AKP'li yazardan AKP'ye tepki: Tekrar yazılmalı

AKP'li yazar Nihal Bengisu Karaca, yargı muafiyeti getiren son KHK'ya ilişkin "O KHK tekrar yazılmalı" dedi.

AKP'li yazardan AKP'ye tepki: Tekrar yazılmalı

AKP’li yazar Nihal Bengisu Karaca, yargı muafiyeti getiren son KHK’ya ilişkin “O KHK tekrar yazılmalı” dedi.

AKP’nin büyük tartışma konusu son KHK’sına ilişkin AKP’li yazar Nihal Bengisu Karaca’dan da tepki geldi.

Nihal Bengisu Karaca’nın Habertürk‘teki “O KHK tekrar yazılmalı” başlığıyla yayımlanan bugünkü yazısı şöyle:

696 sayılı KHK’ya hayli tepki var. Daha doğrusu 696 sayılı olağanüstü halin uygulanmasına ilişkin 8 Kasım 2016’da çıkarılan yasanın 37. maddesine yapılan eke tepki var. Eklenen fıkra şu: “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.”

Birinci fıkra ise şöyle: “15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayınlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve filleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”

MEŞRU SAVUNMA

İlk fıkra 15 Temmuz darbe girişimini ve girişimin devamı niteliğindeki eylemleri bastırmak için güç kullanan memur, güvenlik görevlisi, polis vs. için cezai sorumsuzluk getirirken, ikinci fıkra dokunulmazlığın kapsamına sivilleri de dahil ediyor.

15 Temmuz gecesi darbecilere karşı mücadele verenlerin eylemlerinden cezai sorumluluk doğmayacağına zaten şüphe yok. Darbeye karşı direnmek meşru savunmadır. Ancak KHK metninde geçen, “15 Temmuz’un devamı niteliğindeki eylemler” in ne anlama geldiği muğlak. Hangi eylemler 15 Temmuz’un devamı niteliğinde sayılacak? Buna kim karar verecek? Ya da Adil Öksüz’e benzeyen bir adamın herhangi bir sivil tarafından darp edilerek alıkonması durumunda “Adil Öksüz zannettim” savunmasını yapan vatandaş, ilgili dokunulmazlıktan yararlanır mı? Belli değil. Pazar gecesinden beri doğal olarak bu sorular tartışılıyor. Bireysel silahlanmanın sağlı sollu arttığı bir ortamda tepkiler olmasını da normal karşılamak gerekiyor.

AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal sorulara şöyle cevap verdi: “KHK’da 15 Temmuz 2016 ibaresi var, devamından kastedilen de 16 Temmuz’dur. Bunun 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz sabahıyla ilişkili olduğu, o gün ülkesini darbecilerden korumak için sokağa çıkan ve direnen insanları kapsadığı son derece açık. Bu düzenleme askeri personele getirilmişti. Şimdi sivil halkın da buna eklenmesi gerekliliği ortaya çıktı ve bu yapıldı.”

Bu beyanatı duymak sevindirici, ama maalesef yeterli değil. Zira bu KHK’da kastedilen dokunulmazlığın sadece 15 ve 16 Temmuz’la ilgili olduğu Ünal’ın söylediği kadar açık değil. KHK metninde bir zaman sınırı konmamış, bilakis 15 Temmuz darbe girişiminin “devamı niteliğindeki eylemler…” denilerek hükmün kapsamının ucu açık bırakılmış. “Devamı niteliğindeki eylemler…” ifadesinin kapsamını bir tarihle çerçeveleme anlamına gelebilecek tek ifade, tepki çeken ikinci fıkranın atıf yaptığı ilk fıkrada geçen “olağanüstü hal süresince yayınlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında…” ifadesi.

Yani… Resmi görevlileri OHAL sürecinde alınacak kararlar doğrultusunda aldıkları kararlardan doğabilecek idari, mali cezai sorumluluktan koruyan bu ibare, siviller için de geçerli sayılır ya da öyle algılanır ise tehlikeye kapı aralanır. Çünkü o ihtimalde; o madde “Siviller de, ‘OHAL süresi boyunca, 15 Temmuz’un devamı sayılabilecek eylemleri’ bastırabilir ve ceza almazlar” şeklinde anlaşılmaya müsait olur.

“Yok öyle değil” deniliyorsa sormak lazım: Bu metinde yer alan korumayı bir tarihle, açık bir zaman aralığı ihdas ederek sınırlandırmak o kadar zor muydu?