İş hukukuna elveda

Evrim Şenöz yazdı: İşçinin kişiliğini ve haklarını koruma amacını taşıyan iş hukuku artık bitmiştir. Nokta.

Kanun maddeleri, pozitif düzenlemeler, Yargıtay’ın içtihatları vb. şeyleri tartışmayı belki de bir tarafa bırakmamız lazım.

İşçi ile işveren arasındaki bağımlılık ilişkisine bağlı olarak tarafların eşitsiz olması sebebiyle zayıf konumda olan işçinin kişiliğini ve haklarını koruma amacını taşıyan iş hukuku artık bitmiştir. Nokta.

İddialı mı? Kesinlikle değil. Evet, uzun zamandır beri özellikle AKP dönemindeki esnekleşme adımlarıyla iş hukukunun varlık sebebi olan işçiyi koruma amacı iğdiş edilmişti, şimdi ise artık bu amacı gerçekleştirmek için hangi düzenlemeleri yapmamız gerektiğini tartışmayı gereksizleştiren Kanun Tasarısı karşımızda: İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı.

TBMM’nin 26. dönem 3. yasama yılının 1 Ekim’de başlamasıyla ilk gündem maddelerinden biri İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı oldu. Tasarı, Bakanlar Kurulu 25 Mayıs 2017 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulmuş, 5 Temmuz 2017 tarihinde TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilmişti.

Hükümet, bu kanunu hızlıca Meclis’ten geçirmek istiyor. Tasarı’nın ilk bölümü Meclis’te kabul edildi bile. Bugün yarın da Meclis tamamını kabul edecektir. Yani artık iş hukukunu bitiren bir İş Mahkemeleri Kanunumuz olacak. Neden mi? Daha önceki yazılarda yazmıştık, tekrar altını çizelim.

1- Bu kanun ile iş yargılamalarına zorunlu arabuluculuk sistemi geliyor. Buna göre iş kazasına bağlı olanlar hariç işçi alacakları ve tazminatlar için mahkemeye gitmeden önce arabulucuya gidilecek. Bu, ihtiyari olan arabuluculuğu zorunlu hale getirmek ve vatandaşın hakkını araması için mahkemelere başvurabilmesini geciktirmek hatta engellemektir. Bakanlık kabul etmese de Anayasa’ya aykırıdır.

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan taslağın gerekçesinde iş mahkemelerinin iş yükünün çok fazla olduğu, bu durumun makul sürede yargılama yapılamamasına ve adil yargılanma hakkının ihlaline yol açtığı ve zorunlu arabuluculuğun bunu değiştirebileceği belirtiliyor. Mahkemelerin yükünün fazla olduğu ve bunun makul sürede yargılama yapılamamasına yol açtığı doğrudur. Ancak bunun sebebi işçiler midir yoksa gerekli önlemleri almayan, kayıt dışı istihdamı önlemeyen, yargıdaki yükü azaltacak yargı içi yolları düzenlemeyen iktidarlar mıdır? Bu sorunun sebebi kendileridir ve bu sorunu yargı içinde çözmek yerine, uyuşmazlıkları yargı yolu dışına çıkarmaları samimi olmadıklarının göstergesidir. Üstüne yapılan toplantılarda Bakanlık yetkilileri dalga geçer gibi, artık işçilerin bilinçli olduğunu ve arabuluculukta haklarını savunup kısa sürede pazarlıkla alacak ve tazminatlarını elde edebileceklerini iddia ediyorlar. Peki arabuluculuğa gitmeden şu anda da bunu yapabilmeleri mümkün değil mi? Meselenin arabuluculukta anlaşırlarsa bir daha işçinin mahkeme yoluna başvuramaması olduğu neden söylenmiyor?

Patronlar işçileri arabuluculuk aşamasında ikna edebilme stratejilerini çoktan oluşturdular, şirketlerin insan kaynakları ve hukuk departmanları arabuluculukta uyuşmazlıkların çözümlenmesi için çoktan hazırlıklarını tamamladılar. Böylece işçi, arabuluculuk aşamasında patronlar tarafından ikna edilmeye çalışılacak ve ikna olursa artık iş mahkemelerine başvuramayacak, hakkını burada arayamayacak. Bunun yanında uyuşmazlığın çözümü yargı dışına çıkartılarak, iş hukukunun işçi yararına yorum ilkesi gibi temel ilkeleri ve Yargıtay’ın uzun yıllar sonucu oluşturduğu içtihatlar bertaraf edilmiş olacak. İşveren ikna süreciyle, işçinin daha aza tamah etmesini sağlamış olacak.

2- İşçilere kimi yargı yolları kapatılıyor. İşçiler zorunlu arabuluculuktan kurtulup mahkemeye başvurabilseler bile, birçok uyuşmazlıkta artık sadece istinafa başvurulup, temyiz yoluna başvuramayacaklar. Bunlar: işe iade davaları, işçiye verilen disiplin cezalarının iptali için açılan davalar, sendika temsilcisinin ve amatör sendika yöneticisinin iş güvencesine ilişkin davalar, işletme toplu iş sözleşmesine ilişkin davalar, toplu iş sözleşmesi yorum davalar ve grevin yasadışılığı iddiası davalar.

3- Tazminatlar için zamanaşımı süresinin kısaltılıyor. Şu anda tazminatlara uygulanan 10 yıllık zamanaşımı süresi Tasarıda 5 yıla düşürülüyor. Böylece zorunlu arabuluculukta anlaşma sağlanamazsa, işçiler kıdem, ihbar, kötü niyet, ayrımcılık tazminatı gibi tazminatları ve yıllık izin ücreti alacakları için 5 yıl içinde dava açmak zorundalar. Bu hükmün amacı ise Taslağın genel gerekçesinde “…iş sözleşmesi bugün feshedilen bir işçi için on yıl boyunca dava tehdidi altında kalan işverenin, yatırım ve gelecek planlaması yapması mümkün olamayabilecek, yapılan planlar da uygulanamaz hale gelebilecektir.” şeklinde belirtilmiş. Amaç daha iyi nasıl açıklanır.

Tasarıda uygulamada birçok sorunu beraberinde getirecek düzenlemeleri açıklamıyorum bile. Sonuç olarak, Tasarı patronların işçi alacakları sebebiyle oluşan mali belirsizliklerini azaltmanın amacını taşıyor. İktidar, kıdem tazminatı fonunda yaptığı gibi, şu anda yürürlükte olan düzenlemelerin ve bunların uygulamalarının sorunlarını gösterip patronların lehine bunu fırsata çevirmeyi çalışıyor.
***
Tam da Meclis’te bu görüşmeler devam ederken ve bu konuda sendikalardan ses çıkmazken, Şişecam’a bağlı Kırklareli Paşabahçe cam fabrikasında 90 işçinin işten çıkartılması sebebiyle Cam işçileri ve aileleri işten çıkarılan arkadaşları için eylemlere başladı. Kristal-İş Sendikası’nın bu konuda kararlılık göstermemesi üzerine, işçiler sendikalarına tepki gösterip sendikayı eylemlere devam etmek için zorluyor.

Sınıf mücadelesi diyenlerin, sendikaların ve çalışma yaşamına ilişkin çalışanların; işçi mücadelesi bitti diyenlere inat, “Şalter inecek 90 kişi dönecek” çağrısında bulunan, hakları için direnen Cam işçilerine bakması, sınıfa dönmesi gerekiyor. Belki de iş hukuku bu mücadeleler içinde şekillenerek yeniden doğacak.