İstikrarsızlığın döşenen yolları… Bize düşenler…

Evrim Şenöz: İstikrarsızlığın döşenen yolları… Bize düşenler…

Birilerinin acelesi var…

Anayasa değişiklik önerisi hızlıca, görüşmeleri bitirmek için fazla mesai yapılarak Meclis Alt Komisyonundan Meclis Genel Kurulu’na geldi. Meclis’te de bu hız devam ediyor.

Açıkça anlaşılan, AKP ve MHP, Meclis’teki görüşmeleri ve oylamaları geçilmesi gereken usuli bir işlem olarak görüyorlar. Görüşmeler uzamasın diye maddelere ilişkin söz almıyorlar. Verdikleri önerilerin kabulüyle gece mesai yapılmasına neden oluyorlar. Görüşmeleri uzatan diğer Meclis gruplarının milletvekillerine saldırıyorlar. Biliyorlar ki mesele zaten görüşme ve tartışmalarla değişmiyor. Meclis’te, anayasa değişiklik önerisinin maddelerinin görüşülmesi için yapılan oylama, 338 oyla kabul edilmişti, her madde ise 341 oyla kabul ediliyor. Görüşmelerin etkisinin ne olduğu ortada.

Bugün maddelerin görüşülmesinin bitirilmesi öngörülüyor. Böylece birinci tur bitmiş olacak, haftaya da maddelerin tümünün oylaması yapılacak. Bu turda 330 oy gelir mi gelmez mi, bir sürpriz olur mu göreceğiz. Ama çok büyük ihtimalle bu sayı sağlanacak ve AKP ile MHP için usulden olan Meclis safhası bitmiş olacak. Referandum için hızlıca çalışmalara başlanacak.

* * *

Peki bu acele niye?

Bu acelenin tek başına Erdoğan ve AKP’nin meselesi olduğunu düşünenler yanılırlar. Bu acele uluslararası ve ulusal sermaye ile iktidarını devam ettirmek isteyen AKP’nin acelesidir.

Dünyada ve AKP eliyle Türkiye’de, neoliberal politikalarla şekillendirilmeye çalışılan bir ekonomi sermayenin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamadığından, ekonomik ve siyasal kriz dinamikleriyle karşı karşıyayız. Beklentilerin karşılanamadığı bu politikaların nasıl revize edileceği ya da bunun yerine tam olarak neyin geleceği belli değil, bu boşluklar farklı şekillerde dolduruluyor. Örneğin ABD’de bu duruma sağcı Trump’la cevap bulunmaya çalışılıyor. Türkiye’de yaşadığımız süreç tam da bunlarla ilişkilidir.

Erdoğan ve AKP, sermayenin bu taleplerini eskiden olduğu gibi bu dönemde de en iyi kendisinin karşılayabileceğini göstereceği bir alanı garantileme arzusunda. Cemaatle girdiği kavgada yara alsa da galip çıkan AKP, bu pozisyona adaylığını daha da güçlendirmek için adımlarını hızlıca atmaya devam ediyor. Dış politikada attığı adımlarla Rusya ve ABD ile ilişkiler kurarak bir denge politikası içinde özellikle Suriye ve Ortadoğu’da sallanmakta olan itibar ve yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor. Anayasa değişikliği ile ise, gücün (yani yasama-yürütme-yargı) tek elde toplanması sağlanacak, iktidarın ve sermayenin ihtiyaçları sorunsuz bir şekilde giderilmeye büyük bir adım atılmış olacak. Bu değişiklik ise, emekçiler için ise daha fazla ve kolay sömürülmenin, adaletsizliğin olduğu, hukuk güvenliğinin bulunmadığı bir ülke demek olacak…

* * *

“Hukuk Defterleri”nin Eylül-Ekim sayısında kaleme aldığım “Darbe teşebbüsü, OHAL ilanı ve sonrası üzerine” başlıklı yazıda AKP’nin yaklaşık 30 senedir devlet kurumlarına yerleşmiş tüm Gülen Cemaati üyelerini tasfiye edebilmesi ve iktidarının sürdürebilirliğini sağlama alması gerektiğini, iktidarını sürdürebilmek için ise AKP’nin yeni bir mutabakata/konsensüse ihtiyaç duyduğunu, AKP’nin yardımına yetişen ve yeni kurulacak ortaklaşmanın içinde yer alacağını gösteren aktörlerden birinin de MHP olduğunu belirtmiştim. MHP yukarıda bahsettiğimiz anayasa değişikliği önerisindeki tutumuyla da bu mutabakatın parçası olduğunu gösterdi.

Ne var ki, ortada bir yanlış var. AKP ve MHP’nin oluşturduğu bu mutabakat Türkiye’yi yansıtmamaktadır. Anayasa değişikliği için kafa sayısı hesabı yapan, 550 milletvekilinin olduğu bir Meclis’te bile 341 oya ancak ulaşan bir mutabakat bir rejim değişikliğinin meşrulaşması anlamına gelemeyecektir. Bu olsa olsa bu iktidarın ve II. Cumhuriyet’in sadece yasal zemine kavuşması anlamına gelir. Ne var ki toplumun çoğunluğunun uzlaşmadığı bir burjuva rejiminin sürdürülebilirliği güç olduğu gibi yeni krizler getireceği de ortadadır, bu sebeple; söz konusu yasallaşma asla istikrar anlamını taşımayacaktır.

Bu istikrarsız ortamda yaşamak, her gün acaba bugün bomba patlayacak mı diye düşünmek istemiyorsak, çocuklarımızın çağdaş, bilimsel bir eğitim alarak ve mutlu şekilde büyümesini istiyorsak, bize bu yükleri getiren iktidarın Anayasa değişikliğine “Hayır” demek ve dedirtmek için birlikte olalım, örgütlenelim… İnanalım, başka bir dünya mümkün…