Bizzat kesilen raconlar...

Aysel Tekerek yazdı.

Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta içinde yaptığı açıklamada, “Birilerinin şahsım adına racon kestiği, herkese ayar vermeye çalıştığı anlaşılıyor. Kimsenin racon kesmesine ihtiyacım yoktur. Raconu bizzat kendim keserim. Şahsım ve sözcülerim dışında yapılan açıklama beni bağlamaz. Ben derdimi anlatmakta aciz değilim. ‘Reis şöyle düşünüyor’ türü yakıştırmalara itibar etmeyin!” dedi. Haliyle yandaşlardan bazılarını uyarmış oldu.

Peki bu açıklama ne anlama geliyor? Gelin önce racon kesmenin anlamından başlayalım.

Türk Dil Kurumu’na göre racon kesmenin iki anlamı var. İlki görünüşe göre hüküm vermek, ikincisi ise gösteriş yapmak…

Açıklamanın ne anlama geldiği ise racon kelimesininde ötesine geçiyor..

Bu açıklama öncelikle AKP’nin ve başkanının iki yüzlülüğünün son örneğidir ve bu da bir racon kesmedir. AKP, kendisinden olmayanın baskıya, zora, yasaklamalara maruz bırakılmasının adı olan bir partidir. Bir adım ötesinde ise 15 yıl boyunca bu değirmene su taşımayanın, bunu her gün onaylamayanın bu cenahta yer alma şansı da yoktur. Yandaşlık tam da budur. İki yüzlülük ise buradadır. AKP leb demeden leblebiyi anlayan yazar, siyasetçi, sosyal medyacı her ne varsa bunu ballandıra ballandıra anlatanların şimdi biraz durması mı gerekiyor acaba? Elbette ki hayır.

AKP ve başkanı Tayyip Erdoğan, lebi de ben söylerim leblebiyi de ben söylerim derken, bu ülkenin altını oyacak her türlü karar ve açıklamada aslında kendinden başkasına pek güvenmiyor. AKP tosuncuklarının bazen pişmiş aşa su katmasını istemiyor. Örneğin, AKP’nin eski MKYK üyesinin “yeni bir devlet kuruyoruz” söylemine kökten itiraz eden bir AKP’linin olmadığını, ama aynı AKP’lillerin açıklamanın yarattığı olumsuz etkiden canlarının da sıkıldığını biliyoruz. Raconun yerinde ve zamanında olmayanın artık pek de makbul olmadığı zamanların geldiğini de artık görmüş oluyoruz.

İşin aslı burada raconun kesilmesinden öte racon kesilecek konulardadır. Bugün mahallerde, okullarda, sanat ve spor alanında televizyon dünyasında küçük reisçiklerin olması büyük reisin rahatsız olmadığı ve mutluluk duyduğu bir durumdur. Aslında bunlar olmadan zaten, kapitalist bir iktidar yaşayamaz, yozlaştırmadan varlığını sürdüremez. Bu yanıyla buna her daim ihtiyaç duyacaklar ve teşvik edecekler. Ancak konu bunların reisçik olarak hadlerini bilmesidir. İktidarın gücünü, bir belediyede kadro kapmak, bir ihalede malı götürmek, ya da bir sözlü sınavda “Reisim reisim” diyerek köprüyü geçmek değildir mesele. Erdoğan tüm bunların devamını sağlayan ana kolonların, kendi sırtından yükselmesini istemektedir. Bunu sulandıran her durumun ise o kolonları zayıflattığı ortadadır.

Recep Tayyip Erdoğan’ın bu açıklamasının zamanlaması da önemlidir. Referandum sonrası ülkenin gidişatında AKP’nin zorlanacağı konular bellidir. Siyasi mücadelenin odaklancağı noktalar da buralar olacaktır. Suriye meselesi, dayatılan gericilik, artan sömürü ve tüm bunların yönetimi için yandaşlığın artmasını sağlamak. İşte bu son nokta AKP için bitiş çizgisine yakındır. Bu nokta doğal bir doygunluğa ulaşırken, artık mesele yandaş olmayanların yönetimi meselesi haline gelmiştir.

Bu noktada işi zorlaştıranlara uyarıdır aslında AKP başkanının açıklaması. Çünkü bu alan, AKP için oldukça zorlaşmaya başlamıştır ve daha da fazla zorlaştıracak her şeyin terbiyesinin zamanı gelmiştir. Tayyip Erdoğan, bu raconları çok uzun bir süredir zaten kesmektedir. “Ben zaten kesiyorum, keserim” demesi bir itiraftır. Zaten ondan daha iyi racon kesen de bugüne kadar o cenahta görülmemiştir. Raconu bu ülkenin emekçilerine, kadınlarına, gençlerine, komünistlerine, Alevilerine, gazetecilerine, sanatçılarına kesenlerin, biletini kesmek ise bizim en büyük görevlerimizden biridir…

(Bu yazı Sosyalist Cumhuriyet gazetesinin 24 Ağustos 2017 tarihli 37. sayısında yayımlanmıştır.)