Amerika'yı yeniden keşfedenlere sorular

Irmak Ildır yazdı: Amerika'yı yeniden keşfedenlere sorular

“Amerikayı yeniden keşfetmek” medyada sıklıkla kullanılan ve kullanıcısını itici gösteren bir ifade aslında. Bu ifade çoğunlukla söyleyecek argümanı bulunmayan, var olanın “yeterli” olduğunu iddia edenler tarafından kullanılıyor. Ancak siyasetin son dönemde girdiği yönelim, medyada “yazar” sıfatıyla dolaşan düzen ideologlarının söylemleri ve ifadeleri adeta Amerika’nın yeniden keşfedilmesi düzeyine gelmiş durumda.

“Amerika’nın yeniden keşfi” yandaş “kalemşörlerin” yazıp çizdiklerinde saklı. “Büyük resmi gördüğünü” iddia eden analizlerinin merkezine yerleştirdikleri dış güçler edebiyatının ardında dış politikada emperyalizmin yönelim değişikliği olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Son bir yılda yaşanan hızlı değişiklikler, sermaye düzeninin emperyalizmle uyum çabalarından kaynaklanıyor. Öte yandan bu değişikliklerin bir boksörün konumunu değiştirmesi gibi maliyetsiz olmuyor. Dolayısıyla değişiklik esnasında yaşananların maliyeti ile karşı karşıya kalınabiliyor.

Bu karşı karşıya geliş de düzenin aktörlerinin kendi meşruluklarını güçlendirecek, tabanlarını düzenleyecek hamlelere ihtiyacı var. Bugün Yeni Şafak’tan Hürriyet gazetesine kadar uzanabilecek düzen unsurlarının geliştirdiği “Türkiye saldırı altında okuması” bu hamlenin “ideolojik altyapısını” oluşturma çabasına denk düşüyor. Sermayenin uzun dönemli eğilimlerinin ideolojiden siyasete uzanan hamlelerinin özünde bu “var oluş” kaygısı yatmaktadır.  Öyleyse “siyasetin dış güçler tarafından dizayn edilmesi” tezinin ardında faili gizleme yarışına girenlere bazı sorular sorma hakkını elde etmiş oluyoruz.

Siyasetin dizayn edilmesine karşı olduğunu iddia eden ve bunun ardından “küresel güçler”, “üst akıl” gibi unsurların bulunduğunu belirtenler, bu sürecin önünün nasıl açıldığının farkındalar mı? Eğer bu soruya cevapları “Türkiye’nin güçlü bir merkez haline gelmesi” ise sadece kendilerini kandırırlar.

Küresel güçler, üst akıl vs. gibi tanımların özü emperyalist-kapitalist sistemdir ve bu sistem sermaye düzenine dayanır. Sizin düzeniniz budur. Nokta.

Bugüne değin sermaye politikalarının ve bu politikaların ürettiği modelin, neo-liberal düzen, baş savunucusu olan sizlerin tarih okumasına göre Türkiye’nin değerleri uzun zamandır ayaklar altına alınmış durumda. O halde yerine koymaya çalıştığınız “adil düzenin” Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilme sürecinde emperyalizm tarafından “rol model” olarak gösterilmesine neden büyük bir iştahla atladınız?

“Rol model” olma bahanesiyle sermaye akışını sağlayarak bugünkü ekonomik modeli yarattınız. Nokta.

Toplumsal çöküşün ve sosyal sorunların dağ gibi yığıldığı bir dönemde finansal sisteme dayalı bir rant ekonomisi kurduğunuz bir dönemde siyasetin ve hatta memleketin dahi rahatlıkla müdahale açık bir hale geldiğini görebiliyor musunuz? Eğer görebiliyorsanız “faiz lobisi” diye yedirmeye çalıştığınız şeyin finansal sermaye olduğunu bilmeniz lazım.

Bugün sizin çarklarınızı döndüren inşaat-ithalat-ihracat üçgeninin temelini sağlayan finansal sisteminiz ve o finansal sistemin yönelimleri açık: bağımlılık. Nokta.

* * *

Sorular daha da uzatılabilir ancak işin özü değişmez. Bugün sermayenin yeni yönelimi oluşurken, emperyalist sistemin merkezleriyle “uyum” sağlanmaya, “frekans tutturulmaya” çalışılıyor. Eski radyoları hatırlayanlar bilir, iki radyo kanalı arasında frekans bulmaya çalışırken arka fondan sinirinizi bozan bir cızırtı duyulurdu. Bugün sermaye politikalarının yarattığı iklim buraya dayanmakta.

Öte yandan, tüm bu gerçeklere rağmen sermayenin yeni bir oyun planı hazırladığı açık. Biz gerçekleri “Amerika’yı keşfedenlere” hatırlatırken, yeni oyunu nasıl göğüsleyeceğimize ilişkin bir yol haritası hazırlamamız gerekli. Tüm bu siyasal-ideolojik karmaşanın içerisinde sadeleşmeyi sağlayacak bir bakışa sahip olmak başlangıç noktası olarak ele alınmalı.

Daha önce de ifade etmiştik, sermayenin yeni yönelimlerine kan taşıyacak şeylerden biri emekçilerden elde edecekleri “tasarruflara” dayanıyordu. Bunun ilk adımı bir bakıma devreye konuldu. Sermayeyi “besleyecek” çözüm “Bireysel Emeklilik Sigortası” (BES) ile devreye sokuldu. Bir “oyun bozulacaksa” buradan başlanmalı.

Bir diğer oyun bozucu ise metal emekçilerinin grev kararı oldu. Bu karar patlayan her bombayla siyasetten uzaklaşan ve yılgınlığı artan kitlelere de ciddi bir moral sağlayacak. Bu nedenle grevin önemsenmesi, yaygınlaşması ve kazanımla sonuçlanması memlekette esen yeli de bizden yana döndürecektir.

Buralara yığınak yapmak ve güçlendirmek, memleketin üzerine dökülen kara toprağı da silkelemek manasına gelecek.

Kara toprak bizim üzerimize değil, onların üzerine dökülecek. Nokta.