Altan Tan ağzındaki baklayı çıkardı: Kürtlerin başkanlık sistemi ile ilgili bir sorunu yok

HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan verdiği bir röportajda başkanlık gündemine dair değerlendirmelerde bulundu.

Altan Tan ağzındaki baklayı çıkardı: Kürtlerin başkanlık sistemi ile ilgili bir sorunu yok

Şeriatçı kimliği ile bilinen HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan BasNews’e verdiği röportajda başkanlık sistemine dair de değerlendirmelerde bulundu.

AKP ile Kürt siyasi hareketinin yürüttüğü ‘çözüm süreci’nin başkanlık gündemini dışlamadığından bahseden Altan Tan kişisel olarak Amerikan tipi başkanlık sistemini doğru bulduğunu açıkladı.

‘Çözüm süreci’nin ortadan kalkması ile birlikte başkanlık gündemi ve demokrasi meselesinin birlikte ele alınması gerektiğini ifade eden Altan Tan, Abdullah Öcalan ve PKK liderlerinden Murat Karayılan’ın açıklamalarına da referans vererek başkanlık meselesinde yeşil ışık yakabileceklerinin sinyalini de vermiş oldu.

Tan’ın verdiği röportajın ilgili bölümleri şu şekilde:

Başkanlık sistemi ve yeni Anayasa tartışmaları da devam ediyor. Başkanlık sistemini kapsayan tasarı Meclis’e geldi. HDP de tasarıya ilişkin tavrını açıkladı. Kürdlerin, HDP’nin Türkiye’nin rejim sistemi ile başkanlık sistemi ile bir sorunu var mı?

Benim şahıs olarak başkanlık sistemi ile de, parlamenter sistem ile de bir kavgam yok. Doğru düzgün bir başkanlık sistemi, doğru düzgün bir parlamenter sistem veya doğru düzgün bir yarı başkanlık sistemi bana göre 3’ü de olur. Şahsi fikrimi soracak olursanız, bana göre Türkiye şartlarına uygun olan yarı başkanlık sistemidir. Başkanlık sisteminde CHP, marjinal Türk solu ve Türkiye de Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında İslami bütün meselelerde muhalif olan bütün çevreler, buna Ergenekon artıkları ve Kemalistlerin de önemli bir kısmı dahil şunu söylediler: ‘Kürdler Tayyip Erdoğan ile başkanlık konusunda anlaştı, Kürdler kendi işlerini görecekler, haklarını alacaklar Türkiye demokrasisini satacaklar.’ Kürdleri Tayyip Erdoğan ve AK Parti ile kavgada bir koçbaşı gibi kullanmak istediler. Bizi öne koydular. Halbuki bizim esas meselemiz, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve bu çerçevenin içinde de Kürd sorununun çözülmesiydi.

Amerikan tipi bir başkanlık da olabilir. Bana göre Amerikan tipi başkanlıkta da bir mahsur yok, eğer anadilde eğitim gelecekse, valileri halk seçecekse, emniyet müdürlerini seçilmiş vali ve halk belirleyecekse, mahkemelerde jüri olacaksa, bana göre hiç mahsuru yok. ‘Kürdler bizi satacak’ diyenlerin bu gün itibarı ile en az 4’te 3’ü Kürdleri satarak şu an iktidarı destekliyor. Başta da CHP, Tayyip Bey ne kadar sıkıştıysa imdadına yetişti, buna dokunulmazlıklar da dahildir. MHP de ‘asla izin vermeyiz! Bunun önüne geçeriz!’ diyordu.

Yani şu meşhur ‘seni başkan yaptırmayacağız!’ sloganı doğru değil miydi?

Bana göre bunun doğrusu; ‘seni başkan yaptırmayacağız değil’, ‘seni sultan ve diktatör yaptırmayacağız!’ olmalıydı. Başkanlık olabilir, Amerikan başkanı da var. Ama şu an yapılmak istenen başkanlık değil, sultanlık ve diktatörlüktür. Biz halka bunu anlatmalıydık. Doğru düzgün bir başkanlık sistemi olur seçimlere gidilir. Tayyip Erdoğan mı başkan olur, başka biri mi başkan olur. Halk kime oy verirse o başkan olur, sistemi tartışmak lazım. Bana göre bizim doğru sloganımız ‘seni başkan yaptırmayacağız’ değil, ‘seni sultan ve diktatör yaptırmayacağız’ olmalıydı.

Başkanlık sistemi meselesinde uzlaşma olamaz mıydı?

Tabi ki olabilirdi. Biz Kürdler olarak başkalarının kavgasının aleti durumuna düştük. Şimdi olaya bir HDP açısından, bir PKK, bir de Kürdler açısından bakalım. Meseleye üç ayrı noktadan bakalım veya üçünü birleştirelim bir yerden bakalım. Şimdi bir Kürd olarak baktığım zaman demokratik bir başkanlığa benim bir itirazım yok. PKK açısından bakalım, Abdullah Öcalan’ın İmralı Tutanakları’nda, ‘biz kesinlikle başkanlığa karşıyız başkanlığı tartışmayız’ yönünde bir tek cümle yok. Ben kendim de gittim İmralı’ya, ağzından da duydum. ‘Başkanlığı tartışabiliriz’ dedi. İkincisi, Murat Karayılan’ın bir açıklaması var, Karayılan, ‘Amerikan tipi bir başkanlık olabilir’ diyor. Üçüncüsü, HDP açısından bakalım, HDP’nin iki yıllık Anayasa Uzlaşma Komisyonu döneminde, ki ben o komisyonun üyesiydim, 2 yıl üyeliğini yaptım. Hem yazılı hem de sesli 11 bin sayfanın üzerinde zabıtlar var. Bizim, ‘biz başkanlığı kesinlikle tartışmayız’ diyen bir tek cümlemiz dahi yok. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda tartışamadık bile. Dediğim gibi başkanın yetkileri ne olacak, valileri halk mı seçecek, bölgesel yönetimler olacak mı? Yerel yönetimlerin şartları ne olacak? Başkanın yetkileri ne olacak? Mesela Amerika Başkanı bir büyükelçi atadığı vakit meclisten, kongreden geçmezse onaylanmazsa o büyükelçi göreve başlayamıyor. Kongre onay vermediği için Türkiye Büyükelçisi 1 yıl göreve başlayamadı. Bunların hepsinin bir onaydan geçmesi gerekir. Bütün bakanlar tek tek mecliste onaylanıyor. Hükümeti kuruyor, bakanı atıyor ama Kongre onay vermezse o bakan bakanlık yapamıyor. Şuanki sistem sultanlık, hatta sultan Vahdettin ve Mehmet Reşat’ın bu kadar yetkisi yoktu. Belki IV. Murat’ın veya Kanuni Sultan Süleyman’ın vardı. Onun için biz sistemi tartışamadık.

Benim soruma gelirsek…

Ben önce size tabloyu ortaya koyuyorum. Bazıları Tayyip Erdoğan ile kavgalarını Kürdler üzerinden yapmak istediler ve Kürdlere de şunu söylediler; ‘Tayyip Erdoğan gidecek. Asla onunla bir pazarlık yapmayın, asla onunla bir işbirliği içerisine girmeyin!’ Gitmedi ne oldu şimdi? Devlet şahıslarla kayım değil, kurumlarla konuşulur, sistem konuşulur. Tayyip Erdoğan da eğer o sistemi kabul ederse, onun ile konuşulur etmez ise masadan kalkılır.