Marmara Depremi'nde hayatını kaybedenler anıldı

Yalova'da, 17 Ağustos depreminde hayatını kaybedenler, depremin yaşandığı saat olan 03.02'de yapılan törenle anıldı.

Marmara Depremi'nde hayatını kaybedenler anıldı

Yalova ve Gölcük’te, 17 Ağustos 1999 tarihindeki Marmara Depremi’nde hayatını kaybedenler, 18 sene önce depremin yaşandığı saat olan 03.02’de yapılan törenle anıldı.

Yalova’da depremde yıkılan kimi binaların enkazı üzerine kurulan Deprem Anıtı’na akşam saatlerinde gelen vatandaşlar, felakette hayatını kaybedenlerin isimlerinin yazılı olduğu beton bloklara çiçek bıraktı. Anıtın içindeki fotoğraf sergisini de gezen vatandaşlardan bazıları gözyaşlarına hakim olamadı.

“Tekrar yaşamak çok kötü”

Törene katılan vatandaşlardan Bilgen Bişmiş, gazetecilere yaptığı açıklamada, deprem sırasında hastanede olduğunu söyledi. Depremde yeğeni ve kuzeni ile eşlerinin yanı sıra kuzeninin çocuğunu kaybettiğini belirten Bişmiş, şöyle konuştu:

“Doğum yapmıştım. O duyguları tekrar yaşamak çok kötü bir şey. Gece saat 03.00 gibiydi. Çocuğumu yanıma aldım. Önce hafif bir sarsıntı oldu. Ardından şiddetli bir sarsıntı oldu. O anda odamda çok aydınlık bir ışık gördüm. Aydınlıkla çocuğumu aldım ve yeğenim de vardı. Onları alıp çıktım. Yer sanki kalktı. O duyguları sanki şu anda yaşıyorum. Rabbim bir daha göstermesin o günleri.”

“Eşimi ve 3 evladımı kaybettim”

Erdal Tamrak ise 17 Ağustos’u unutmanın mümkün olmadığını vurguladı. Bu acının tarif edilmez olduğunu ve bundan ders çıkarılması gerektiğini anlatan Tamrak, şunları kaydetti: “Deprem unutulmadı, unutmayacağız, unutturmayacağız. O yıldan bu zamana kadar geçen süreçte bizler depremzedeler olarak her yıl 17 Ağustos’u burada kendi canlarımızla birlikte yaşıyoruz. Onlar her ne kadar öbür dünyaya intikal etseler de her zaman kalbimizdeler. O zamanlar çok acılar çektik. Üç evladımı ve eşimi kaybettim. Enkazdan 6 saat sonra çıktım. Tabii ki bu çok acı bir şey. Allah, inşallah böyle bir olayı ülkemize ve insanlık alemine yaşatmaz. Unutulacak gibi değil çünkü herkesin yüreği yandı. Bir de ateş düştüğü yeri yakar. 17 Ağustos 1999’dan bu yana görevim nedeniyle başka illerde olman itibarıyla her yıl bu tarihte burada oluyoruz. Oğlum 15, kızım 14, küçük oğlum 5 yaşındaydı. Şimdi 32-33 yaşlarında, belli bir mevkilerde yerlerde olacaklardı.”

Fuat Azizler de deprem öncesi İstanbul’dan Yalova’ya taşındıklarını dile getirdi. Azizler, eşi, oğlu ve kızıyla enkaz altında kaldıklarını belirterek, “Başta ben çıktım. 5 saat sonra kızımı ve 9 saat sonra eşimi çıkardık. Oğlumuzu burada kaybettik. O da 17 Ağustos 1991 doğumluydu. Tam doğum gününde şehit oldu. Buradan Alanya’ya taşındık. Her yıl 17 Ağustos’ta anmalara katılıp mezarını ziyaret ederek dönüyoruz. Allah bir daha bu acıyı düşmanlarımıza bile yaşatmasın.” ifadelerini kullandı.

Gölcük’te de anma

Gölcük’te de 17 Ağustos 1999 depreminin 18’inci yıldönümü nedeniyle Gölcük Kavaklı sahilinde depremde hayatını kaybedenler anısına yapılan anıtın bulunduğu alanda anma etkinliği düzenlendi. Depremin meydana geldiği saat 03.02’de saygı duruşunda bulunulurken acılar tazelendi. Anıta çelenk bırakıldıktan sonra depremde sular altında yaşamlarını kaybedenler için denize çiçekler bırakıldı.
18’nci yılında Gölcükte deprem şehitleri anıldı
“Fransızlar kurtardı”
Depremzede 4 gün enkaz alkında kalan Suna Karakaya yıllar geçmesine rağmen o korkuyu yaşadıklarını anlara anlatarak, şöyle dedi:
“Çok zor günlerdi, Allah bir daha yaşatmasın. 4 gün kaldım babamla beraber. Babam bana yardımcı oldu. Fransızlar kurtardı. 7 katlı binanın zemin katındaydım. 4’ncü günü akşamı çıkarıldık. Babamla birbirimize destek olduk. Annem ile kardeşimi kaybettim. Dudaklarımızı tükürüklerimizi yalayarak yaşadık. Babamla yakındık seslerimiz geliyordu. Kurtulduktan sonra kendi babamla birbirimize destek olduk. Ailemi kaybettim, Allah yeni ailemi başımdan eksik etmesin. Zor günlerdi, hala yaşıyoruz, hala unutmadık aklımızda. Her gün kızım bana anne derken bile annem aklıma geliyor.”
Oturduğu yaşadığı 9 katlı binanın yıkıldığını söyleyen Hüseyin Özkarhan, “O gece yalnız yatıyordum ailem ve çocuklarım yanımda değildi. O gece hepsi yanımda kalsaydı hiçbirimiz sağ kalmazdık. 9 katlı binanın 4’üncü katındaydım 3 dakika sonra çıkabildim ama 200 kişi rahmetlik oldu o binada” diye konuştu. Hüseyin Özkarhan depremle ilgili yazdığı şiiri okudu.
“Şato gibi gözüken ev”
Emine Cebeci ise, 16 Ağustos 1999’ta oğlu ile son geceyi geçirdiklerini belirtirken şöyle dedi:

“O şato gibi gözüken evlerimiz başımıza çöktü. Bu da tamamen sorumsuzca yapılan, demirinden betonundan çimentosundan çalınan, ben diyorum toplu bir katliamdı bizim için. Evet 18 yıldır her gün gözümün yaşıyla her gün mezarlıklar böyle geçiriyorum günümü. Tek istediğim şey bundan sonra yetkililerden tedbirlerin alınması, çürük binaların yapılmaması ve yüksek katların olmaması. Deprem bizleri öldürmedi bizi betonlar öldürdü. Yetkililerden tek istediğimiz sağlam binalar yapılması.”