Cumhuriyet gazetesi davası yarın başlıyor

Cumhuriyet gazetesine dönük yapılan operasyon sonrası ilk duruşma 9 ay sonra skandal iddia ve suçlamalarla yapılacak.

Cumhuriyet gazetesi davası yarın başlıyor

Can Dündar, Ahmet Şık, Kadri Gürsel, Musa Kart, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Bülent Utku’nun da sanıkları arasında bulunduğu Cumhuriyet Gazetesi yönetici ve yazarlarına yönelik dava yarın başlıyor. 2’si firari, 12’si tutuklu toplam 19 sanıklı dava, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 4 gün boyunca sürecek.

24 Temmuz’da Çağlayan’da görülecek olan Cumhuriyet gazetesi davası için geçtiğimiz gün gazetenin önünde bir basın açıklaması yapıldı. Herkes “Cumhuriyet’e sahip çıkmak” adına 24 Temmuz’da Çağlayan’a davet edildi. Pazartesi’den Perşembe’ye kadar her gün sabah saat 09:00’da adliye önünde buluşulacak.

İddianameden satır başları

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu’nca hazırlanan iddianamede, 1924’te Atatürk’ün talimatıyla kurulan gazetenin son üç yıllık dönemde özellikle 15 Temmuz darbe teşebbüsüne uzanan süreç ve sonrasında yayın politikası, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’nda yaşanan değişiklikler ile eş zamanlı olarak 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı ileri sürüldü. Cumhuriyet gazetesine silahlı terör örgütü FETÖ/PDY tarafından özellikle 2013 yılından itibaren adeta el konulduğu kaydedilen iddianamede, “Şüpheli Can Dündar’ın gazetenin başına geçmesi ile birlikte gazetenin, amaç ve hedeflerinin dışına çıkarak farklı bir yörüngeye oturduğu belirlenmişti” denildi.

Gazetenin “FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C terör örgütlerinin savunucusu ve kollayıcısı olduğu” belirtilen iddianamede, “Basın özgürlüğü ve evrensel hukukun sağladığı ağır eleştiri içeren haber ve yorum yapma hakkının çok ötesinde geçmiş, kayıt dışı illegal siyasete zemin hazırlayarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı asimetrik savaş yöntemleriyle hedef tahtası haline getirmek üzere yoğun bir algı operasyonu başlatmıştır” ifadelerine yer verildi.

FETÖ’nün daha önce manipülatif amaçlarla Taraf gazetesini kullandığı anlatılan iddianamede, MİT TIR’ları ve benzeri haberinin yayınlanması için ise Cumhuriyet Gazetesi’nin seçildiği iddiasına yer verildi. Gazetenin internet trolü “fuatavni”nin dedikodularını filtre edip doğrulatmadan sürmanşetlere taşıdığı, gazetenin yazarlarından sanık Hikmet Çetinkaya’nın FETÖ’nün güdümündeki Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile temas kurduğu, sanık Akın Atalay’ın gazete yönetimine geçmesi ile de Atatürkçü yönetici ve yazarların tasfiye edildiği öne sürüldü. İddianamede bazı sanıkların ise FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının gizli haberleşme ağı olan Bylock kullanıcısı kişilerle çok sayıda bağlantı kurdukları da ifade edildi.

Ceza istemleri

İddianamede, Cemil Bayık ile Kandil’de yaptığı röportaj, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı vuran DHKP-C’lilerle telefon görüşmesi yapması ve bu görüşmeyi haberleştirilmesi, MİT TIR’ları savcısının cezaevinden gönderdiği yazıyı haberleştirmesi ve sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımları delil gösterilen gazeteci Ahmet Şık’ın “PKK ve DHKP/C Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep ediliyor. Halen yurtdışında olan Can Dündar ile birlikte Mehmet Murat Sabuncu, Mehmet Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın da “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan 7,5 yıl 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

Gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor. Şüpheliler Bülent Utku, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın ise “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından 9,5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları istendi. Şüpheliler Güray Tekinöz ve Turhan Günay’ın “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından 8,5 yıldan 22 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

Aydın Engin: Ben bu kadar ahlaksız dosya görmedim

Cumhuriyet’e dönük operasyonda gözaltına alınan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Cumhuriyet yazarı, serbest kaldıktan sonra şunları söylemişti:

“Ben kıdemli bir basın sanığıyım. Hayatımda bu kadar ahlaksız bir dosya görmedim.  Saçma demiyorum, ahlaksız diyorum. Murat Sabuncu’nun mesajını iletiyorum: Halkımızın ve okurlarımızın önünde saygıyla eğiliriz. Başka da kimsenin önünde eğilmeyiz.”

İlk sorgulamada gazetecilere sorulan akıl almaz sorular

Cumhuriyet yazarları gözaltına alındığı zaman savcıların sorduğu haber ve köşe yazıları şöyleydi: “Mühimmat yüklü MİT TIR’ları, IŞİD’in Fransa ve Sultanahmet saldırıları, PKK’nin Şubat 2016’daki general lojmanları saldırısı, İstanbul Adliyesi’ndeki makamında öldürülen savcı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alınması, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık röportajı, Ankara katliamı sonrasında AKP’nin oy oranının yükselişinin durması ile ilgili anket şirketi sahibi ile röportajı, 17 Aralık soruşturması savcılarından Celal Kara ile yapılan röportaj, 25 Temmuz tarihli ‘Yurtta Savaş, Dünyada Savaş’ manşeti, 17 Temmuz tarihli ‘Sokaktaki Tehlike’ manşeti, 19 Temmuz tarihli ‘Cadı Avı Başladı’ manşeti, 8 Ağustos tarihli ‘Eksik Demokrasi’ manşeti, 16 Temmuz tarihli ‘Türkiye Kaosta’ başlıklı haber, 12 Temmuz tarihli ‘Tasfiye beklentisi-YAŞ’ta gündem paralel olacak’ haberi, Aydın Engin’in, ‘Cihanda sulh, peki yurtta ne?’ ve 9 Ağustos tarihli ‘Hrant’ı da cemaat öldürmüş öyle mi?’ başlıklı köşe yazıları, Can Dündar’ın, 3 Aralık 2013 tarihli ‘Siyasette nasıl geldiysen öyle gidersin’ ve 24 Aralık 2013 tarihli ‘Piyonlar devrildi, sıra şahlarda’ başlıklı yazıları ile Kadri Gürsel’in 12 Temmuz tarihli ‘Erdoğan babamız olmak istiyor’ başlıklı yazısı.”

Balbay’ın tweet’i de soruldu

Sorulan sorular arasında, Cumhuriyet’in eski yazarı CHP milletvekili Mustafa Balbay’ın Twitter paylaşımı da yer almıştı. Balbay, Şubat 2016’da “Cumhuriyet’te FETÖ’cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest ama CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak” diye tweet atmıştı.

FETÖ tarafından düşman ilan edilen Ahmet Şık şimdi de FETÖ’den suçlanıyor!

Ahmet Şık, AKP ve Fethullah Gülen örgütünün ortaklığının yolunda gittiği günlerde, bu örgütün devlet içinde, özellikle güvenlik bürokrasisindeki örgütlenmesi konusunda önemli gazetecilik faaliyetlerine imza atan bir gazeteciydi. Sırf bu yüzden, 2011 yılında FETÖ’nün polis içindeki örgütlenmesini anlattığı ‘İmamın Ordusu’ başlıklı kitabını baskıya hazırlarken tutuklanarak 1 yıl 1 hafta cezaevinde kaldı ve basılmamış kitabı toplatıldı. Polis ve adliyede örgütlü FETÖ’cüler tarafından açılan Odatv davasının sanığı olan Şık, diğer gazetecilerle birlikte ancak Nisan 2017’de beraat etti. Şık, FETÖ’cülerin hazırladığı kumpas davasında beraat ettiği duruşmaya getirilirken yine tutukluydu. Üstelik Şık için tutuklama gerekçesi “FETÖ ve PKK propagandası yapmak” olarak açıklanmıştı. Avukatlar, Ahmet Şık gözaltına alındığı sırada hangi terör örgütünün propagandasının yapıldığını sorduklarında aldıkları yanıt “Ağırlıklı olarak PKK” oldu. Oysa savcı gözaltında Ahmet’e “FETÖ propagandası” suçlaması yöneltti.

Abesle iştigal suçlamalar

Kitap Eki Yönetmeni’ne ‘vakıf üyeliği’ tutuklaması

Cumhuriye operasyonunda usul, hukuk bir yana insan aklını zorlayan onlarca skandal yer aldı. Bunlardan en çarpıcısı Cumhuriyet Kitap Eki Yönetmeni Turhan Günay’a ısrarla “Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi” ve “Yenigün Haber Ajansı”nda birinci derecede imza yetkisine sahip’ olduğu iddiasının söylenmesi oldu. Günay’a ifadesinde 31 kez “Yönetim Kurulu üyeliğini yaptığınız Cumhuriyet gazetesi” diye başlayan sorular yöneltildi ve Günay her seferinde “Ben yönetim kurulu üyeliğini 2011-2013 arasında yaptım, artık üye değilim” karşılığını verdi. Buna rağmen akla aykırı “Günay’ın, Vakıf ve Yenigün Haber Ajansı üyesi olduğu” iddiası iddianamede, hatta Günay’ın tutukluğuna karşı Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru için Adalet Bakanlığı’nın gönderdiği savunmada da devam etti.

Adalet Bakanlığı da Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruya ilişkin gönderdiği görüşte “vakıf ve haber ajansı yöneticisi” olduğu yalanını tekrarladı. Bakanlık, savcılığın iddianamesindeki suçlamaların “kuvvetli suç şüphesi” oluşturduğunu ileri sürdü.

Avukat Güngör’ün ‘suçu’ vakıf üyesi olmak

Cumhuriyet avukatlarından Mustafa Kemal Göngör hakkındaki suçlamalar da diğer vakıf yöneticileri gibi yayın politikası değişikliğine giden yeni yönetim kurulunda üye olmak iddiasıydı. İddianamede “Güngör’ün 18 Şubat 2014’te İnan Kıraç’ın yerine vakıf yönetim kurulu üyeliğine getirilmesi” suçlama konusu olarak yer alırken, “2013 yılından sonra yönetime gelen ve radikal bir yayın politikası değişikliği yapan diğer şüphelilerle ortak hareket ettiği, gazetenin yayın politikasından hukuken sorumlu olduğu” ileri sürüldü. Hakkında herhangi bir delil gösterilemeyen Güngör’e karşı da iletişim kayıtları delil olarak gösterilmeye çalışıldı. Güngör hakkındaki suçlamalara sorgu hâkimliğinde şöyle cevap verdi: “Bıçak sırtında günler yaşıyoruz. Türkiye de siz de bu zor günlerde tarihi bir anı yaşıyorsunuz. Bu tamamen siyasi bir operasyon. Onun için yaşamsal bir karar vereceksiniz. 31 yıllık avukatım. Bu suçlamaları görünce içim acıdı. Ben, Cumhuriyet ve arkadaşlarım FETÖ/PDY, PKK/ KCK terör örgütlerinin faaliyetlerini destekleyen faaliyetlerde bulunmuşuz. IŞİD eklenmemiş nedense… Masumiyet karineli savcımız, masumiyet karinesi ile işine devam etsin. Ancak biz de masumiyet karinesinden faydalanalım.”

“Gülen’i iktidardan önce yurda biz çağırdık”

Cumhuriyet’in avukatlarından ve vakıf yöneticilerinden Bülent Utku, suçlama konusu yapılan haber ve yazılarla hiçbir ilgisi olmadığı ve iddianamede de hiçbir somut fiil isnat edilemediği halde “Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’de ikinci derecede imza yetkisine sahip bulunduğu ayrıca vakıf yönetim kurulu üyesi olduğu” gerekçesiyle tutuklandı ve hakkında dava açıldı. Somut tek bir fiil dahi belirtilmeden Utku hakkında “2013 yılından sonra yönetime gelen ve radikal bir yayın politikası değişikliği yapan diğer şüphelilerle ortak hareket ettiği, gazetenin yayın politikasından hukuken sorumlu olduğu” ileri sürüldü. 33 yıllık avukat olan ve mesleğe 12 Eylül yargılamaları ile başlayan Utku, 1993 yılından bu yana Cumhuriyet’in yazar ve muhabirlerinin avukatlığını yapıyor. Utku, hakkındaki iddialara yanıt verirken Fethullah Gülen’in Cumhuriyet yazarı Mine Kırıkkanat’a açtığı davayla ilgili tutanağı hâkimliğe vererek şunları söyledi: “Soruşturmamız ile ilgili olan duruşma zaptını hâkimliğinize ibraz etmek istiyorum. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014 Nisan ayında geçen bir duruşmadandır. Bu duruşmada ben Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Mine Kırıkkanat’ın müdafii olarak yer aldım. Dava Fethullah Gülen’in şikâyeti ile ilgili bir davadır. Bu sırada Gülen yurtdışındadır. Ben kendisini sorgulamamız gerektiği için kendisini duruşmaya, yurtiçine davet ettim. Benim bu davetim şimdi siyasal iktidarın davetinden çok çok öncedir. Yani şimdi bize yönelttiğiniz ithamların akıl, mantık ve hukukla hiçbir ilgisi yoktur.”

Matbaa sorumlusuna zorlama suçlama…

Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyelerinden Önder Çelik tutuklanmadan önce gazetenin basım, matbaa ve teknik işleriyle ilgilenmekteydi. Savcılığın iddianamesinde de 30 yıldır Cumhuriyet’te çalışan Çelik’e yöneltilen tek suçlama ‘vakıf üyesi’ olmasıydı. Yıllarını Cumhuriyet gazetesi için harcayan bir basın emekçisinin vakıf üyesi olması onun “terör örgütüne yardım etmek”le suçlanmasına yetiyordu. Savcılık, Çelik’e “3 ByLock kullanıcısı ile haklarında FETÖ’den dolayı soruşturma bulunan 2 kişiyle iletişim kaydı bulunduğu” suçlamasını da yöneltti. Çelik’in görüştüğü ve ByLock kullanıcısı olduğu iddia edilen Cumhuriyet’in muhasebe çalışanı Emre İper telefonunda ByLock olmadığına dair uzman bilirkişi raporuna rağmen tutuklanmıştı. Önder’in “iletişim irtibatı” olduğu iddia edilen diğer isimlerle tek irtibatı ise bu kişilerin bir kez mesaj göndermelerinden ibaretti. Önder, Cumhuriyet’e yönelik suçlamalara ilişkinse şunları söyledi:

“Bize bahsettiğiniz itham ve iddiaların gerçekten akılla ve mantıkla izah edilebileceğini, hukuki anlamda da izah edilebileceğini sanmıyorum. Yapılan bu suçlamalarla sadece gazetemizin ve gazetecilik anlayışımızın yargılandığı kanaatindeyim. Nitekim bu soruşturmayı açan, iddia edilen sözde kanıtları toplayan ve gözaltına alınmamız kararını veren savcının FETÖ üyeliğinden sanık olduğu, iki kez müebbet hapis istemi ile hakkında dava açılmış bir kişi olduğu ortaya çıkmıştır. Bu niteliklere sahip kişinin hakkımda soruşturma yürütemeyeceği ve suçlamada bulanamayacağı ortadadır. Özgürlüğüm hukuksuz olarak gasp edilmektedir.”