Barzanicilik AKP'ciliktir!

AKP, emperyalizm ve Türkiye sermayesi ile 'göbekten' bağlı Barzani'nin referandumuna dair bir yazı...

Referandum ve Kürt devletleşmesi ile ilgili önemli tartışmaların yaşandığı günlerden geçmekteyiz. Daha önceki yazılarımızda bölgesel olaylar ve özneler ile emperyalizmin bunlarla ilişkisine fazlaca değindik. Biraz da ülkenin içerisinden bakmakta fayda var.

Referandum konusunda işin ciddiyete binmesi ile birlikte AKP iktidarı yüksek perdeden konuşmaya başladı.
Ancak medyadaki yandaşların bile gizleyemedikleri ya da gizlemekten kaçınmadıkları AKP iktidarı ile Barzanicilik arasında kurulan köprünün geleceğe nasıl taşınacağı sorusu onlar açısından durmaya devam ediyor. Bizim açımızdan ise soru işareti bulunmuyor.

Siz Türkiye’de başta AKP ve MHP olmak üzere referanduma karşı düzen cephesinden estirilen rüzgara bakmayın. Rüzgar eser, bir dönem daha yelkenler şişirilir sonra bunların hepsi asıllarına rücu ederler.

Daha doğrusu asıl halleri bu: Savaş çığırtkanlığı, sömürüye ve emperyalizme koşulsuz biat, emekçi düşmanlığı…
Önce savaş ilan edeceğiz dediler. Erdoğan ABD’ye gitti. Zaten içeriğini tahmin etmekte zorlanmayacağımız bir görüşme yaptı Trump ile. Sonra askeri açıklamaların dozajı yavaş yavaş daha orta bir noktaya çekildi.
Sınırda tatbikat adı altında Barzani’ye gözdağı verildi. Tanklar bir haftadır Irak sınırında dolaşıyor. Aynı tanklar bundan bir yıl önce de Bağdat hükümetine karşı dolaşıyordu. Hatırlarsınız, Beşika’daki askeri hadiseler üzerinden Türkiye ile Irak’taki merkezi iktidar arasında geçtiğimiz yıl gerilim yaşanmıştı.

Hatta iki ülke arasında savaş çıkacağı konuşuluyordu. Şimdi iki ülke Kürdistan referandumuna karşı ortak bir pozisyon içerisindeler. Çok şaşırtıcı değil…

Bağdat hükümetini bilemeyiz. Ama AKP iktidarının ne yapacağından adımız gibi eminiz.
Ekonomik yaptırımlardan bahsediliyor, petrol vanalarını kapatacağız diyorlar, “kurulacak Kürt devletini boğacağız” mesajını veriyor AKP iktidarı.

Bunların hepsinin koca bir yalan, şişirme ve hamaset olduğunu görmek için Türkiye’de siyaseti az buçuk takip etmek yeterli. Erdoğan zaten dün yaptığı konuşmada Barzani tarafından da kandırıldıklarını ifade ederek, burjuva siyasetinde Süleyman Demirel’in izinden kararlı adımlarla ilerlediğini bir kere daha dünya aleme gösterdi.
Bu kısımları görmek çok zor olmasa gerek. Ancak dönüp dolaşıp aynı noktaya geleceğiz. Ve dönüp dolaşıp geldiğimiz noktanın emperyalizme bağımlılığın merkezi olduğunun altını da kalın bir şekilde çizmeye devam edeceğiz.

AKP iktidarı, “Irak ve Suriye’deki teröre karşı” olduğunu söyleyerek ve bunun için Meclis’ten tezkere geçiriyor. Bir yıl boyunca tezkere konusunda rahatlar. Bir de tezkere metnini dikkatlice okuyun, “sınır dışına asker gönderme” dışında “diğer devletlerin sınırlarımız dahilinde asker bulundurma hakkı” da bu tezkere ile sağlanıyor. Çaktırmadan ülkemizdeki ABD üslerine bir kere daha onay verdiler, hem de en yüksek perdeden konuşarak yaptılar bunu. AKP’ye sormak lazım. ABD’den alâ terörist mi var dünya üzerinde?

Erdoğan “ekonomik yaptırım uygulayacağız” diyor. Ancak Türkiye sermayesinin organik ilişkiler içerisinde bu bölgeden elini eteğini çekmesi imkansız. Başta AKP’li ve MHP’li patronların zarar edeceğini adları gibi biliyorlar. Barzani ailesinin Türkiye ile kurduğu ekonomik ilişkiler bile büyük bir yekünü oluşturuyor. AKP bunlardan vazgeçebilir mi? O yüzden bunun da hamaset olduğu açık.

“IKBY ekonomik olarak sıkışınca maaşları Türkiye’den gitti. Bundan sonra size zırnık koklatmayacağız” diye AKP cephesinden açıklamalar geliyor. Ancak o dönem yapılanların emperyalizmin talimatları ile atılan adımlar olduğunu zaten herkes biliyor. O yüzden bunu da sessizlikle geçiştirmeleri gerekiyor. Öyle de yapacaklardır.

Bir de petrol vanalarının kapatılması tehdidi var ki onun da emperyalist tekellere rant olarak döndüğünün ortaya çıkması için yaşananların üzerinden bir gün geçmesi bile yetti. Bu açıklamalarla bağlantılı olarak petrol varil fiyatlarının 2015’ten itibaren en yüksek seviyeye ulaştığının ortaya çıkması ise kapitalist-emperyalist sistemin içindeki bir olgu olarak değerlendirilmeli. Dolayısıyla bunlardan soyut bir Barzani iktidarı ve AKP bulunmuyor.
Tüm bu saydıklarımız, Barzanicilik üzerinden kurulan köprünün AKP’de nasıl cisimleştiğin göstermesi açısından ibretlik. O yüzden bugün Kürt ulusalcılığının nereye gittiğini ve Türk-İslam sentezi ile nasıl buluşacağını bir kere daha ortaya koymamız gerekmektedir.

Köprünün bizim taraftaki ucunda bunlar var. Diğer ucunda ise Barzanicilik bulunuyor. İşte o yüzden yukarıda yazdıklarımız ile Barzaniciliği neden sonuç ilişkisine tabi tutarsanız illa ki bir yerlere varıyorsunuz.
Tahmin etmekte zorlanmayacağımız yegane gerçek Barzaniciliğin Türkiye’de AKP’cilik olarak cisimleşeceğidir. O yüzden bugün referandumdan ve emperyalizme bağımlı bir şekilde oluşan Kürt devletinden heyecan duyanlar nasıl bir yolda olduklarını görsünler istiyoruz. İster “Gün bu gündür, desteklemeyen namerttir” deyin, ister “yetmez ama evet” deyin, ister cümleye “Ama Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı…” diye başlayın çok fark etmiyor. Bu yol Barzaniclik yoludur, bunu destekleyenlerin yolu AKP’ye çıkacaktır.

Kimse bugüne kadar kurduğu sömürü ilişkilerini ve işbirliğini elinin tersiyle itmeyecek. Tersine emperyalizmin açtığı yeni düzlemde yeni pazarlıklar ve anlaşmalar yapacaklar. Her zamanki gibi Türk ve Kürt emekçileri bu süreçlerin ya kenar süsü, ya da kaybedeni olacak… İşte bu yüzden bugün Barzaniciliği destekleyenlere tek bir soruyu sormamız gerekmektedir.

AKP’nin ve Türkiye sermayesinin kucağına atılmaya var mısınız?