İlk raunt referandum!

Kurtuluş Kılçer yazdı: İlk raunt referandum!

Henüz belli değil, ancak tahminler 2 ay sonra sandık başına gidileceğini gösteriyor. Anayasa değişikliği ile başkanlık rejiminin önünün açılması, bugün sıkışan AKP iktidarı için bir çıkış olarak da görülmeli.

Ancak, bundan daha önemlisi, referandum süreci, 1923 Cumhuriyeti’nin yıkılıp yerine kurulan İkinci Cumhuriyet rejiminin yerleşme sorunu ya da daha doğru bir ifadeyle sancıları olarak da görülmeli. Bugün İkinci Cumhuriyet rejiminde sermaye devleti daha da merkezileşme eğiliminde. Bunun gerek Türkiye’nin iç dinamikleri gerekse dış gelişmelerle yakından bağı bulunuyor. Bu açıdan, başkanlık rejimine geçiş, bugün emperyalist-kapitalist sistemin değişen dengelerinde kendine yer bulmaya çalışan bir sermaye devletinin sıkışmasında yatıyor.

Referandum ile bir çıkış bulmaya çalışıyorlar. Devletin yürütme erkinin merkezileşmesi ile elde edilecek güçle bugün sermaye devletinin yüz yüze kaldığı sorunları aşma derdindeler.

Ancak belki de çok sonraları söylenecek bir şeyi şimdiden söylemek gerek. Başkanlık modeli de, İkinci Cumhuriyet rejiminin yaşadığı sıkışmayı çözecek bir anahtar olmayacak. Yapısal sorunlar bulunuyor, bu yapısal sorunların çözümünde başkanlık rejimine geçiş bir şeydir ancak daha ötesi olmayacaktır.

Emperyalizmin Ortadoğu’ya daha fazla yerleşme hedefi, bölge dengelerinin bir kez daha ‘yenilenmesini’ gündeme getirecek. Suriye konusunda ortaya çıkan tablonun bir yere bağlanma arayışı açık. Ancak bu arayışın Ortadoğu’da istikrar getireceğini düşünmek için çok erken. Bugün yaşananlarla birlikte İran’ın geriletilmek istenmesi kuvvetli ihtimal olarak karşımıza çıkacak. Suriye’deki parçalanma siyaseti, Irak’ta fiili bir durum haline gelebilir, bunun da Türkiye sermaye devleti açısından “karşılıkları” bulunuyor.

Yeni ABD yönetiminin “siyasal İslamcılık” karşıtı söylemi ortada. Siyasal-radikal İslamcılıkla savaşan ve Ortadoğu’da Suriye Hükümeti yanında duran Rusya gerçeği biliniyor. Siyasal İslamcılık karşıtlığı kavramından bugün asli olarak radikal İslamcılığın “bertaraf” edilmesi anlaşılsa da bunun siyasal sonuçları itibariyle “ılımlı İslamcı modeli de” etkileyeceği açık olmalı. Siyasal bir İslamcı kökene ve zihniyete sahip AKP iktidarının sınırları ortaya çıkıyor ve ideolojik bir zemin oluşturmada büyük bir boşluk yaşayan İkinci Cumhuriyet rejiminin bundan sonraki süreçte bundan etkilenmemesi zor gibi görünüyor… Bugün milliyetçi bir söylemle gücünü pekiştirmeye çalışan AKP iktidarı, referandum öncesi bu rüzgarı arkasına da almaya çalışacaktır. Ancak “siyasal İslamcılık” konusunda İkinci Cumhuriyet rejiminin yaşayacağı sıkışma veri olarak not edilmelidir.

Ancak atılan bu adımın maliyetleri bulunuyor. Yakın zaman sonra daha yakıcı hale gelecek Kürt sorununun sermaye devletine ciddi yükler bindirmesi hesaba katılmalıdır. Gelişmeler bu açıdan yakınen izlenmeli, bugün sermaye devletinin merkezileşme eğilimini aynı zamanda bu noktada ortaya çıkacak sıkışmaları aşma adımları olarak da görülmeli… Referandum sonrası Kürt sorununda olası bazı gelişmelerin yaşanması kimseye şimdiden şaşırtıcı gelmemelidir.

Sıkışan bir İkinci Cumhuriyet rejimi var. Daha doğrusu köküne kadar sermaye diktatörlüğünün gerici bir yönetimi. Bu yönetimin bugün ülkenin karşılaştığı sorunları yapısal olarak aşmasını beklemek, bu düzene haddinden fazla anlam yüklemek olur.

Devlet içinde yaşanan tasfiyelerin sonuçlarını geçelim. Bundan daha önemlisi devletinin nasıl bir ideolojik yönelime gireceği konusunda ortada mutlak bir ortaklık olduğunu iddia etmek de çok kolay değil. Henüz bu tartışma tam anlamıyla yürütülmemektedir ve gerici bir karakter taşıyan İkinci Cumhuriyet rejiminin önemli kriz başlıklarından birisi haline geleceği söylenebilir. İslamcı bir kökenden gelen AKP’nin milliyetçi bir söyleme geçerken Kürt sorunu ile yüzleşeceği gerçeği ile emperyalizme yaranma zorunluluğu, İkinci Cumhuriyet rejiminin nasıl bir ideolojik zemine oturacağı konusunda, tartışmaları da beraberinde getirecektir.

Ekonomik başlıklara ve Ortadoğu’da değişen dengelere ise değinip geçiyorum…

Bugün Kürt sorununda ABD emperyalizmi, Kürt siyaseti ve AKP iktidarı etrafında bir zeminin ortaya çıkma olasılığı kimseyi şaşırtmamalıdır. Böylesi bir noktada İkinci Cumhuriyet rejiminin yeni bir yol haritasını gündeme getirme olasılığı ihtimal dışı sayılabilir mi? Başkanlık rejimine geçiş, sermaye devleti açısından bir çıkış yolu olarak düşünülmektedir. Türkiye sermaye devletinin davranış kalıplarından en önemlisi emperyalist sisteme uyumdur, bu unutulmamalıdır. AKP iktidarından “millicilik” aramak bu açıdan boşunadır. Bugün estirilen milliyetçi rüzgar yarın yerini başka bir şeye bırakırsa bu durum kimseye şaşırtıcı gelmemelidir.

Tam da bu yüzden bugün mesele, sermaye diktatörlüğünün devamlılığıdır. Bu devamlılığın tutamak noktası olarak görülen başkanlık rejimi gündeme getirilmek istenmektedir. Sıkışmanın uç verdiği nokta burasıdır.

İkinci Cumhuriyet rejimi bu açıdan asla oturmuş bir statüko yaratamayacaktır. Referandum sonucu ne olursa olsun…

Unutulmasın; bu düzen onların düzenidir. Sermayenin, gericilerin, işbirlikçilerin düzeni… Emekçilerin bu düzenle hesabı olmalı… Emekçiler sermaye devletinin kendi sıkışmasını, Türkiye’nin sıkışması olarak görmemeli… Ülkemiz bu düzen yüzünden acılar çekmekte, bu düzen yüzünden bugün bin bir türlü sorunla karşı karşıya kalmaktadır.

Düzenin kendisini yenileme arayışları ile emekçilerin çıkarları arasında uçurum bulunuyor. Bugün emekçiler “yeni bir cumhuriyet” şiarı etrafında örgütlenmelidir. Bunun yolu sermaye diktatörlüğün başkanlık dayatmasına karşı mücadele etmekten geçecektir.

Bu açıdan, referandum bir son değil, emekçiler açısından, yeni bir cumhuriyet için ilk raunt sayılmalı…

İlk rauntta güçlü vurmalı, dengeleri sarsmalı…

Eşit ve özgür bir cumhuriyetin, bağımsız bir Türkiye’nin kuruluşu emekçilerin, ilericilerin ve cumhuriyetçilerin atacağı ilk yumrukta saklıdır.

Yani asıl mücadele şimdi başlıyor. İlk raunt referandum…