YARSAV ve Yargıçlar Sendikası: Linç kampanyası kabul edilemez

Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) ve Yargıçlar Sendikası’ndan linçe maruz kalan akademisyenlere destek.

YARSAV ve Yargıçlar Sendikası: Linç kampanyası kabul edilemez

Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) ve Yargıçlar Sendikasından linçe maruz kalan akademisyenlere destek geldi.Yapılan açıklamada “Siyasi figürlerin başlattığı bu linç kampanyasının adliyeler eliyle de sürdürülmeye çalışılması asla kabul edilebilir bir durum değildir” denildi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Akademisyenler Bildirisi“, genel itibariyle, ülkede yaşanan silahlı çatışmalara, ilan edilen sokağa çıkma yasaklarına ilişkin kanaatlerin, eleştiri ve önerilerin yer aldığı bir değerlendirme metnidir. Şiddet içermeyen, şiddete çağırmayan, cebir şiddet ve tehdit içeren yöntemleri teşvik etmeyen, meşru göstermeyen bu metnin siyasal iktidarı ve toplumun bir kısmını rahatsız etmesi hatta şoke edici olması, metni ceza hukukunun konusu haline getiremez. Akademisyenlerin, eylemlerinin dâhil edilebileceği bir madde Türk Ceza Kanununda henüz mevcut değildir. Yapılan açıklamalar tamamıyla ifade özgürlüğü kapsamında kalmaktadır.

Bildiride yer alan ifadelerin bazı kişiler açısından rahatsızlık uyandırması ceza hukukunun mevzusu değildir. Aksinin kabulü halinde, aksi yönde beyanlarda bulunarak toplumun bir diğer kesiminde rahatsızlık uyandıran kişiler hakkında da soruşturma başlatılması gerekmektedir.

Cumhurbaşkanının akademisyenlere dair sert açıklamasının ardından YÖK’ün “Gereği yapılacaktır“ açıklaması akabinde, önce 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53/b maddesine ilişkin 14.01.2015 tarihli Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile doğan boşluğun yasa koyucu tarafından giderilmemiş olmasına rağmen üniversite kurulları tarafından fonksiyon gaspı niteliği taşıyan disiplin soruşturmaları başlatılmış ve bugün de birçok ilde Başsavcılıklar tarafından adli soruşturma açılmış olup, Kocaeli ve Bolu Cumhuriyet Başsavcılıklarının talimatı doğrultusunda, “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” ile “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından akademisyenler gözaltına alınmış, evlerinde arama yapılmıştır. TCK 301. maddesi kapsamında soruşturma yapılması Adalet Bakanının iznine tabi olan bir suçtur. Suçun oluşup oluşmadığı ayrı bir tartışmanın konusu olmakla birlikte Adalet Bakanından izin alınmadan soruşturma yürütülmesi mümkün değildir. Haber metninde bahsedilen “terör örgütü propagandası yapma” suçu ise ancak bir örgütün, cebir, şiddet, tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapılması halinde gündeme gelmektedir.

Suçlamaya konu bildirinin basın-yayın organlarında yer aldığı bir durumda, kimlik ve adresleri bilinen akademisyenlerin, suçlamalar kapsamında yakalanarak gözaltına alınmaları, evlerinde, işyerlerinde arama yapılması ise ölçüsüzce bir uygulamadır ve tüm muhaliflere yönelik susturma, sindirme ve gözdağı verme aracıdır.

Yürütmenin bir işaretiyle soruşturma başlatan Başsavcılıklar kendilerini Türk Ceza Kanunuyla bağlı görmemektedir. Akademisyenlere yapılan bu işlemlerin bizzat kendisi ceza kanunu kapsamında değerlendirilebilecektir. Bugün, birilerinin işaretiyle hareket eden kamu görevlileri için yakın tarihimiz ibretlerle doludur”

Yargıçlar Sendikasından da akademisyenlere destek

Yargıçlar Sendikası da barış isteyen akademisyenlere karşı başlatılan “cadı avı”nı kınadı. Akademisyenlerin hedef gösterilerek gözaltına alınmalarını, haklarında soruşturmalar açılmasını eleştiren sendika tarafından yapılan açıklamada “İçeriğini tartışmaksızın şu an Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bazı il ve ilçelerinde uygulanan sokağa çıkma yasağı ve şiddet olaylarını eleştiren akademisyenlerin bildirisinin lanetlenmesini, imza koyan kişilerin hedef gösterilmesini, haklarında soruşturma açılmasını, bazıları hakkında yakalama kararı çıkarılmasını şiddetle kınıyoruz” denildi.