Kılıçdaroğlu'ndan Yıldırım ve Bahçeli'ye çağrı: Vallahi söz veriyorum bana 15 dakika, onlara yarım saat...

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu'ndan Yıldırım ve Bahçeli'ye çağrı: Vallahi söz veriyorum bana 15 dakika, onlara yarım saat...

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu konuşmasında AKP ve MHP liderlerine “başkanlık sistemi”ni tartışmak üzere televizyona çıkma davetini “Vallahi söz veriyorum bana 15 dakika versinler, onlara yarım saat versinler” diyerek yineledi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Anayasa değişiklik paketi Anayasamıza aykırı olsa da AYM’ye gitmeyeceğiz, yanlış hesap milletten dönecektir.” diyerek başkanlık teklifi için AYM’ye gitmeyeceklerini açıkladı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“Onlar da eninde sonunda ‘hayır’ diyecek”

“Kredi kartı ve tüketici kredisi borcu eski parayla 424 milyar lira vatandaşın bankalara borcu var. Bu borçla ilgili olarak iktidar kanadından bir Allah’ın kulu çıkıp “Sizi kurtaracağım” diyor mu? Diyemez. Onlar da eninde sonunda “Hayır” diyecekler, göreceksiniz. 424 milyar lira, yani eski parayla 424 katrilyon lira henüz izah safhasına girmemiş para. Bir de 18 milyar lira var. Vatandaşın derdi ne bakın. Sadece bu mu? Vatandaş borç yatağına teslim edildiği gibi faiz yüküne de teslim edilmiştir. Faiz miktarı 48 milyar lira. Vatandaş sadece geçen yıl bu kadar faiz ödedi. Son on üç yılda 312 milyar lira faiz ödedi. Peki? İcra dairelerindeki dosya sayısı kaç? 26 milyon dosya var icra dairelerinde. Türkiye’de yaşayan vatandaşların yarısı icralık. Bunlar işsizliği doğuruyor. Her evde işsiz var. Onlarda paralar, dolarlar, ayakkabı kutuları, kasalar, kasaları içinde dolarları var. Hepsi var onlarda. Ama bizim vatandaşın evinde işsiz çocuklar var. Bekliyor yıllardır, aylardır bekliyor “Çocuğum iş sahibi olacak mı?” diye.

“İlla başkan olacağım”

Biz, bize yapılan zulmü tanımıyoruz diyeceğiz, bize yapılan zulme hayır diyeceğiz. Yarın hangi felaketlerle karşı karşıya kalacağımızı herkes duysun istiyorum. Vatandaşın derdi bunlar. Bunların derdi ne? Ben illa başkan olacağım. Ya vatandaşın derdi başka, sizin derdiniz başka. Vatandaş borç batağında, işsiz. Aldığı para yetmiyor. Hele hele harp okulunda okuyan gencecik çocuklarımızın aileleri var. Bu çocuklar hapiste. Bu çocuklar niye hapiste? Niye hapiste tutuyorsunuz bunları. Annelere sesleniyorum, devletin güvencesi altında çocuğunu okula gönderen tüm annelere sesleniyorum. Çocuğunuz hapiste olsun ya da olmasın, bütün annelerden bu duyarı bekliyorum. Bu zulüme yeter artık.

20 Temmuz darbesi

Bir darbe girişimi oldu, hep beraber mücadele ettik ve darbeyi püskürttük. Ama 20 Temmuz’da başka bir darbe oldu, OHAL ilan edildi. Binlerce insan hapse atıldı, 1 milyondan fazla aile mağdur edildi. 12 Eylül darbesi ile 20 Temmuz darbesi arasındaki farkları söylüyorum size. 12 Eylül darbesinde ihraç edilen öğretmen sayısı 3 bin 854 kişi. 160 günde ihraç edilen 30 bin 470 öğretmeni kapıya koydular. Banka hesaplarına el koydular. Ömür boyu kamuda çalışmayacaklar. Özel sektörde çalışmak istiyorlarsa da kimse korkudan iş veremez. Kenan Evren’in bile yapamadığını bunlar yaptı. Çoluk çocuğu aç bırakmak kimin görevi, kim yapabilir bunu. 12 Eylül döneminde akademisyen sayısı 120 akademisyen. Bu dönemde ihraç edilen akademisyen 4 bin 811.

“Bir akademisyenin hangi koşullarda yetiştiğini bunlar biliyorlar mı? Bu çocukların daha üniversite yıllarında başarılı olduklarında, yurt dışına gidip eğitimlerini daha görkemli hale getirdiklerini, bu hocaların bütün çabalarının daha güzel bir ülke ve bizim çocuklarımız için olduğunu, alın teri döken bu hocaların bizim saygı duymamız gerektiğini bilmiyorlar mı?

 

Akla bakın akla

12 Eylül dönemine geri dönelim. Tutuklanan gazeteci sayısı 31. 20 Temmuz darbesinden sonra tutuklanan gazeteci sayısı 150’yi aştı. Zalimlikte bir rekor kırdılar. 15 günlük çocuğu annesinden ayırdılar. Ya insanda biraz vicdan olur ya, nasıl ayırısın. Günlerce anne sütü ememedi bu çocuk. Biz itiraz ettik de buluştular. Şimdi vatandaşın derdine bakın bunlara bakın bir de. Şimdi de “Kim hayır derse bunlar terörist sayılır” diyorlar. Akla bakın, akla. En güzel cevabı bir şehit annesi veriyor. “Ben şehit anasıyım, hayır diyorum. Sen benimle tabuta mı sarılacaksın. Sen ne hakla beni tehdit edersin. Ben de seni tehdit ediyorum, hakkım haram olsun” diyor şehit annesi. Bunlar “Hayır” diyenleri 15 Temmuz’un yanında olmakla suçluyorlar. İster evet desinler ister hayır, tüm vatandaşlarımız başımızın tacıdır. Bizde hoşgörü var, onlar insanı tanımazlar. Biz milletimizi, vatanımızı düşünürüz. Biz farklı düşüncelerde olsak bile, gelir düzeylerimiz farklı olsa bile bir arada huzur içinde beraber yaşamak isteriz. Onlarla aramızdaki fark bu. Onun için diyorum “hayır” dediğiniz anda bu ülke derin bir nefes alacağız. Birlikte yaşama mücadelemizi ortaya koyacağız.

“Vallahi söz veriyorum bana 15 dakika, onlara yarım saat”

Şimdi, bunlar şu anda vatandaşa “Sandığa git, evet oyunu kullan” diyemiyorlar. Bir gerekçe yok, ne diyecekler? Hayır diyeni sen terörist gibi tanımlarsan söyleyecek bir lafın yok demektir. Bel altı vuruyorsun. Kendilerine çağrı yapıyorum. Arkadaşlar Batı’yı görüyorsunuz, siyasi liderler çıkarlardı televizyonlara niçin evet, niçin hayır oturup tartışırlardı. Vatandaş da kahvesini, çayını içerken kararını verirdi. Sayın Binali’ye, sayın Bahçeli’ye çağrı yapıyorum. Buyrun gelin, sizin istediğiniz kanalda sizin istediğiniz gazetecilerin sorularını yanıtlayalım. Vallahi söz veriyorum bana 15 dakika versinler, onlara yarım saat versinler