Altını kazıyın bir yobaz çıkacak: Yusuf Kaplan

Altını kazıyın bir yobaz çıkacak: Yusuf Kaplan

27-08-2017 10:27

Ali Ateş Yusuf Kaplan'ın gerçek halini bu hafta Pusula'da değerlendirdi

Ali Ateş

AKP ile birlikte meydanı kaplayan Osmanlıcı münevverlerden geçilmiyor ortalık. İslamcı siyasetin kalem erbabı olarak görülen ve yazılarında bir keramet aranan isimlerin başında geliyor Yusuf Kaplan.

Yazılarına serpiştirilmiş felsefi alıntılarla “entellektüel” görüntü altında bir şeyler yazmaya çalışıyor. Yazıları gündelik siyasete girince “kopuyor”, tekliyor, tedirgin oluyor, paniğe kapılıyor. Sanki İslam elden gidiyor zannedersiniz. Halbuki bugün İslamcı siyaset belki de altın çağını yaşıyor. İlk kez Ortadoğu’da büyük bir siyasal güç haline geldiler, Türkiye’de iktidarı aldılar. Ancak ortada bir sorun olduğunu seziyor.

Yıllardır savundukları “ümmetçilik ve İslamcılığın” duvara tosladığını görüyor. Bildiği için de, İslamcılığın temel direklerinin sarsıldığını hissettikçe “panikle” yazıyor: Elden gidiyor İslamcılık, cemaatlere sahip çıkın, Ehl-i Sünnet’e sahip çıkın diye feveran kesiliyor.

Bu yüzden “entellektüel” alıntılarla süslediği cümlelerle yazdığı yazılarında, bakarsanız, hep ezberine dönüyor. Dönüp dolaştığı yer Ehl-i Sünnet’in korunması, cemaatlerin korunması, Osmanlı hayranlığı ve laiklik düşmanlığından başka bir şey olmuyor. Zannedersin ki yeni şeyler yazıyor, ancak bütün yazılarında bir tehlikeye işaret ediyor: İslamcılık elden gidiyor.

Kendisine edindiği misyon belki de şöyle tarif edilebilir: İslamcılığın el freni olmak.

Ancak freni patlamış gerçekliği durduramıyor. Bugün Ehl-i Sünnet omurgasının korunması gerektiği yazarken Ehl-i Sünnet geleneğinin bir parçası olan El Kaide ve IŞİD’in katliamcı yüzüne tek bir kelime edemiyor. Müslüman Kardeşler örgütlenmesinin arkasında Katar gibi Amerikan işbirlikçisi devletler olduğu açığa çıkarken devekuşu kesilmekten çekinmiyor. Başını kumlara gömüyor, hemen sözü laikliğe getirip, laikliğe öfke kusuyor.

Çünkü yıllardır sattıkları hayal buydu. Asr-ı Saadet diyorlardı, İslamcılıkla dertlerin biteceğini söylüyorlardı, modernizmin başa bela olduğunu söyleyip batının karşısına doğuyu koyuyorlardı. Ama bugünün reel dünyasında İslamcı siyasetin bırakın sorunları çözmesini, yıkımın, katliamların ve savaşın, ırkçılığın, mezhepçiliğin, akan kanın en önemli sorunu olarak karşımızda duruyor. Ortadoğu’da, laikliğin altı oyuldukça, İslamcılık güç kazandıkça pandoranın kutusu açılmış, kan, gözyaşı ve yıkım her yeri kaplamıştı. İşte bu gerçek, Yusuf Kaplan’ın tedirgin eden gerçek bir olgu olarak karşısına çıkmıştı.

Ama işin kolayı vardı. Batıyı suçlayarak işin içinden çıkacağını düşünüyor. İslam ümmetini bölen batıydı, batı laikliği getirmişti, batı modernizmle çürümeyi sağlamıştı. Fakat göremediği bugün İslamcı siyasetin arkasındaki güçlerin emperyalizmden başkası olmadığıydı.

Ancak yazılarında emperyalizm bulamazsanız. Çünkü onlar dünyayı, Müslümanlar ve diğerleri olarak kodlamışlardır. Onların düşmanları hep vardır. Batıdır, Hristiyanlardır, Siyonistlerdir, sonrasında ise Şia’dır, Türkiye’de Alevilerdir, ondan sonra laiklerdir. Bu açıdan ırkçı bir bakış açısına sahiptir Yusuf Kaplan. Dünyayı dinler ve mezhepler üzerine kuracak, iktisat, toplumsal gelişme, üretim araçlarının gelişmesi ve yaratmış olduğu üretim ilişkileri gibi yaşadığımız çağın gerçekliğine tek bir atıf bulamazsanız. Olsa olsa bunlara düşmanlık üzerine kaleme alınmış denemeler dışında bir şey yoktur. Sosyolojinin bile gerisinde bir dünya algısıyla yazıyor Yusuf Kaplan. O yüzden, altını kazıyınca, istediği kadar entellektüel cümlelerle süslesin yazılarını basit bir gericinin basit bir dünyasından başka bir şey bulamazsanız.

Yusuf Kaplan’ın dünyası kurgusaldır. Kendi kurgusuna göre bir dünya yaratmıştır. Bu yüzden gerçeklikten kopuyor, sermayenin, tekellerin, emperyalizm gerçekliği yerine İslam ve diğerleri gibi bir yapboz dünya fotoğrafı yaratmıştır. Ancak iş emperyalizm Ortadoğu’ya İslamcı maşalar eliyle girmeye çalıştığı gerçeği olunca, Katar gibi petrol zengini devletlerin İhvancıları parasal destekle beslediği açığa çıkınca, FETÖ gibi cemaatlerin ABD tarafından yönlendirildiğinin üzerindeki perde açılınca bir şey diyememektedir. Ama hala batıya karşı Cemaatlerin direniş kalesi olduğunu yazacak kadar kurgusal bir dünyaya sahiptir. Çünkü ayakları bastığı zeminde büyük bir deprem olmaktadır.

Yusuf Kaplan tarih dışıdır. Selçuklu ve Osmanlı hayranıdır. Ona sorarsanız ortada dünyanın huzurlu, istikrarlı, gelişmiş, uygar, sorunsuz yönetim biçimleri vardır. Selçuklu’da ya da Osmanlı’da toplumsal yaşama biraz baksaydı, toplumsal acıların nedenlerini daha iyi görebilirdi. Biraz belki türkülere, türkülerdeki acılara, halk ayaklanmalarına, yaşanan kıyımlara baksaydı… Bakamaz, çünkü onun yaratmış olduğu tarih dışı kurgusal bir dünya vardır kafasında.

Yusuf Kaplan köküne kadar mezhep ırkçısıdır. Yazılarında İran düşmanlığı üzerinden Şii düşmanlığı açık bir biçimde görülebilir. Bugün emperyalizmin İran’ı kuşatma projesi ortadayken, Suriye savaşında cihatçıların yanında yer alırken aslında kızdığı ve öfkelendiği “batının, siyonizmin, modernizmin” objektif destekçisi olduğunun farkında bile değildir. Ancak mezhep ırkçılığı gözleri kör ettiğinden göremez.

Yusuf Kaplan, öfkeyle yazmaktadır. Çünkü bugün içinde bulunduğu durum öfkelenmesine sebep olmaktadır. Bu öfkenin temelinde ise siyasal İslamcılığın başarısızlığı yatmaktadır. “Entellektüel süslemeli” yazılarıyla bir münevver edasıyla yazmaya çalışan Yusuf Kaplan, bugün ortaya çıkan tabloya bakarken yeni bir şey söyleyememektedir. Suriye’de cihatçıları desteklemiş ortaya katliam ve yıkım çıkmıştır. İran ve Hizbullah’ı karşısına almış, adamlar batıya karşı direnmektedir. Cemaatlere sahip çıkmış, FETÖ Amerikancı bir darbeye yeltenmiştir. AKP’nin arkasında durmaya çalışmakta, BOP eşbaşkanlığı kapı gibi karşısında durmaktadır. Ümmetçilik yapmış, Katar ve Suudi Arabistan bile birbirine girmiştir. Müslüman Kardeşleri savunmuş, arkasında ABD ve İngiltere destekli Katar’ın parasını görmüştür.

Siyasal İslamcılık çöküyor, Yusuf Kaplan kızıyor. Kızdıkça laikliğe, modernizme saldırıyor, Cemaatleri savunuyor, Ehl-i Sünnet omurgasını korumak dışında bir şey yazamıyor.

Çünkü pratik, siyasal İslamcılığı denemiştir. Ortaya çıkan El Kaide, IŞİD, FETÖ, Amerikancılık ve gizli siyonizmdir. Yusuf Kaplan’ın yazılarını kazırsanız, bu ruh halinden başka bir şey göremezseniz: Mezhepçilik, şeriatçılık ve öfke!