Tahrir’den Rabia’ya Mısır

Tahrir’den Rabia’ya Mısır

22-08-2017 09:32

Ahmet Elibol Emperyalizmin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme projelerinden biri olan “Arap Baharı”nın Mısır ayağı oldukça karmaşık.  2011 yılında Tahrir Meydanı’nda başlayan, 2013 yılında ise “Rabia” ile emperyalizmin çocuğu Müslüman Kardeşler ve Mursi tarafından çalınan isyanın etkileri çok yönlü. 2011 yılında Tahrir’de başlayan halk hareketi Hüsnü Mübarek’i devirmiş, ancak Mısır’da solun hazırlıksız yakalanması ve kitlelerin öncüsüz kalması... View Article

Ahmet Elibol

Emperyalizmin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme projelerinden biri olan “Arap Baharı”nın Mısır ayağı oldukça karmaşık.  2011 yılında Tahrir Meydanı’nda başlayan, 2013 yılında ise “Rabia” ile emperyalizmin çocuğu Müslüman Kardeşler ve Mursi tarafından çalınan isyanın etkileri çok yönlü.

2011 yılında Tahrir’de başlayan halk hareketi Hüsnü Mübarek’i devirmiş, ancak Mısır’da solun hazırlıksız yakalanması ve kitlelerin öncüsüz kalması sebebiyle emperyalizmin kendi çocuğu olan Mursi önderliğindeki Müslüman Kardeşler iktidara gelmişti. Mursi’nin iktidarı almasından sonra İhvancılar ve Mursi karşıtları arasında süren çatışmalar sebebiyle emperyalizmin başka bir alternatifi olan Sisi ülkede darbe gerçekleştirmiş, deyim yerindeyse Mısır yine başladığı noktaya dönmüş, hatta daha da gerisine düşmüştü.

Halk neden Tahrir’e indi?

2011 yılının öncesine kadar Mısır, 1967 yılından beri yürürlükte olan olağanüstü hal ile yönetilmekteydi.  Olağanüstü hal ile yönetilen Mısır’da polis şiddeti tavan yapmış, anayasa ve hak ve özgürlükler askıya alınmış durumdaydı. Ülkeyi 1981 yılından beri yöneten Mübarek’in de 2011’de yaşananlarda payı büyük. Mübarek yönetimi altında ülkede yolsuzluk tavan yapmış, baskı ile yönetilen halk isyan bayrağını çekmişti. Aynı zamanda Tahrir’de gerçekleşen halk ayaklanmasının aslında emperyalizmin kendi yarattığı düzen sorunun toplumsal sonucu olduğunu da söylemek gerekir.

İhvan’ın Tahrir’e ihaneti ve yeniden Tahrir

Mısır’ın Tahrir Meydanı’nda günlerce mücadele eden kitlelerin dinamizmi bir yana, devrimci bir öncünün yokluğu ve kendiliğinden gelişen halk hareketindeki sol siyasetin etkisizliği, Mısır halkı Mübarek’i devirmiş olsa da Mursi önderliğindeki Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesine neden oldu.

Mursi, Müslüman Kardeşler grubunun siyasi ideolojisiyle uygun olarak Mısır’da piyasacılık, emperyalizme yedeklenme ve İslamcı gericilik konusunda gaza bastı. Ölen eş ile 8 saat sonra cinsel ilişkiye girme “hakkını” anayasaya eklemeye çalışan Mursi, kadınların muz almasını yasakladı ve bu arada işçi sınıfına saldırılarını da sürdürdü.

Müslüman Kardeşler iktidarı geçtikten sonra Tahrir ayaklanmasına öncülük eden solcu ve ilerici grupların liderleri tutuklandı. Mursi karşıtı kitleler Nisan 2013’te başlayan Temarüd Kampanyası’nı düzenlediler ve Mursi’nin istifası için 22 milyon imza topladılar.  Tahrir’de Mübarek’i deviren kitleler ise bundan sonra Mursi ve Müslüman Kardeşler yönetimine karşı 2013 yazında sokaklara çıktı. Bu aynı zamanda Türkiye’de Gezi Ayaklanması ile aynı tarihe denk düşüyordu. Sokağa çıkan halk, İhvan yanlıları ve polisle günlerce çatıştı.

Polis şiddetinin tavan yapması, Mursi karşıtları ve İhvancıların sürekli olarak sokaklarda çatışmasını fırsat bilen Genelkurmay Başkanı Sisi iki tarafa da süre verdi. Sisi’nin ortaya çıkışı devrimci öncü olmamasına rağmen aynı zamanda yükselen halk hareketine karşı emperyalist-kapitalist sistem tarafından oluşturulmuş bir cevap niteliğindeydi.

Emperyalizmin Mursi’nin tutunamayışına çözümü

3 Temmuz 2013’e gelindiğinde ise Sisi komutasındaki Mısır Silahlı Kuvvetleri darbe yapmış, Mursi’yi iktidardan indirerek yönetime el koydu.

Darbenin sebeplerine bakıldığında aslında Mursi’nin iktidara gelmesini sağlayan koşulların onu aynı şekilde iktidardan indirdiği görülüyor. Yani Mursi’yi 2011’de iktidara taşıyan sokak olayları ve meydan işgalleri, 2013 yılında Mısır sokaklarını tekrar karıştırdı ve sonucunda Mursi’nin iktidarı Sisi tarafından kanlı bir şekilde alındı.

Mursi’nin iktidara gelmesinin ardından 2012 yılının sonlarına doğru başlayan Mursi karşıtı protestolar genel olarak Mursi’nin otoriter yönetimini, İslamcı politikaları, laiklik karşıtı olması gibi sorunları eleştiriyordu.

Rabia

Olayların büyümesi ise ülke genelinde 2013 yılının Haziran ayına kadar Mursi karşıtlar ve destekçileri arasındaki gerginliğin artması, Mursi’nin cumhurbaşkanı seçilmesinin birinci yılında on binlerce Mısırlı’nın Mursi’ye istifa talebinde bulunması ve Mursi destekçilerinin ise aynı gün sokaklarda Mursi’ye destek için bulunması ülkeyi yeni bir kaos ortamına soktu.

1 Temmuz’da karşıt tarafların şiddetli çatışmalarının sonucu Mısır Genelkurmay Başkanı Sisi taraflara uzlaşma çağrısında bulundu. Taraflar bunu sert bir şekilde reddetmesinin ardından Sisi 3 Temmuz 2013 günü darbe yaparak Mısır’da iktidarı Mursi’den aldı.

2013 yılının Ramazan ayında ise Mursi destekçileri tekrar sokağa döküldü. Rabiatul Adeviyye Meydanı’nda toplanan çok sayıda Mursi taraftarı kendilerini Tahrir Meydanı’ndaki topluluktan ayırmak için kendilerine bugün Siyasal İslamcılık’ın sembolü haline gelen “Rabia” işaretini kullanmaya başladılar. Ancak, meydandaki kitle ile Mısır güvenlik güçleri arasındaki gerginliğin büyümesi sonrası 14 Ağustos 2013’te ordu güçleri ile İhvancılar arasındaki çatışmalarda 632 kişi hayatını kaybetti.

Sisi’nin farkı nedir?

Ancak Sisi’nin iktidara gelmesiyle Mısır halkı için çok fazla değişiklik olmadı. Sisi, emperyalizm için bir geçiş dönemi oldu. Ilımlı İslam projesi ile iktidara gelen, ancak ülkeyi yönetmeyi beceremeyen Mursi, yerini yine piyasacı, emperyalizme biat etmiş ve İslamcı referanslar kullanmayı sürdüren Sisi aldı. Sisi’nin darbesine bazı ülkeler destek verirken bazıları kınadı.

Sisi 2013 yılında iktidara geldikten sonra ABD ve AB’nin sert eleştirilerine maruz kaldı. Sisi karşısına çıkan bu ilk diplomatik sınavı Rusya ve Çin’e yakınlaşarak çözmeye çalıştı. Ancak ekonomik olarak sıkışan Mısır en sonunda IMF ile masaya oturmak zorunda kaldı.

Bugün ise ABD Başkanı Donald Trump Sisi’den övgü ile söz ediyor. Vaatlerinden biri de siyasal İslam’ı bitirmek olan Trump, Sisi ile yakınlaşarak hem Mısır gibi önemli bir ittifak kazanmak, hem de Orta Doğu’daki dengeler içerisinde kendi yerini bir kez daha sağlamlaştırmak istiyor. AB ise 2014’te seçimle Cumhurbaşkanı seçilen Sisi’yi bu başarısından dolayı tebrik etmeyi ihmal etmedi. Bunun yanında 28 AB üyesi ülkenin 12’si Mısır’a silah satmaya devam ediyor. Sisi ise bu durumdan oldukça memnun görünüyor.