecinde Eskişehir Hayır Komitesinde yerimizi alarak gerici zihniyetin biz kadınlara dayattığı bu düzene hayır dedik. Son olarak Türkiye Konferansımız öncesinde bir hazırlık toplantısı yaparak İKD Eskişehir şube kuruluşumuzu gerçekleştirme kararı aldık.

Habibe Kılıç (İstanbul): İstanbul çalışmalarımız İKD’nin genel mücadele başlıklarının ilçeler düzeyinde yeniden üretilmesi ile başladı. Kuruluş çalışmalarının merkezinde duran İstanbul’da ülkemizin aydın, sanatçı , yazar birikimi ile emekçi kadınları buluşturduğumuz Beria Onger Kadın Akademisi katılımcılara oldukça fazla şey kattı. Derneğimiz aynı zamanda AKP’nin kalesi olarak nitelendirilen gericiliğin ve yoksulluğun özel olarak da planlandığı Bağcılar- Esenler gibi ilçelerde kuruluşlarını başarıyla gerçekleştirebildi. Kartal- Maltepe Kadıköy şişli gibi ilçelerde ise çok çeşitli çalışmaları aynı anda yapabildi. Kimi yerlerde film gösterimleri ile, kimi yerlerde paneller ile örgütlenmek için arayışta olan ilerici kadınlarla anlamlı buluşmalar yaptık. Referandum sürecinde de Hayır Komiteleri ile örgütlenen yoğun bir sürecin en önünde yer aldık kadınlar olarak…

Nagihan Üçok (Sakarya): Bizler Sakarya’da derneğimizi kurduğumuz tarihten bugüne kadar gelinen süreçte her kesimden kadınla derneğimizi buluşturmayı en başa yazdık. İlmek ilmek örülen çalışmalar sonunca uzun vadede de olsa Sakarya’da bir şube açmayı hedeflerimiz arasına almayı başardık. Derneğimizin kuruluşunu izleyen 2016 yılı 8 Mart’ında fabrika işçisi kadınların yoğun olarak servis bekledikleri duraklarda kadın işçi haklarını içeren bildiri dağıtımını gerçekleştirdik. 25 Kasım’da Genel Başkanımız Nuray Yenil’in de katıldığı “Gericilik, şiddet ve artan kadın cinayetleri” konulu bir söyleşi gerçekleştirdik.

Geçtiğimiz 8 Mart’ta Pamukova ilçesinin Teşvikiye köyünde tarlada çalışan kadınlarla buluştuk. Yakın vadede gerçekleştirmeyi düşündüğümüz Cumhuriyet Mahallesi’ne devlet destekli kreş açtırmak için imza toplama çalışmalarına başladık. Bunların yanı sıra, Eylül ayında sonlandırılmak üzere Taraklı ilçesinde bir köy okulunda okuyan çocuklara dayanışma amaçlı kıyafet, kırtasiye malzemesi vb… ihtiyaçları için kampanya düzenliyoruz. Sakarya gibi bir yerellikte kadınların mücadele etmesini sağlamak oldukça zor. Ama koşullar ne olursa olsun var olmaya ve her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz.

G.M.: İKD, Türkiye Konferansı’na “İnsanca bir yaşam, eşitlikçi bir düzen şiarıyla” gidiyor. Kadınların yaşamlarında bu iki koşul olmadan da kurtuluş yok gibi görünüyor. İKD bu mücadeleyi nerelerden kuvvetlendirecek?

Nimet Çakılkaya (Antalya): Biz kadınlar bugün her yönden büyük bir cendere içine alınmış durumdayız. Gericilikle, sömürü ve emperyalist saldırganlıkla çevrelenmiş, nefes alamaz hale gelmişiz. Tüm toplumu, emekçileri etkileyen bu cendereden en çok ve en önce kadınlar ve çocuklar zarar görüyor. Hangi sorunumuza bakarsak bakalım biz kadınlar için bugüne dek önerilen düzen içi çözümler tükenmiş görünüyor. Nedir sorunlarımız? Kadın cinayetleri, taciz/tecavüzler bir yanda; kısmi/güvencesiz çalışma koşulları bir yanda; artan işsizlik ve kadınların yüksek oranı bir yanda; eğitim/sağlık haklarından yararlanamama bir yanda; emperyalist savaşlar ve göç bir yanda… Yaşamın her alanı biz kadınlar için sorun yumağı olarak görünüyor. Bu sorunlardan kurtulmanın yolu ise bugün çok açık, net ve somut.. İKD tam da bu noktadan hareketle “İnsanca bir yaşam ve eşitlikçi bir düzen” şiarını öne çıkarıyor.

İKD’yi yeniden kurarken de vurguladığımız gibi biz kadınların kurtuluşuna giden yol, farkındalık yaratmaktan değil, gerçekten eşit ve özgür olacağımız bir düzen için örgütlenmekten; mücadeleci, emekten yana bir kadın hareketi yaratmaktan geçiyor. İKD olarak bu mücadeleyi kadınların olduğu her yerde ev ev, sokak sokak örecek; işyerlerinde, mahallelerde örgütlü yapılarımızı kuracağız. Yaşamın her alanında emekçi kadın taleplerimizi oluşturacak, yükselteceğiz… Emek, sabır ve enerji gerektiren bir yola çıktığımızı biliyoruz.

Sibel Altıntaş (Gaziantep): Kadınlar için çok önemli başlıklardan biri mahallerde çalışma yapmak. AKP, öyle bir düzen kurdu ki mahalle evleri, kültür merkezleri gibi yerlerde kurs adı altında gericiliğin propagandası yapılıyor. Buralarda Cumhuriyet düşmanlığı, laiklik ve ilericilik adına olan her şeye düşmanlık anlatılıyor. Çeşitli devlet yardımları AKP’nin gibi gösteriliyor buralarda. Bu yüzden buralara mutlaka ulaşıp çalışmalar yapılmalı. Buralar gericilerin ellerinden alınmalı. Çok uzun ve yoğun çalışma koşullarında çalışan ve mücadeleden geri duran kadınlara İKD olarak buluşmalı ve onları örgütlemeliyiz. Bu alanlarda yapılacak çalışmalar “İnsanca bir yaşam, eşitlikçi bir düzen şiarını” güçlendirecektir. Yaşamın her alanına yayılacaktır çünkü başka seçeneğimiz yok! 

Derya Demir (Eskişehir): Kadınlar toplumsal üretimin önemli bir parçası olmasına rağmen AKP’de cisimleşen gerici zihniyet kadınlara anne ve eş olmak dışında başka bir rol tanımayarak bizlerin toplumsal yaşama katılmasına engel olmaktadır. Oysa çocuk, hasta ve yaşlı bakımı gibi hizmetler biz kadınların temel görevi olmaktan çıkartılarak kamu hizmeti haline getirilmelidir. Bu gerici zihniyet aynı zamanda kadınların giyeceği kıyafete, atacağı kahkahaya, doğuracağı çocuk sayısına kadar müdahale ederek gerici bir yaşam tarzını bizlerin üzerinden toplumda meşru kılmaya çalışıyor. AKP iktidara geldiğinden bu yana taciz, tecavüz, kadın cinayetleri, çocuk istismarlarındaki artış bu durumun yakıcılığını gözler önüne sermektedir. Sonuç olarak bizler esnek, güvencesiz çalışma koşullarının karşısında duran, gericiliğin karşısında laikliği savunan bir hatta mücadelemizi sürdüreceğiz.

Habibe Kılıç (İstanbul): Bizim mücadelemizin ana ekseni laiklik mücadelesidir. Laikliğin kaldırılması ile en büyük hak kaybı kadınlarda yaşanır. Bu nedenle kadınlar hayatın her alanında mücadele etmeliler. Laiklik mücadelesi kadınların gericileşmeye karşı verdiği bir yaşam mücadelesidir.

Bu mücadelenin en önemli iki ayağı eğitim ve hukuktur: Eğitimde gericileşme başlığında yapılacak çalışmalar, zorunlu din derslerinden muafiyet için toplu dilekçeler verilmesinin örgütlenmesi, bunun uzantısı olarak sınavlarda da muafiyet için gerekirse dava açılması, seçmeli dersler konusunda velilerle ortak talepler geliştirilmesi ve örgütlenmesi, sübyan okullarına mecburiyetin ortadan kaldırılması için belediyelerden ücretsiz kreş talebinin örgütlenmesi, imam hatipleştirmeye karşı mücadele, müfredata yapılan gerici müdahaleye örneğin evrim konusunun çıkarılmasına karşı tepkinin yükseltilmesi buna örnekler olarak verilebilir.

Hukuk alanında ise yasalarda yapılan değişiklikler, KHK’lar yakından izlenmeli ve özellikle kadınların toplumsal yaşamı ve çalışma koşulları aleyhindeki değişikliklere hiç zaman kaybetmeden ilkeli tepkiler verilmelidir. Hukuk alanında en önemli iki alan kadın emeği ve kadına yönelik şiddet konusudur. Bu iki başlık aslında kadın kimliğine yönelik gerici yaklaşımların sonucudur. Bu yaklaşımların açıkça teşhir edilmesi, toplumsal tepkinin alışkanlığa dönüştürülerek sindirilmesine izin vermeyecektir.

Nagihan Üçok (Sakarya): Bizler bugünün koşullarında kadınların var olan kapitalist sistemin ve iktidarın yaydığı gericilikten en büyük payı aldığını düşünüyoruz. Bir kadın fabrikaya işçi olarak girdiğinde kadın olmasından kaynaklı birçok sorunla karşı karşıya kalıyor. Bunlardan en büyüğü ise bir erkek işçiyle aynı işi yapmasına rağmen aynı ücreti alamamak.

Kadınların iş yaşamında karşılaştıkları sorunlar bununla da sınırlı kalmıyor elbette. İş yaşamından ve buna bağlı olarak da toplumsal yaşamdan soyutlanan kadınlar evde parça başı işler yapıyorlar. Yani belirli bir giriş-çıkış saatinin olmadığı esnek çalışma saatlerine maruz bırakılıyorlar. Bizler bu durumun temelinde kadını eve kapatmanın yattığını çok iyi biliyoruz. Özetle kadınlar hem ucuz iş gücü olarak kullanılıyor, hem de kamusal alandan uzaklaştırılarak ev içi rollerinin yerine getirilmesi hedefleniyor.

Bir başka nokta ise güvencesiz ve taşeron çalıştırılan işçi kadınlar. Yani patronlar bir kadını sigortasız çalıştırarak hem sosyal güvenlik haklarını gasp ediyor, hem de istediği zaman hiçbir ücret ödemeden işten çıkarma hakkına sahip oluyor.

Kadınların üzerinde hissettiği baskı ülkemizde sadece iş yaşamıyla sınırlı kalmamaktadır. Son 15 yıllık süreçte kadın bedeni üzerinden siyaset yapılmakta ve yine kadınlar üzerinden toplumsal gericilik yayılmaktadır. Bu ülkede kadının iş aramasından tutun, hamile iken sokağa çıkmasına kadar; kırmızı ruj sürmesinden, kürtaja kadar varan bir dizi tartışmanın gündeme gelmesi bu durumunun kanıtı niteliğindedir. Günümüzde giderek artan gericiliğe paralel olarak kız çocuklarının evlendirilmesi başta olmak üzere kadına karşı şiddet, taciz, tecavüz ve cinayetler de artmaktadır. Uygulanan politikalarla kadınlara aile içerisinde, kamusal ve toplumsal alanda, iş yaşamında edilgen bir kimlik kazandırılmaya çalışılmaktadır.

Tüm bu nedenlerle bizler “İnsanca bir yaşam, eşitlikçi bir düzen” şiarını yükseltiyoruz. Yaşanan her toplumsal sorun kadınların da sorunudur. Kadınlar toplumsal yaşamdan soyutlanamaz. Kadınların yaşadıkları sorunların temelinde kapitalizm olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir. Mücadele edeceğimiz en temel nokta da budur. Kadınlar sömürünün, baskının, tacizin, tecavüzün ve cinayetlerin olmadığı bir ülke için mücadele edeceklerdir. Böyle büyük bir şiarla yola çıkan derneğimize can suyu olmaktan gurur duyuyoruz.
 
G.M.: Konferansa giderken Gazete Manifesto okurlarına bir çağrınız var mı?

Nimet Çakılkaya (Antalya): İnsanca bir yaşam ve eşitlikçi bir düzen için tüm kadınları 28 Mayıs’ta İKD Türkiye Konferansı’na bekliyor ve mücadelemizi birlikte örmeye çağırıyoruz.. Eşitlik ve özgürlük biz kadınlar için vazgeçilmez taleplerdir. Gerçekten eşitlikçi bir düzende biz kadınlar özgür olacağımızı biliyoruz. Bu mücadeleyi örgütlemek için yola hep birlikte devam edelim…

Sibel Altıntaş (Gaziantep): Son olarak Manifesto okurlarını 28 Mayıs günü gerçekleşecek konferansımıza davet ediyorum. İnsanca bir yaşam, eşitlikçi bir düzen için gelin bu düzeni birlikte kuralım!

Derya Demir (Eskişehir): Bir önceki soruya verdiğim cevabı düşünürsek ülkemizin içinde bulunduğu bu karanlık tabloyu değiştirmenin tek yolu örgütlü mücadeleden geçmektedir. Gazete Manifesto aracılığıyla da insanca bir yaşam, eşitlikçi bir düzen kurmak için emekçi kadınları Türkiye Konferansımıza davet ederek İKD’de örgütlenmeye çağırıyoruz.

Habibe Kılıç (İstanbul): AKP iktidarı da kendinden önceki iktidarlar gibi kadın mücadelesinin sınıfsal özünü yok saymaya ve onu sistem içine çekmeye çalışıyor. Gericilik ve kadın düşmanlığı ders kitapları ile başlıyor ve hayatın her alanında devam ediyor. “Çalışma hayatında kadın işyerinde kocasından daha yakışıklı erkeği görürse gönlü ona kayabilir, kırsın dizini otursun”, “Çok eşlilik yararlıdır, hatta huysuz karısı olan erkek kadını boşayıp başka bir erkeğe bela etmek yerine, ikinci eşi alıp ilk eşin rekabet duygularını harekete geçirip onu dize getirse daha iyi olmaz mı” gibi kadını aşağılayan söylemler ile kadın eve kapatılmaya ve tüm hakları elinden alınmaya çalışılıyor.

Kadınları eve hapseden, kör cahilliğe mahkum eden, pasta-börek, dikiş-nakış, çocuk bakımı gibi kurslarla oyalayarak üretimden koparıp sadece ev içinde var olabilen “köle”lere dönüştürmeye çalışan eğitim-öğretim anlayışına boyun eğmiyoruz!

Kadına uygulanan gerici politikaları da bu doğrultuda verilen fetvaları da kabul etmiyoruz.
İktidarın istediği kadınlardan olmayacak, istediğimiz ülkeyi yaratana kadar mücadelemizi büyüteceğiz.

Nagihan Üçok (Sakarya): 10 Ocak 2016 tarihinde kurulan derneğimiz gerçekleştireceği Türkiye Konferansı ile ilericilik mücadelesinde kadınları yeni bir boyuta taşıyacaktır. Var olduğumuz her yerellikte örgütlenme çalışmalarına hız verilmesi ve şube kuruluşları hedeflenmektedir. İçinden geçtiğimiz bu zorlu süreçte en fazla kadınların seslerini yükseltmesine ihtiyacımız var. Kurtuluşu ilmek ilmek ören, insanca bir yaşam eşitlikçi bir düzen için mücadele veren tüm kadınlara selam olsun.