Devrimin Cebiri ve işçi sınıfının filozofu Hans Heinz Holz

Cengiz Kılçer yazdı: Devrimin Cebiri ve işçi sınıfının filozofu Hans Heinz Holz

Önce şu saptamayla başlayalım: İçinden geçtiğimiz bu puslu süreçte sosyalist siyasetin, ideolojinin ve teorinin daha gelişkin bir şekilde üretilebilmesi, sosyalist siyasetin ideolojik mücadelede daha fazla etkili olabilmesi için ideolojik-teorik birikime “sermayeye” gereksinim bugün her zamankinden daha fazla kendini dayatıyor.

Rus düşünür, Narodnizm’in kurucularından Aleksandr Ivanovich Herzen (1812-1870) Rusya’nın hinterlantlarında kısa sürgünlüğü esnasında, “devrim cebiri” olarak tanımladığı Hegel’in felsefesine yoğunlaştı ve bu felsefeyi etrafındaki siyasi toplumsal gerçekleri özellikle de kapitalizmin genişlemesine ilişkin radikal bir eleştiri olarak kullandı.

Vladimir İlyiç Ulyanov Lenin, Herzen’i anlatırken Dekambristlerin ayaklanmasının onu uyandırıp arıttığını 19. yüzyılın kırklı yıllarının feodal Rusya’sında, zamanının en büyük düşünürlerinin düzeyine ulaştığını, Hegel’in diyalektiğini özümseyip bunun “devrimin cebiri” olduğunu kavradığını söyler. Ne var ki, Herzen, dosdoğru diyalektik materyalizme gelmiş ve tarihsel materyalizmin önünde durmuştur.

Yine aynı minvalde Edward Hallett Carr da, Herzen’in Hegel’in öğretilerini “devrimin cebiri” diye tanımlaması pek yerinde olarak niteler zira Hegel işaretleri sağlamış, fakat onlara pratik muhteva vermemiştir. Hegel’in cebirsel denklemlerini aritmetiğe dönüştürmek ise Marx’a kalmıştır.

Hans Heinz Holz’un 50 yıllık felsefi çalışmasının özünü oluşturan “Devrimin Cebiri: Hegel’den Marx’a Felsefenin Aşılması ve Gerçekleştirilmesi I. Cilt” adlı kitabı Sadık Usta çevirisiyle Yordam Kitap tarafından yayınlandı. Yazımızın girizgâhından da anlaşılmıştır herhalde.

“Devrimin Cebiri”nin Türkiye sosyalist mücadelesi için ideolojik-teorik bir gereksinime katkı sunması açısından tartışma götürmeyecek kadar önemli yapıt.

Peki, Hans Heinz Holz kim?

Hans Heinz Holz (26 Şubat 1927-11 Aralık 2011) bir Alman Marksist filozof. Marburg Üniversitesi (1971-1979) felsefe profesörü ve 1979-1993 yılları arasında Groningen Üniversitesi’nde felsefe profesörü oldu.

Prof. Dr. Doğan Göçmen, “Felsefenin Kuruluşu ve Gerçekleşmesi” başlıklı makalesinde Hans Heinz Holz’u “kelimenin tam anlamıyla işçi sınıfının filozofuydu” olarak tanımlıyor. “Felsefeyi işçi sınıfının ve ezilen halkların vermiş olduğu kurtuluş kavgasının ‘beyni’ haline getirmek için ne yapmak gerekir?” Holz’u bütün felsefeci hayatı boyunca meşgul eden soru bu oluyor.

Prof. Dr. Doğan Göçmen, “felsefenin muhafaza edilip aşılması”nı ve Hans Heinz Holz’un değerini şöyle anlatıyor: Fakat eğer mesele sadece felsefeyi muhafaza edip aşarak dünyayı farklı yorumlamak değil ise, yani mesele aynı zamanda dünyayı değiştirmek ise, felsefenin dünyanın yine dünyadan kazanılmış olan felsefeye, yani yine dünyanın ürünü olan diyalektik akla dayalı kavrama göre nasıl değiştirilip felsefileştirileceğine doyurucu bir yanıt vermesi gerekir. Bu nedenle Holz’un “felsefenin muhafaza edilip aşılması” (Aufheben) kavramını kelimesi kelimesine almak gerekir. Zira felsefenin mevcut haliyle gerçekleşmesi mümkün değildir. Felsefenin gerçekleşmesi için, önce onu gerçekleştirecek toplumsal güçler (işçi sınıfı) açısından ve en çağdaş bilimsel bilginin ışığında yeniden kurulması gerekmektedir. İşte, yukarıda işaret ettiğim gibi filozof olarak Holz‟un hayatına anlam veren büyük soru budur.

* * *

Marx ve Engels’e göre Alman idealizmini öteki ulusların ideolojilerinden ayıran hiçbir özgül fark yoktur. Hegel ise olgucu idealizme son biçimini vermiştir. Zira Hegel bütün maddi dünyayı bir fikirler “idealar” dünyası haline ve tüm tarihi de bir fikirler tarihi haline getirir.

Ama Marx yine de Hegel’in hakkını Hegel’e veriyor.

Marx, Kapital’e 1873’te yazdığı Almanca İkinci Basıma Sonsöz’de diyalektik yöntemini açımlar. “Benim diyalektik yöntemim, Hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtıdır da. Hegel için insan beyninin yaşam-süreci, yani düşünme süreci -Hegel bunu ‘Fikir’ (‘Idea’) adı altında bağımsız bir özneye dönüştürür- gerçek dünyanın yaratıcısı ve mimarı olup, gerçek dünya, yalnızca ‘Fikir’in dışsal ve görüngüsel (Phenomenal) biçimidir. Benim için ise tersine, fikir, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir.” vurgusunu yaparak kendi diyalektik yöntemini tarif eder.

Hegelci diyalektiğin mistik yönünü neredeyse 30 yıl önce, henüz moda olduğu bir zamanda eleştirmiştir. Kapitalin ilk cildi üzerinde çalıştığı sıralarda, Almanya’sında meydanı boş bulan, hırçın, küstah ve vasat bir taklitçiler takımı (…) Hegel’e “ölmüş eşek” muamelesi yapmanın tadını çıkarıyordur.

Marx, açıkça bu güçlü düşünürün öğrencisi olduğunu itiraf etmekten imtina etmez ve hatta değer teorisi bölümünde yer yer ona özgü ifade biçimlerine de kur yaptığını da söylemekten çekinmez. Hegel’in elinde diyalektiğin mistisizmle bozulması, ayrıntılı ve bilinçli bir biçimde diyalektiğin genel işleyiş biçimini, ilk kez onun sunmuş olduğu gerçeğinin de altını çizer. Hegel’de diyalektik baş aşağı duruyor. Mistik kabuk içeresindeki akla uygun özü bulmak istiyorsanız, onun yeniden ayakları üzerine oturtulması gerekir.

Gizemlileştirilmiş biçimi ile diyalektik, var olanı yüceltir göründüğü için, Almanya’da moda olmuştur ve diyalektik, burjuvazi ile onun doktriner sözcüleri için bir rezalet ve iğrençliktir. Çünkü [burjuvazi] şeylerin mevcut bugünkü durumunu olumlu yanlarıyla kavrar. Aynı zamanda da, bu durumun yadsınmasını, onun kaçınılmaz çöküşünün anlaşılmasını içerir. Çünkü diyalektik, tarihsel olarak gelişmiş olan her toplumsal biçimi akışan bir hareket içinde görür ve bu yüzden, onun geçici niteliğini, onun anlık varlığından daha az olmamak üzere hesaba katar; hiç bir şeyin zorla kabul ettirilmesine izin vermez, özünde eleştirici ve devrimcidir.

Friedrich Engels ise Anti-Dühring kitabında Marx’ın, Hegel’in hakkını Hegel’e verirken kendisinin ve yoldaşının hakkını vermeyi ihmal etmiyor. “Bilinçli diyalektiği, (Hegelcilik de dâhil idealizmin yıkımından) kurtarma gereğini kavrayan ve onu doğanın materyalist anlayışına uygulayan, hemen hemen yalnızca Marx ve ben olduk.” derken ne denli haklı olduğunu “Devrimin Cebiri”ni okuduğumuzda görmek mümkün.

 

Devrimin Cebiri: Hegel’den Marx’a Felsefenin Aşılması ve Gerçekleştirilmesi I. Cilt
Hans Heinz HOLZ (Çeviri: Sadık USTA)
Mart 2017
Yordam Kitap