ÖZEL HABER | ABD Yahudi Komitesi’nden cesaret ödülü alan Erdoğan halkımızı kandırmaktadır!: İşte AKP’nin İsrailciliği!

ÖZEL HABER | ABD Yahudi Komitesi’nden cesaret ödülü alan Erdoğan halkımızı kandırmaktadır!: İşte AKP’nin İsrailciliği!

ÖZEL HABER | ABD Yahudi Komitesi’nden cesaret ödülü alan Erdoğan halkımızı kandırmaktadır!: İşte AKP’nin İsrailciliği!

Erdoğan, Kudüs konusunda esip gürlüyor. Ancak gerçekler başka. Erdoğan’ın derdi dini duygulara hitap ederek taraftar toplamak ve yine kutuplaştırma siyasetiyle halkı dini duygular üzerinden galeyana getirip siyasi rant sağlamak. ‘One Minute’ şovunun ne olduğunu Suriye’de cihatçı çeteleri besleyerek İsrail’e verilen destekte gördük.

İşte AKP’nin İsrailciliği:

-2002 seçimlerinden önce Amerikan Yahudi kurumu JINSA’dan icazet alan Erdoğan’dır.

-2004 yılında Amerikan Yahudi Komitesi’nden cesaret ödülü alan Erdoğan’dan başkası değildir.

-Gazze’yi bombalayan İsrail pilotlarının Konya’da eğitim görmesine izin veren AKP’dir. 

-Mavi Marmara olayında 8 kişi İsrail tarafından öldürülmüş, AKP ve İsrail yönetimi arasında yapılan anlaşmayla bu olay kapatılmıştır.

-İsrail ile doğalgaz anlaşması yürüten AKP’dir.  

-Kudüs’ü başkent kabul eden bizzat AKP’dir.

ABD’nin İsrail’in başkentini Kudüs olarak kabul etmesinin ardından AKP’den yine İsrail karşıtı söylemleri işitmeye başladık. İsrail’i terör devleti olarak tanımlayan Erdoğan yakın zamanda İsrail ile ilişkilerini geliştirmiş, taviz vermeye bile başlamıştı.

AKP döneminde İsrail ile yaşanan bazı gerginlikler ve sebepleri şöyle sıralanabilir: 2004’te İsrail’in Hamas liderlerine suikast düzenlemesi, 2006’da Hamas’ın lideri Halid Meşal’in Ankara ziyareti ve Aralık 2008-Ocak 2009’da bini aşkın sivilin hayatını kaybettiği “Dökme Kurşun Operasyonu” iki hükümetin karşılıklı tepkilerine neden olmuştu. 2009’daki “One Minute” tiyatrosu ve Ocak 2010’da alçak koltuk krizi siyasi ilişkilerde gerilimlere yol açmıştı.

2010 yılının Mayıs ayında ise son dönemde Türkiye İsrail ilişkilerinin gerilmesinde büyük payı olan Mavi Marmara olayı yaşandı. Gemide bulunan 10 kişinin İsrail askerleri tarafından öldürülmesi iki ülke arasındaki ilişkileri oldukça germişti. Ancak bununla birlikte büyüyen ticaret hacmi, Suriye’ye karşı ortak tavır alma vb. konular sayesinde ekonomik ilişkilerde de gelişme ve siyasi olarak bölgede ortak tavır alındığı görülüyordu.

AKP geçmişten bu yana İsrail ile genel olarak iyi ilişkiler içinde olmuştu. İsrail ile ilişkileri geliştirme pahasına İslamcı İHH’yı satan, 6 yıl boyunca ettiği her laftan geri adım atan Erdoğan, bugün tekrar İsrail aleyhindeki ifadelerini sürdürüyor. Ancak bunların ne kadar gerçekçi olup olmayacağını geçmişten örnekler ile hatırlayalım.

ABD Yahudilerinden icazet

2002 seçimleri öncesi ABD’de bulunan bir Yahudi kurumu olan JINSA’dan (Amerika Ulusal Güvenliği için Yahudi Enstitüsü) ile görüşen ve bir nevi icazet alan Erdoğan, 2004 yılında ise Amerikan Yahudi Komitesi’nden cesaret ödülü almış ve Erdoğan’ın iktidara geldiği yıllarda ABD ve İsrail’den aldığı destek bir kez daha gözler önüne serilmişti.

Mavi Marmara ve AKP’nin İsrail’e tekrar yanaşması

Haziran 2010’da yaşanan Mavi Marmara olayı sonrasında iki ülke ilişkileri gerilmiş, Erdoğan İsrail karşıtı söylemlerinin dozunu artırmıştı. Ancak 2016 yılına gelindiğinde AKP, İsrail ile ilişkileri bir kez daha normalleştirme yoluna girmişti. Erdoğan, 2016’da İsrail ile yapılan ‘normalleşme’ anlaşmasından bahsederken Mavi Marmara olayının mimarı İHH’yı eleştirerek “Uluslararası bazda bir adım atıyoruz. Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz?” demiş, İslamcıların tepkisini çekmişti. Olayda yaşamını yitiren ailelere İsrail ile yapılan anlaşma sonucu toplamda 20 milyon dolar ödeme yapılmıştı. Bunun sonrasında ise İsrail ile yapılan anlaşma doğrultusunda, 10 Türk vatandaşının ölümüne neden olan İsrailli askerler için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı vermişti. İsrail ile Türkiye arasındaki anlaşma karara gerekçe gösterilirken savcılık kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına hükmetmişti. Özetle, 2010 yılında Mavi Marmara ile ilgili duygu sömürüsü yapıp toplumu kandıran Erdoğan, 2016 yılında İsrail ile anlaşmış, Mavi Marmara olayında tüm sorumluluğu İHH’ya yıkmıştı.

Konya’da İsrail askerlerine eğitim

AKP döneminde Konya’da İsrailli pilotlara eğitim verilmeye devam ediyordu. Anadolu Kartalı Tatbikatı kapsamında bugüne kadar toplam 23 bin personele eğitim verildi.

Düzenlenen tatbikatların amacı, yerli ve yabancı pilotların eğitim seviyesini artırmak, genç pilotların harekatın başlangıçlarında kaybolmalarını, düşmelerini engellemek, uçak kayıplarını azaltmak, katılımcıların birbirleriyle ikili ilişkilerini geliştirmek olarak tanımlanıyor. Bu kapsamda AKP, Konya’da bulunan 3. Ana Jet Üssü’nde İsrail Hava Kuvvetleri mensubu pilotları eğitiyor, bu pilotlar Filistin’i bombaladığı zaman ise İsrail’i terörist olarak nitelendirmeyi sürdürüyordu. 90’lı yıllarda başlayan süreç 2009 yılına kadar sürdü. Hükümete yakın kaynaklara göre ise 2010’da Mavi Marmara olayı sonrası kesilen eğitim süreci 2016’daki anlaşma ile birlikte tekrar yürürlüğe girdiği haberleri basında yer almıştı.

AKP Trump’tan önce Kudüs’ü başkent olarak tanıdı

ABD Başkanı Donald Trump’ın “İsrail’in başkenti” olarak Kudüs’ü tanıdıklarını ilan etmesine tepkiler devam ederken, AKP’nin “Mavi Marmara” krizinde İsrail’le yaptığı anlaşmada Kudüs’ü zaten başkent olarak tanıdığına dair yer alan hükmü de bir kez daha hatırlatmakta fayda var.

Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin İsrail’le yaptığı anlaşmada “Ankara ve Tel Aviv” yerine, “Ankara ve Kudüs” denilerek, Kudüs’e “başkent” niteliği verilmişti. Ayrıca 2005 yılında gerçekleşen ziyarette dönemin başbakanı olan Erdoğan, “Beyrut kasabı” olarak da bilinen Ariel Şaron’la Başbakanlık Konutu’nda bir araya gelmiş, burada yapılan görüşmede Şaron Erdoğan’a, “Yahudi milletinin, İsrail’in başkenti Kudüs’e hoşgeldiniz” diye seslenmişti. Erdoğan ise Şaron’a cevabında ‘Başkent Kudüs’ ifadesinden herhangi bir rahatsızlık duymamış, bunun yerine ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirmişti.

Her daim gelişen ekonomik ve ticari ilişkiler

Mayıs 2010’dan Haziran 2016’ya kadar süren sözde gerginlik, keskin bir biçimde son bulmuştu. Bu dönemde 2011 yılında iki ülke arasındaki sözde gerginlik sürerken ve Suriye ile olan ticari anlaşmalar dondurulurken İsrail ile Türkiye arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması hala yürürlükteydi. İki ülke açısından ikili ilişkilerin normalleşmesine olan ihtiyacın stratejik olduğu kadar ekonomik nedenleri var. 2009-2015 yılları arasında yaşanan onca gerilime rağmen ilginç bir şekilde ticaret hacmi yüzde 20 artış gösterdi.

Bunun yanında iki ülke arasında müzakereleri sürmekte olan doğal gaz hattı inşası da gündeme gelmişti. İsrail gazının en kısa ve ucuz yoldan Avrupa’ya taşınmasının yolu Türkiye’den geçtiği için normalleşme ve yakınlaşma kaçınılmaz hale gelmişti. Erdoğan’ın damadı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın yürüttüğü görüşmelerin normal koşullar altında yakın zamanda çözüme kavuşması bekleniyordu.

İki ülke arasında siyasi kriz olsa dahi iki ülkenin patronlarının oldukça iyi anlaştıkları ortada. Bu nedenle ikili ilişkilerde Türk ve Yahudi patronların ilişkileri iyi tutma konusunda hem fikir olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Bunun yanında yapılması öngörülen doğal gaz anlaşmasının iki ülke için de oldukça karlı olacak olmasının da iki ülke ilişkilerinin uzun vadede tekrar düzeleceğinin bir göstergesi olarak görülebilir.

İslamcılığın hamurunda işbirlikçilik vardır

Geçmişten beri olduğu gibi ülkemizde emperyalizmin en önemli destekçilerinden birisi her zaman İslamcılar olmuştur. 6. Filo’yu kendilerine kıble yapanlar, ülkeyi parsel parsel yabancılara satanlar, emperyalizmle Osmanlı’nın son dönemlerinden günümüze kadar her daim işbirliği içinde olmayı kendine görev edinmiş İslamcılığın Filistin konusunda söyleyecek sözü yoktur. ABD ve İsrail’in desteğiyle iktidara gelen, ülkesini “adeta pazarlamakla mükellef” BOP Eşbaşkanı Erdoğan’ın ne ABD’ye ne de İsrail’e söyleyecek sözü yoktur. Bugün İsrail’i geçmişte olduğu gibi terör devleti ilan eden Erdoğan, yarın tekrar İsrailli pilotları eğitmesini, İsrail ile ilişkilerini geliştirmesini destekleyebilir, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyabilir. Çünkü İslamcılığın hamurunda işbirlikçilik vardır.