Türkiye Komünist Hareketi: TKP, kimsenin tekeline alamayacağı kadar büyük ve köklü bir partidir!

Türkiye Komünist Hareketi, TKP ile ilgili dönen tartışmalara dair bir açıklama yayınladı.

Türkiye Komünist Hareketi: TKP, kimsenin tekeline alamayacağı kadar büyük ve köklü bir partidir!

Son günlerde Türkiye Komünist Partisi’nin resmi, hukuki ve siyasi varlığı ile ilgili dönen tartışmalara dair Türkiye Komünist Hareketi (TKH) tarafından bir açıklama yayınlandı.

Açıklamanın tam metni şu şekilde:

TKP, kimsenin tekeline alamayacağı kadar büyük ve köklü bir partidir!

Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP), yeni bir misyon ve kuruluşla, daha güçlü ve daha büyük bir enerjiyle yeniden siyaset sahnesine dönmesi konusundaki arayış ve çabalar ne yazık ki sürdürülen müzakereler neticesinde başarıya ulaşamamıştır. TKP bileşenlerinden Türkiye Komünist Hareketi (TKH) ile Komünist Parti (KP) arasında bu amaçla sürdürülen müzakerelerde, belli bir aşamaya gelinmesine rağmen, temel bazı noktalarda bir mutabakat sağlanamamıştır. Her iki Parti, bugünkü aşamada koşulların henüz olgunlaşmadığını ve sürecin karşılıklı ilişkilerin devam etmesi koşuluyla zamana ihtiyacı olduğunu saptayarak müzakere sürecini sonlandırmışlardır.

Mutabık kalınamayan temel noktaların başında 2014 yılında yaşanan ayrışmanın ortak bir tanıma ulaştırılamaması ve TKP’nin merkezi kurullarının oluşturulmasına ilişkin yöntemdeki görüş farklılığı gelmektedir. KP’nin merkezi kurulları tamamen kendilerinin belirlemesi gerektiği yönündeki önerisi ile kilitlenen görüşmelerde nasıl bir parti sorusunun belirginleştirilmesi de mümkün olamamıştır.

Türkiye Komünist Hareketi, bugün ülkemizin içinden geçtiği karanlık dönemde komünistlerin birliğinin ve TKP’nin daha büyük bir enerji, umut ve güçle yeniden ayağa kalkmasının öneminin bilincinde olan ve sorumluluğunu üzerinde taşıyan bir parti olarak bu süreçte başından beri yapıcı bir tutum sergilemiştir. Bütün bu yapıcı tutumumuza rağmen bugün gelinen noktada atılan tek taraflı adımlar, TKP’nin daha büyük bir enerji ve güçle yeniden siyaset sahnesine dönmesinin tercih edilmediğini göstermiş bulunmaktadır.

Tercih edilen, TKP ismi üzerinden Komünist Parti’nin kendi konsolidasyonu ve isim değişikliğinden başka bir şey değildir.

Önce, TKP’nin tüzel kişiliğinin teslim edildiği heyet, herhangi bir siyasal zemin ya da mutabakat ortaya çıkmadan, taraflardan saklayarak “olağanüstü resmi kongre” başvurusu yapmış, daha önce imza altına alınan protokolü ve yukarıda ifade ettiğimiz “temel olarak olumlu ve geliştirilebilir kabul ettiğimiz müzakere sürecini de kapsayan zemini” ayaklar altına alarak, fiili bir durumla, ‘TKP’nin tüzel kişiliğini güvence altına almak’ bahanesiyle bir girişimde bulunmuştur. Doğaldır ki, binlerce üyeyi temsil eden TKP’nin tüzel kişiliğinin, yalnızca KP üyesi 86 ‘resmi delegenin’ oyuyla KP’nin tekeline geçmesine hizmet edilmiştir. Bu tablonun TKP’nin tüzel kişiliğinin güvence altına alınmasıyla bir ilişkisi olmadığı herkes için açık olmalıdır. Kaldı ki, 2 Aralık 2016 tarihinde Partimiz TKH, Heyet’e ‘resmi kongre konusunda yapıcı bir tutum alacağını ve önerilerini beklediğini’ bildirmesine rağmen atılan bu adımın meşru hiçbir yanının olmadığı bir kez daha teyit edilmelidir.

Heyet’in bu adımının komünist değerler açısından nasıl bir tanımla ifade edilebileceğini TKP üyelerinin takdirine bırakıyoruz. Atılan bu adım TKP mücadelesinin daha güçlü ve daha büyük bir zemine taşınmasına hizmet etmediği gibi tersine ciddi zararlar vermiştir. Atılan bu adım TKP’nin tüzel kişiliğinin, güvence altına alınması adı altında, Komünist Parti güdümüne sokulmasının yolunun yapılmasından başka bir anlama gelmemektedir.

Bu adımlardan sonra, altısı bugün KP üyesi olmak üzere yedi TKP üyesi tarafından 8 Ocak 2016 tarihine Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek bir toplantı çağrısı yapılmıştır. Yapılan bu çağrı, KP yönetiminin KP üyelerine yaptırdığı bir çağrıdan ibaret olarak görülmelidir. Görüş ve niyetlerini açık olarak ilan etmek yerine, TKP’nin bütün birikimini ifade etme açısından temsil meşruiyeti tartışmalı olan bir imza listesiyle böyle bir çağrının yaptırılması kifayetsiz olduğu kadar ‘sorunlu’ bir durumdur.

Türkiye Komünist Hareketi, sürecin bu şekilde gelişmesini önlemek ve güçlü bir siyasal çıkışla örülmesini sağlamak için gerekli adımları atmış ve uyarılarda bulunmuştur. Bugün, yukarıda ifade ettiğimiz yöntem ve dayatmayla ortaya çıkan böylesi bir duruma rıza göstermemiz beklenmemelidir. Partimiz TKH, KP adına yapılan bu çağrıyı gayrimeşru görmekte, TKP’nin bu yöntemle güçlü bir biçimde olması bir kenara, meşru bir biçimde de siyaset sahnesine dönemeyeceğini değerlendirmektedir.

TKP, bugün siyaset sahnesine, büyük bir umut ve enerji yaratarak daha büyük, daha güçlü ve daha örgütlü bir biçimde dönebilirdi. İstenenin bu olmadığı bir kez daha somutlanmıştır. Memleketin bu karanlık döneminde, ortaya çıkan bu tablonun ne sorumlusuyuz ne de parçası olacağız. ‘Aynı suda iki kere yıkanılamayacağı’ gibi ‘aynı tarihe iki kere tanıklık’ da mümkün olmayacaktır. Daha önce ifade ettiğimiz gibi bu yol ve yöntemle alınabilecek fazla yol yoktur.

Türkiye Komünist Partisi kimsenin tekelinde değildir.

Türkiye Komünist Hareketi olarak, TKP’nin değerlerini, mirasını ve geleceğini temsil ettiğimizi söylemiştik. Bu iddia ve kararlılık ile yolumuza devam ettiğimizi bir kez daha ilan ederiz.

Tanıklık edilecek bir tarih ise bugün ortaya çıkan bu tablonun parçası olmadan ve gerçekten ülkenin ihtiyaç duyduğu bir komünist partiyi inşa edenler tarafından yazılacaktır.”