Kadınların sorunu kapitalizmdir

Kadınların sorunu kapitalizmdir

25-09-2017 18:59

PUSULA'da bu hafta, Aysel Tekerek kadın mücadelesinde ne yapılmalı sorusunu cevaplıyor.

Aysel Tekerek

 

Elbette kadınların tarihsel olarak yaşadığı sorunlar kapitalizmden öncesine dayanır. Kapitalizm bu sorunun kaynaklarını besler, pekiştirir ve toplumsal tüm sorunlarda olduğu bu derin sorunu da çözme yeteneğine zaten haiz değildir

Şiddet, taciz, tecavüz, yaşam alanındaki baskı mekanizmaları, cinayet, her türlü eşitsizlik, bir yanda, kadın bedenin metalaşması, kadına biçilen rol modellerin bir aşağılanma biçimini alması, kadının üretim ve tüketimdeki işlevinin sömürü çarkları arasında paramparça edilmesi diğer yanda… Eğer bu konuyu ciddiye alıyor ve mücadele ediyorsak, meselenin bir dalından değil tam da köklerinden tutarak bir kurtuluş yolu öngörebiliriz… Peki bu kurtuluş yolu nasıl örülecek, kadınlar ne yapacak, ne yapmalı? Bu sorulara şu an verilen tüm düzen içi cevapları ters yüz etmek gereklidir. Kadının ideolojide ve siyasette kenar süsü edilmesine bu anlamda da geçit verilmemelidir…

Kadınların derdi nedir ve neden kurtulmak isterler? Sanrım önce bu sorudan başlamak lazım ki, bu soru aynı zamanda bizi ‘hangi kadın’ sorusuna götürür. Gelinecek bu nokta toptan yaklaşımdaki tuzağa da dikkat etmemizi sağlayacaktır.

Bugün sermaye sınıfına mensup, ülkenin şu anki durumundan birinci derecede sorumlu olan patron kadınların derdi var mıdır? Olmaz mı, hem de çoktur. Onların derdi, karlarına daha çok kar katmaktır. Kadına içkin yaşadıkları her dert türü, ülkenin diğer kadınlarının yaşadıklarından daha farklı ve çözüm yolları da daha farklıdır, patron bir kadın tacize uğrayabilir, tecavüze uğrayabilir, hatta katledilebilir.

Bu batakhanede onların eteklerinin de kirlenmemesi zaten mümkün olamaz. Ancak bu durum onlar için bir dertten öte başlarına gelen çirkin bir olaydır. Giydikleri zırhın delinmesi, zırhın tamamını onlar için daha da önemli hale getirdikçe diğer kadınların mezarlarına bir kazma daha çakmak zaten görevleridir.

Klasik olacak ama, bugün Tansu Çillerlerin, Emine Erdoğanların, Güler Sabancıların dertleri ile aynı derde, dermanları ile aynı dermana sahip değiliz ve bu alanı kesiştirmeye çalışarak işe başlayanların çıktığı yola biz komünistler çıkamayız. Zira o yolda bir kurtuluş değil adlı adınca sahte bir oyalama, bazen ağza bir parmak bal çalma son tahlilde en “duyarlı” olanların sunduğu kadın dostu bir kapitalizmdir. Kapitalizmden ezilen hiçbir kesime dost çıkmaz…

Peki diğer kadınlar… Yani ezilen, sömürülen, hedef alınan milyonlar… İşte onların derdi, patron kadınların aksine hergün ellerinde azalan ekmekleri, alınlarında artan terleridir. Onların derdi, minibüste yedikleri tekme, savaşlarda battıkları tekne, sırtlarından yedikleri koca bıçağı, çocuklarının başındaki bin bir türlü belalardır.

Onların derdi, gericilik arttıkça toplumsal alandan giderek dışlanmaları, yandaş olmadıkça, düşmanlaştırılmaları, mücadele ettikçe şeytanlaştırılmalarıdır. Onların derdi, makbul kadın diye sunulan birkaç modelden birini seçmeleri halinde ya bir medya şarlatanına dönüşme, ya bir mahallede iktidar yandaşlığı yapma, ya da girişimcilik adıyla zengin olma hayalleri arasında kaybolup gitme seçeneklerinin bir devlet politikası haline gelmesidir.

Dünyalar farklıdır. O halde, izlenecek yol da farklıdır…

Neden kurtulmak istiyoruz?

Her şeyden önce kadın ile erkek arasındaki eşitsizliği var eden tüm mekanizmalardan… Bu mekanizmalar devam etsin diye planlanan gerici politikalardan, bu gerici politikaların azdırdığı kadın cinayetlerinden, taciz ve tecavüzlerden, emperyalizmden, onunla var olan savaşlardan, faşizmden onunla var olan düşmanlıktan…

Nasıl olmaz?

Yukarıda sıraladığımız kurtulma noktalarından herhangi biri için verilecek kadın mücadelesi elbette ki çok değerlidir. Ancak unutmamak gerekir ki, bunlar arasındaki bütünlükten kopulması, örneğin kadın cinayetlerinde çözümü ceza hukukundaki değişimlere, taciz, tecavüz gibi noktalarda meseleyi bireysel bir hınca dönüştüren, işi hadıma kadar vardıran sapkın çözüm arayışlarına, politik bir tarihsel bakış olmadığında işi savaş seçmeye kadar götürmeye, emperyalizm arasında demokrasi aramaya, bir adım ötesi de kuzuyu kurda emanetetmeye kadar götürebilir. İşte bu düzlem kadınların vereceği mücadeleye bir noktadan sonra zarar vermektedir Kaybedecek tek bir gün bile yok denilip kazanılacak tüm hakları sonuç itibariyle değersizleştirmek nasıl olmaz sorusunun da cevabıdır…

Nasıl olur?

Madem ki kadın cinayetleri politiktir o halde sorunlarımız da politiktir ve politik bir mücadele örmek gerekir. O mücadelenin olmazsa olmaz ayakları da bellidir. Bugün kadın cinayetlerine karşı verilecek mücadeleyi laik bir eğitimden yana olmaya bağlamak, erkek düşmanlığı yapmak yerine iş yerlerimizde sömürüye karşı brikte bir mücadele hattı örmek, kadın düşmanı, halk düşmanı, işçi düşmanı AKP karşısında kadınların politik duruşunu bu iktidarın günlük politikalarına göre değil, karakterini ve misyonunu veri alarak örmektir.

Kadından mücadele eden bir kadın yaratmak çok değerli bir yere sahiptir. Zira herhangi bir öncü örgütlenmenin eve hapsedilmiş, fikri sorulmamış, dayaktan bedeninde deri kalmamış, elinden maaşının tamamı alınmış bir kadını mücadeleye daveti, o mücadelenin varacağı yer kadar değerlidir. Ve eminiz ki o kadında değişen şeyin, sorunlarının kaynağı erkek şiddeti olduğu noktasında kalması o kadına yapılacak en büyük haksızlıktır.

Bu durumda bir kadının aydınlanması bir mum ışığından daha güçlü olmalıdır. Kapitalist ideoloji, onun siyaseti, o mum ışıklarını türlü yollarla söndürmeyi başarmaktadır. Bugün o ışığın bir güneşe dönüşmesi, o örgütlenmenin de politik olmasını gerektirir. Kadın gündemi gelince söz alan değil ülkenin ve dünyanın geleceğinde de sözünü söyleyen, burjuva hukuku temelinde kadın sorununu kaldıraç yapan değil bu hukuku politik bir mücadele ile deviren, yüzüne atılan tekmenin sahibinden ziyade zihniyetinin sahibini teşhir eden ve varını yoğunu bu zihniyetin hem erkekler hem de tüm kadınlar için yok olmasına adamış bir politik örgütlenme…

Bu örgütlenmede saklambaç oynayanlara da karınlar tok olmalıdır. “Biz de böyle düşünüyoruz” diyenlerin düşüncelerini eyleme dökmeleri için daha ne yaşanması gerekir? Üstelik ülkemizin tüm toplumsal mücadele dönemeçlerinde kadınların yeri hep ön saflar olmuştur. TEKEL, Gezi, Referandum süreçlerine bakmak yeter. Aslında politikleşmiş bir damarın kanını almaya uğraşmak yerine bu politikliği güçlendirmek gerekir…

Başta söylemiştik, kadınlar kapitalizmden kurtulmalıdır. Çünkü kapitalizm kadına düşmandır. Kadınlar sosyalizm mücadelesinin önemli ve gerçek bir öznesidir. Bu alan doldurulmalıdır. Sosyalizm kadının dostu değildir, sosyalizm kadının adıdır… Zira o adın anlamı, eşitlik özgürlük, kardeşlik ve yaşanılası bir dünyadır.