Beyaz yakalı emekçiler: "İnsanca bir yaşam, eşitlikçi bir düzen, yeni bir cumhuriyet için Parti ile 1 Mayıs’tayız"

İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs'ın öncesinde farklı sektörlerden emekçiler ile görüştük.

Beyaz yakalı emekçiler:

Türkiye’de emekçiler, ‘Başkanlık Anayasası’nın topluma dayatıldığı, işçi sınıfının kıdem tazminatı gibi kazanılmış haklarının budandığı, iflas eden dış politikanın faturasının emekçilere ödetilmeye çalışıldığı, gericiliğin her geçen gün toplumsal yaşama biraz daha nüfuz ettiği bir süreçte, işçi sınıfının “Birlik, dayanışma ve mücadele günü” olan 1 Mayıs’a hazırlanıyor.

Bilindiği üzere, siyasi gelişmelerin son derece hızlı bir biçimde değiştiği ülkemizde, ülkenin kaderini toptan değiştirecek olan yegane güç olan işçi sınıfına, Türkiye Komünist Hareketi geçtiğimiz günlerde bir çağrı yaparak, emekçileri 7 ilde (İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Mersin, Gaziantep, Samsun) düzenlenecek mitinglere katılmaya çağırdı.

TKH açıklamasında şaibeli bir referandumla uygulamaya sokulmaya çalışılan başkanlık teklifine bir ‘Hayır’ cevabının da 1 Mayıs’ta verilmesi gerektiği belirtilirken, ‘Türkiye işçi sınıfı, referandumda olduğu gibi emek düşmanlığına karşı bu 1 Mayıs’ta da Hayır diyerek güçlü bir duruş sergilemelidir’ denildi.

Biz de Gazete Manifesto olarak, bu çağrıya yanıt veren işçileri, emekçileri sayfalarımıza taşıdık. Bu yazı dizisinin ilkini ise, “biz de işçi sınıfının bir parçasıyız” diyen ve sözü TKH’nin “Parti ile 1 Mayıs’a” sloganının arkasında 1 Mayıs alanında yerini alacağını deklere eden beyaz yakalı emekçilere ayırdık.

Ezgi Oral (Bankacı): Ben beyaz yakalı bir banka emekçisiyim. Biz plaza emekçileri devasa plazaların ardındaki sömürüyü en derinden hissedenleriz. Her gün mobbing, satış baskısı ve yoğun stres altında çok düşük ücretlerle çalıştırılıyoruz. Plazaların parıltılı görüntüsü içerideki yoğun sömürüyü gizleyemiyor. Sermaye ve emekçiler arasındaki kavga yüzyıllardır sürdüğü gibi bugün de devam ediyor. Bugün işçi sınıfının büyük mücadelelerle elde ettiği kazanımlara birer birer göz dikilmiş durumda. AKP, kıdem tazminatını kaldırmak için adımlar atıyor, zorunlu bireysel emeklilik uygulamasıyla cebimiz boşaltılıyor.

Bu 1 Mayıs’ın bizler açısından bir başka önemi AKP’nin başkanlık anayasasına ‘Hayır’ sesini yükseltmektir. Çünkü biliyoruz ki, başkanlık sistemi daha çok sömürü demektir. Bizler, emekçiler örgütlü olduğumuz sürece güçlüyüz. 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda partinin saflarında olacağız. Yaşasın 1 Mayıs!

Mehmet Emin Türkmen (Yazılımcı): Referandum süresi boyunca beyaz yakalıların genel tercihi ‘Hayır’ yönündeydi. Seçim sonrası anketler üniversite bitirmiş olan toplamın büyük oranda hayır verdiğini söylüyor. Ayrıca referandum sonrası seçim hırsızlığının protesto edildiği eylemlerde beyaz yakalıların çoğunlukta olduğunu görüldü. Ama burada örgütsüz olan bir gücün etkisinin olmadığı da görüldü. Meselenin 1 Mayıs’a bağlanması ve buna çabalanması gerekiyor.
Orta sınıf olmanın verdiği zenginliklere yakın olma ya da kendini yakın hissetme durumu, bu kesimin örgütlü bir çalışmaya uzak durmasına sebebiyet veriyor. Ancak son dönemde kendi sektörüm olan yazılım-bilişim alanından rahatlıkla söyleyebileceğim ekonomik krizin etkisi ile birlikte yetişmiş deneyimli kafa emekçilerinin ücretleri düşmekte. Bu onları aslında farkında olmadan işçi sınıfına daha çok yakınlaştırıyor. Sonuç olarak yakın zamanda beyaz yakalılar da bu mücadelenin yakınında kendilerini bulacaklar.

Beyaz yakalıların örgütlü bir hareket yeteneği yok. Ama yukarıda söylediğim işçileşme süreci beyaz yakalılara öğretecek. Mücadele öğretecek yani. Burada parti kendini gösterdiği ölçüde bir seçenek haline gelecek. Bunun için sınıf siyasetine devam etmek ve ısrarcı olmak gerekiyor. Çünkü BES, kıdem tazminatı gibi gündemler beyaz yakalıları sandıklarından daha fazla ilgilendiriyor.

Selin Aksoy (Avukat): AKP hükümeti işçi sınıfının haklarını hukuku araç olarak kullanarak gasp etmektedir. Bunun yanında sınıfının yanında olan avukatlara uyguladığı baskı da bir o kadar artmış durumdadır. Biz işçi avukatlar, yıllardır hem emekçi sınıfın eşitlik ve özgürlük için vermekte olduğu mücadelesine avukat kimliğimizle yer alırken, bir yandan da kendi haklarımızın da mücadelesini vermekteyiz. Önümüzdeki günlerde AKP’nin Avukatlık Kanunu değişikliği ile avukatlık mesleğini daha da piyasacı yapacağı, mesleği tamamen halktan koparacağı ve ayrıca biz işçi avukatların var olan haklarını da elinden alacağı bir değişikliğe imza atması beklenmektedir. Biz ise AKP’nin tüm bu baskı, yıldırma, değersizleştirme eylemlerine, hukuku kendi ideolojik ve siyasal şiddet aracı olarak kullanmasına karşı ancak örgütlü bir mücadele ile karşı gelebileceğimizin farkındayız. Bu nedenle işçi avukatlar olarak 1 Mayıs’ta partimiz TKH’nin kortejinde yer alacağız.

Onur Ünal (Mühendis): Başkanlığa HAYIR Komiteleri’nin ilk yerel ayağı olan Kartal Petrol-iş Mahallesi HAYIR Komitesi’nde yaklaşık 3 aydır mahalle sakinleriyle birlikte ciddi deneyimler elde ettik. Bu komiteler sayesinde düzen siyasetinin sınırlarını gören ve asıl dönüştürücü gücün öncelikle kendisi olduğunun farkına varan çok sayıda mahalleli ile dostluk bağları geliştirdik. Hiç aksatmadan her hafta düzenli olarak toplanıp çalışma planımızı birlikte oluşturduk ve hayata geçirdik. Başkanlığa HAYIR Komiteleri’nin alamet-i farikası sadece referandum gündemine daraltılmış, basit bir yan yana gelme olarak kesinlikle algılanmamalı. Bu komiteler sayesinde belki de daha önce hiç örgütlenmemiş işçisiyle, emeklisiyle, öğrencisiyle, çalışan veya ev emekçisi kadınıyla birçok mahalle sakini örgütlü ve planlı çalışmanın kendi elleriyle nasılda hayata geçirildiğini bizzat yaşadı, deneyim elde etti ve asıl önemlisi düzenin kendisine belirlediği sınırları yırtıp atan yeni bir kimlik kazandı.

Şimdi de önümüzde 1 Mayıs var ve aylardır mahallemizde ‘Hayır’ın örgütlenmesi için birlikte mücadele ettiğimiz dostlarımızla bu önemli ve tarihsel günde yine yan yana, yine omuz omuza aynı kortejde haykıracağız ve yükselteceğiz emeğin sesini. Sizin vesilenizle buradan son olarak şunu söylemek isterim. Tüm ‘Hayır’cı dostlarımızı 1 Mayıs’ta TKH ve HAYIR Komiteleri saflarında yan yana gelmeye, kendi emeğine ve geleceğine sahip çıkmaya çağırıyorum. Bu memleket ve bu davet bizim…

Alev Doğan (Gazeteci): Ben Babıali günlerine yetişemeyen ve mesleğe medyanın neredeyse tekleştiği bir dönemde atılmış bir gazeteciyim. Halihazırda zaten zor olan bu meslek memleketimiz gibi siyasi gündemlerin son derece hızlı geliştiği ve gazetecilerin adliyelere haber yapmak yerine ifade vermek için gittiği bir süreçte iki kat daha zor.

Meslektaşlarımızın bir kısmı cezaevinde, bir kısmı işsiz ya da çok düşük ücretlere çalıştırılıyorlar. Merkez medyada çalışanlar ise her an işten atılma tehlikesi ile karşı karşıya. İktidarın kalemşörlüğünü yapanları zaten meslekten saymıyoruz, sorarlarsa bizden değiller.
Ben her yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs’a örgütlü bir biçimde, Parti ile katılacağım. Çünkü düzenin bu denli örgütlü bir biçimde hareket ettiği bir tabloyu biz emekçilerin örgütsüz bir biçimde tersine çevirmesi mümkün değil. Ben hayatımın sonuna kadar bu mesleği icra edebilirim ancak artık kadın cinayeti, yoksulluk, sömürü haberleri yazmak istemiyorum. İnsanca yaşanan bir bir dünyanın, güzel, iç açıcı haberlerine imza atmak istiyorum.

Bu nedenle ‘Parti ile 1 Mayıs’a çağrısı aracılığıyla, hem sınıfımızın, hem siz Gazete Manifesto emekçilerinin hem de cezaevlerinde bulunan, işsiz kalan, işi medya patronlarının iki dudağı arasında olan ama buna rağmen boyun eğmeyen tüm meslektaşlarımın 1 Mayıs’ını kutlarım.

Banu Sevinç (Mali Müşavir): Yaklaşık 10 yıldır yaygın deyimiyle ‘beyaz yaka’ olarak çalışıyorum. Aslında tam da sistemin istediğine denk düşen bir tanımlama fakat adı her ne olursa olsun işçi sınıfının bugün artık en büyük gövdesini oluşturmaktadır. Ayrıcalıklı sınıfa aitmişsiniz gibi lanse edilmesini bir kenara bırakırsak sanırım en yoğun sömürünün yaşandığı alanlardan biri diyebiliriz. Yoğun mesailer, taciz, mobbing, ücret düşüklüğü ve yine yıllardır nasıl yapsak da kaldırsak, işçilerin ellinde kalan son haklarını da tırpanlasak dedikleri kıdem tazminatını da sayarsak bu tabloda beyaz yakanın aslında direnmek ve mücadele etmek dışında çok da seçeneği yok. Örgütlü ve güçlü bir işçi sınıfını yaratılabilmesi için partiyle 1 Mayıs’a!