AKP’nin derdi Türkiye değildir!

Kurtuluş Kılçer yazdı: AKP'nin derdi Türkiye değildir!

“Ülkemizin onuru” üzerinden siyasi ranta hayır!

AKP’nin derdi Türkiye değildir!

Almanya ile başlayan, Hollanda ile devam eden, Danimarka’ya sıçrayan ve Fransa’yı da etkileyen “diplomatik kriz” ülkenin ve dünyanın gündemine oturdu. Sanki savaş arifesinde iki ülke var.

AKP tarafı ve yandaş basın savaş naraları atmaktadır. Tehditler havada uçuşuyor. Rus uçağı düşürüldüğünde, Hatay’da bir Türk uçağı düşürüldüğünde bu kadar gürültü kopmamıştı. Neredeyse Hollanda’ya savaş açacak politik bir iklim oluşturulmuş durumda.

Ancak bu gürültünün arkasındaki niyetleri ve gerçekleri iyi okumamız lazım. Ortada olan bu kuru gürültünün nedeni iyi anlaşılmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’nın uçağına iniş izni iptal ediliyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı sınır dışı ediliyor… Durun bitmedi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın ziyareti iptal ediliyor. Adlı adınca “diplomatik kimliğe sahip” Türkiye Cumhuriyeti başbakanına ve bakanlarına izin verilmiyor.

Ortada emperyalist AB tarafından “ulusal onuru” kırılan bir ülke var. Ancak ülkemize bunu yaşatan, siyasi rant uğruna AKP’den başkası değildir. İki ülkenin devletlerarası bir gündemi bile yokken, AKP iktidarının zorladığı, Hollanda başta olmak üzere AB üyesi bir dizi ülkenin çanak tuttuğu karşılıklı bir şov sürdürülmektedir.

Siyasi rant uğruna yaratılan bir “diplomatik kriz”!

Solcuysanız, göçmenseniz, yoksulsanız, emekçiyseniz Avrupa ülkelerine gitmek için konsolosluk kapılarında nasıl beklenildiğini bilirsiniz. İnsan yerine koymazlar, paranız var mı diye banka hesaplarınızı isterler… Gezmeye gidemezseniz… Mülteci kamplarında insan yerine konulmadığını, nasıl sınır dışı edildiğini biliriz. Avrupa kapılarında insan yerine konmayan Suriyelileri daha dün gibi hatırlıyoruz. Akdeniz’de, Ege’de soğuk sularda can veren göçmenleri nasıl unuturuz?

Demokrasi beşiği Avrupa Birliği bugün de böyle ve yıllardır da böyleydi…

Bugün ortaya çıkan duruma şaşırmayacaksınız. Avrupa Birliği, içindeki sağcılığı, emperyalizmi, ırkçılığı, kibiri ve düşmanlığı bu kez “diplomatik teamülleri” hiçe sayarak gösterdiğinde ayağa kalkıyoruz. Denebilir, her şeyin bir adabı ve diplomasisi vardı; tepkimiz bunadır. Ancak emperyalist Avrupa Birliği’nin gerçek yüzü, bir dizi krizle birlikte açığa çıkmaktadır, durum bundan ibaret. Abdullah Gül, Hollanda’ya gittiğinde uçağına Hollanda F-16’ları eşlik ettiğinde gururlanmayı kendine yakıştıranların bugün Hollanda’ya tepki duyması büyük bir ikiyüzlülüktür.

Avrupa Birliği’nin bugün bir dizi alanda yaşadığı krizleri biliyoruz. Avrupa Birliği ülkeleri içinde yabancı düşmanlığı üzerinden sergilenen sağcılığın basıncı altında ortaya çıkan bu tablonun başka boyutları da bulunuyor. Avrupa siyasi birliğinin gevşemesi ve çatırdamaya başlaması, AB üyesi bir dizi ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılar, genişlemeyle birlikte birlik sorunlarını aşamaması, Yunanistan ve İspanya gibi AB ülkelerinde görülen ekonomik yıkım ve sonrasında göçmen sorunu ile karşı karşıya kalan AB’nin içinde gelişen siyasal tepkiler… Bu işin maddi boyutu bu.

Ortada bu açıdan şaşırtıcı bir durum bulunmuyor. Avrupa Birliği ülkelerinde moda deyimle “yükselen sağcılığın” altında bunlar yatıyor. Doğrusu yükselen sağcılık değil; Avrupa kapitalizmi ve emperyalizmi, kendisi haline geliyor.

Bugün kimse Avrupa Birliği ile AKP arasında mutlak çelişki aramasın. Daha dün Abdullah Gül’ün ve Erdoğan’ın birlikte Avrupa Birliği için attıkları imzaların şaşalı törenleri arşivlerde duruyor. AKP’nin arkasındaki en büyük güçlerden birisi Avrupa Birliği değil miydi?

Bugün AKP’nin gerici ve baskıcı politikalarına karşı Avrupa Birliği’nden medet umacak halimiz yok. Avrupa Birliği üyesi bir dizi ülke, söz konusu “göçmenlik” olduğunda ne kadar sağcı ise, AKP’nin Türkiye’de takındığı tutum ondan aşağı değil… Avrupalılar göçmenlere düşman, AKP cumhuriyetçileri terörist saymıyor mu?

Sağcılıksa Avrupa’da buna zemin, AKP sağcı bir parti değil midir? Yer farklı, aktörler farklı, konular farklı olabilir; ancak zihniyet aynı!

Ortaya çıkan bu diplomatik kriz, AKP’nin nasıl bir siyaset anlayışına sahip olduğunu bir kez daha gösteriyor. AKP sıkışmıştır ve Türkiye’yi büyük diplomatik krize sokmaktan çekinmeyecek kadar ehliyetsiz bir partidir. AKP’nin yakın dönemde, daha büyük sorunlara yol açmayacağının Hollanda ile yaşanan gerilim göstermiştir ki garantisi bulunmuyor. Ülkemizin, AKP eliyle bırakın diplomatik krizi daha büyük siyasi ve ekonomik krizleri yaşaması işten bile değildir. Rusya örneği çok eskilerde kalmadı. Suriye ile yaşananlar ortada…

AKP’nin derdi Türkiye değildir. AKP’nin derdi, kendi iktidarı için her şeyi yapabilmesidir. Hollanda ile yaşanan krizin bu kadar büyütülmesinin altında AKP iktidarının “kutuplaştırma siyaseti ihtiyacı” ve “milliyetçi bir dalga” yaratma oyunu bulunduğu açıktır. Yoksa, oturup konuşurlardı ve her şeyi tatlıya bağlarlardı. İsrail ile yaşanan “one minute” şovunun bugün nereye geldiğini hatırlatmak, ne demek istediğimizi açık olarak göstermez mi?

Bugün ortada olan durum, Hollanda için de AKP için de iç siyasete yönelik hamlelerden başka bir şey değildir. Kimse Türkiye’den Avrupa Birliği’ne yönelik büyük ve yapısal yaptırımlar beklemesin… Gürültü çok, altı ise boştur…

Israrla söylediğimiz şudur: Belirleyici olan emperyalist egemenliktir. AKP iktidarını emperyalizme borçludur ve görevini yerine getirecektir. AKP’yi farklı kılan ise bu oyunu oynamakta çekinmeyecek kadar sıkışmış olmasıdır.

Ortada, aslında ülke ve devlet çıkarlarını hiçe sayan bir yaklaşım vardır. Oy için, referandum için iki ülkenin karşı karşıya gelmesini göze alabilecek bir yönetim tarzıdır mesele olan… Erdoğan’ın tek adam yönetimi için gerekirse diplomatik kriz çıkartılır, Erdoğan’ın tek adam yönetimi için gerekirse ülkemiz savaşa sokulabilir.

O yüzden, Hollanda meselesi basittir, ancak basit olmayan bugün Türkiye’de iktidar olan zihniyetin ehil olmamasıdır. Asıl büyük tehlike budur!

Bugün diplomatik kriz, yarın savaş; her şey mümkündür!