Ukrayna’da neo-naziler ile gelen “özgürlük”

Ukrayna’da neo-naziler ile gelen “özgürlük”

22-08-2017 09:31

Behiç Oktay Ukrayna yaklaşık 4 yıldır zaman zaman durulan, zaman zaman hareketlenen bir kriz içerisinde. 2013 yılında başkent Kiev’de başlayan Euromaidan protestoları ile dünya gündemine bir kez daha oturan Ukrayna, bir yanda Avrupa Birliği bir yanda Rusya arasında gidip gelen politikaları ve ülkenin geçmişten gelen demografik yapısı ile uluslararası bir kriz merkezi olarak karşımızda duruyor.... View Article

Behiç Oktay

Ukrayna yaklaşık 4 yıldır zaman zaman durulan, zaman zaman hareketlenen bir kriz içerisinde. 2013 yılında başkent Kiev’de başlayan Euromaidan protestoları ile dünya gündemine bir kez daha oturan Ukrayna, bir yanda Avrupa Birliği bir yanda Rusya arasında gidip gelen politikaları ve ülkenin geçmişten gelen demografik yapısı ile uluslararası bir kriz merkezi olarak karşımızda duruyor.

Bu yazıda Ukrayna’nın bu hale gelmesinin sebepleri, Euromaidan’daki gösterilerin gerçek yüzü, Ukrayna ne yapmalı sorularına cevap bulmaya çalışacağız.

Euromaidan kirli komplolar

Ukrayna’nın başkenti Kiev’de bulunan Euromaidan’da 20 Şubat 2013 tarihinde keskin nişancıların Euromaidan’da göstericilere ateş açması sonucu 21 kişi hayatını kaybetmişti. Elbette o dönemde saldırının ardında Cumhurbaşkanı Viktor Yanukaviç ve destekçilerinin olduğu varsayılmıştı. Bu saldırının sonucunda 21 Şubat 2013’te NATO ve AB yanlısı Arseniy Yatsenyuk’un başında olduğu, neo-nazi olduğunu açıkça belirten Svoboda ile koalisyon hükümeti kuruldu. Rus yanlısı Yanukoviç ise 22 Şubat’ta Rusya’ya kaçmak durumunda kaldı.

Peki bu saldırıların arkasında kim vardı? Gerçekten Yanukoviç yanlıları mı topluluğa ateş açmıştı? 5 Mart 2013’te basına sızan Estonya Dışişleri Bakanı Urmas Paet ve AB Dış Politika Sorumlusu Catherine Ashton arasında geçen telefon görüşmesinde saldırının arkasında Yanukoviç’in olmadığı ancak yeni koalisyon hükümetinin (Yatsenyuk-Svoboda) olduğunun bilindiği ifade ediliyordu. Ancak bu ayrıntı Rus medyasında sıkça yer alırken batı medyasında pek yer almadı. Bunun nedeni “Ukrayna’daki barışçıl göstericilere ateş açan Rus yanlısı Yanukoviç” imajını sarsmak istemeleriydi.

ABD-AB medyası Euromaidan’daki gösterileri, ülkelerinin AB ile yakınlaşmasını ve dolayısıyla özgürlük isteyen barışçıl Ukraynalılar olduğunu söylüyordu. Ancak durum bundan oldukça farklıydı. Alanın etkin gücü olan faşistler ve neo-nazilerdi. Bu grupların barışçıl olmadığını, aksine oldukça saldırgan olduklarını açıktı.

Bir Neo-nazi örgütü: Svoboda

Neo-nazi gruplar içerisinde en etkin olanı ise Svoboda’ydı. Svoboda (Özgürlük), köklerini II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası ile işbirliği içinde olan ve Sovyetler Birliği’ne karşı savaşan Ukraynalı milliyetçilere dayandırıyor. 2004 yılına kadar nasyonal sosyalizmi çağrıştıran Sosyalist Nasyonal Parti ismini kullanan Svaboda’nın sembol olarak kullandığı “3 parmak” ise Nazi sembolizminin bir ürünü. Svaboda’nın lideri Oleh Tyahnybok ise uzun yıllar sürdürdüğü anti-semitist, anti-komünist ve Rus düşmanlığı ile tanınıyor.

İşin ilginç yanı ise Ukrayna’da Euromaidan gösterilerinin başladığı 2013 yılından bir yıl önce 2012 yılında, ABD ve AB medyasının Ukrayna’daki neo-nazilerin yükselişi konusunda çeşitli haberlere imza atmış olması. Yine aynı yıl içinde AB’nin yayınladığı kararda Svoboda ırkçı, anti-semitist ve göçmen düşmanı politikalarının AB’ye aykırı olduğu söyleniyordu. Yani Ukrayna’da nazizmin yükselişi kimse için bir sır değildi.

Tüm bunlara rağmen ABD ve AB Svoboda’yı destekleme kararı aldı. 2013 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı temsilcisi Victoria Nuland ve sonrasında Senatör John Mccain ırkçı Svoboda lideri ile görüştüler ve miting düzenlediler. Görüşmeler sonrasında basına sızan telefon konuşmalarında ise ABD Ukrayna Büyükelçisi Geoffrey Pyatt ile Nuland’ın Ukrayna’da kimi başa geçireceklerini tartıştıkları ve çeşitli senaryolar hakkında konuştukları ortaya çıktı.

Emperyalizmin neo-nazilerle dansı

ABD ve AB Ukrayna’dan istediklerini alma yolu için her yol mübahtır düşüncesiyle neo-nazileri desteklediler. Bugün Euromaidan’da gerçekleşen gösterileri anında desteklemeye çalışanlar, Euromaidan’ı Haziran Direnişi ile karşılaştırmaya kalkanlar hatta daha da ileri giderek Ukrayna’da devrim olduğunu düşünenler bugün ortaya çıkan tablo karşısında üç maymunu oynamayı sürdürüyorlar. Nazilerin, AB ve NATO yanlısı siyasi figürlerin Euromaidan olayları sonrasında iktidara gelmesi ve Ukrayna’yı ikiye bölmesi bu eylemlerin sonucu olarak önümüzde durmaktadır.

Demokrasi, özgürlük, sivil toplum gibi sihirli sözcüklerın kullanılması bu tarz kitlesel eylemlerde çoğu zaman etkili olmuştur. Kamuoyunun desteğini, emperyalizmin medya tekelini kullanarak sihirli sözcüklerle toplamak son dönemlerde sıkça gördüğümüz örneklerdir. Bugün “Özgürlük” bir neo-nazi partinin ismi olmuştur. Emperyalist medyanın ve örgütlerin kullandıkları demokrasi, özgürlük ve sivil toplum gibi sözcüklerin gerçekte tek bir karşılığı vardır: Rejim değişikliği.

Ukrayna’da uygulanan senaryonun aynısını bugün Suriye ve Venezuela’da görmek mümkün. “Esad Rejimi”ne karşı “demokrasi için direnen” Suriye’de ABD ve AB tarafından desteklenen, eğitilen ve silahlandırılan cihatçı çeteler Suriye’yi kan gölüne çevirdi. Emperyalist basının Suriye hakkında söylediği yalanlar bitmeden, Venezuela’da yine ABD destekli çeteler Bolivarcı Maduro hükümetine karşı silahlandırılıyor ve destekleniyor.

Dünya üzerindeki her toplumsal olayı “iktidar-halk” kavgası olarak betimleyip, her koşulda otomatik olarak halk hareketinin desteklenmesi ve kamuoyunda destek bulması, bugün Ukrayna, Suriye ve Venezuela’yı kan gölüne çevirmiştir. “İktidar-halk” kavgalarında emperyalizmin parmağını bulaştırabileceği son yıllarda pek çok örnekle gözler önüne serilmiştir.

Ukrayna’nın geleceği

Ukrayna bugün ABD-AB ve Rusya arasında kalmış ve fiilen ikiye bölünmüş durumdadır. Geçmişten bu yana gelen demografik yapısı sebebiyle ülkenin batısı etnik olarak Ukraynalı, doğusu ise Rus’tur. Bu ayrım, 2013’ten bu yana ortaya çıkan tablonun sonucudur; ülkenin doğusundaki Rus ağırlıklı bölgeler Kırım’ın Rusya’ya dahil olması ve Donetsk ve Luhansk’ın fiilen Rusya’nın askeri kontrolüne girmesine, ülkenin batısının ise AB ve NATO yanlısı olan ve Ukrayna’yı AB ve NATO üyesi yapmak isteyen bir iktidarın eline geçmesine yol açmıştır.

Sonuç olarak, 2004’teki emperyalizm destekli Turuncu Devrim sonrası Rusya’nın doğalgaz müdahaleleri ile Rusya lehine el değiştiren Ukrayna hükümeti, 2013 yılında emperyalizmin tekrar Ukrayna’ya girmesiyle, “barışçıl” Euromaidan gösterileri ile kamuoyu desteği toplayarak, neo-naziler ile ele geçirildi. Diğer taraftan ise ülkenin doğusundaki etnik Rus kesimler fiilen Rusya kontrolüne geçti ve bu bölgede hala iç savaş süreci devam ediyor.